Bugün 3 Temmuz 2013. Franz Kafka’nın 130. doğum günü.
Bilgisayarlarının başına geçip de açılış sayfası google olanlar dünyaya açılan kapıdan Gregor Samsa’yla birlikte girecekler. Hem bunca yıldır o bilinmezliklere açılan kapıda kimler durup beklemedi, kimler aşıp geçmedi ki Kafka ve onun kahramanlarıyla birlikte. Tweet’ler atılıyor bugün “iyi ki doğdun, iyi ki kitaplarını okumuşum, iyi ki ayna tutmuşsun yaşamıma, var olmayı her defasında bize sorgulattığın için teşekkürler…” diye.
Mahkeme kapılarından giremeyenlerin, mahkeme önlerinden kovulanların eylemleriyle hareketlenen sokaklarda adalet arayanların seslerinin daha fazla duyulduğu günleri yaşadığımız bugünlerde Kafka’nın Dava hikâyesi ve onun “Mahkeme Önü” adlı başlangıç notunu hatırlamamak mümkün mü?
“Mahkemenin önünde bir görevli durur. Bu görevliye, ülkeden bir adam gelir ve ona mahkeme önüne çıkıp çıkamayacağını sorar. Ama görevli, o anda kendisini kabul edemeyeceğini söyler. Adam bir an düşünür ve bunun daha sonradan kabul edilebileceği anlamına mı geldiğini sorar. ‘Olabilir’ der görevli, ‘ama şu anda değil.’ Mahkemelere giden kapı, her zamanki gibi açık olduğundan ve görevli kenara çekildiğinden, adam kapıdan içeriye bakmak için eğilir. Görevli bunu gördüğünde güler ve şöyle der: ‘Eğer bu kadar çok istiyorsan, benim yasaklamama rağmen girmeye çalış. Ama dikkat et: Ben güçlüyüm. Ve ben, sadece en baştaki görevliyim. Bir holden diğerlerine geçişte, başka görevliler karşına çıkacak. Hepsi de bir öncekinden daha güçlü olacak. Üçüncünün sadece görünüşü bile, benim kaldırabileceğimden fazla.’ Ülkeden gelen adam bu kadar zorlukla karşılaşmayı beklemiyordur.
O, mahkemelerin herkese, her an açık olduğunu zannetmiştir; ama şimdi kalın paltosu içindeki görevliye, büyük, sivri burnuna, uzun, siyah sakalına daha yakından bakınca, giriş izni alana kadar beklemenin daha iyi olduğuna karar verir. Görevli ona bir tabure uzatır, kapının yanında oturmasına izin verir. Adam, orada günler ve yıllar boyunca oturur.”
Kafka’nın en tanınmış eserlerinden “Dava” 1925’te yayınlandığından bugüne biliyoruz ki bu absürt hikâye dünyanın her yerinde her gün yeniden yazılıyor. Ve biz bu hikâyeden biliyoruz ki sokaktaki insan giriş izni alabilmek için ömrünün sonuna kadar adliyenin kapısında bekler ve adliyeye giremeden kapısında ölür. O kapı sokaktaki insanın girebilmesi için değil, girememesi için yapılmıştır. Ve bugün Türkiye’de sokaktaki insanın hakkını savunmak için adaleti zorlayan avukatlar bile tıpkı Kafka’nın hikâyesinde olduğu kapı önünde bekletilen davacının yanına gönderilirlerken bu da yetmiyor derdest edilip cezaevlerine atılıyorlar.
Yine 1915’te yayımlandığından bu güne bir sabah ansızın “dev bir böcek” gibi uyanma korkusu herkes için tanımlanabilir bir hal almış ve yabancılaşmanın adı olmuştur Gregor Samsa.
Ve bu öldürücü yalnızlıkların, öldürücü adaletsizliklerin yaşandığı dünyamızda bambaşka hikâyeler yazmak gerek belki artık. Ama o günler gelene dek, Camus’un dediği gibi Kafka hikâyeleri “Korku çağı yok olana dek güncelliğini koruyacaktır.” Ve zaten bu hikâyeler okunmadan, bilinmeden o günler de gelmeyecektir.
Franz Kafka kimdir?
Franz Kafka’nın yazıları ilk olarak 1912’de yayımlanmaya başladı. Duygusal deneyimlerini ve ailesi ile olan ilişkilerini günlük ve mektuplarında belirten Franz Kafka, hayatı boyunca 7 kitap yazdı. Bunun yanında üç adet de tamamlanmamış kitabı bulunuyor. (NG/AS)
Roman
Dava (1925)
Şato (1926)
Kayıp (Amerika) (1927)
Hikaye
Değişim (1915)
Bir Savaşın Tasviri
Taşrada düğün hazırlıkları
Şarkıcı Josefine ya da Fare Ulusu
Ceza Sömürgesi
Çin Seddi
Bir Akademiye Rapor
Mektuplar
Milena'ya Mektuplar
Babaya Mektup
Günlükler
Günlük 1-2
Aforizmalar
* Dünyanın en önemli Kafka uzmanlarından Reiner Stach'ın hazırladığı Kafka'nın biyografisi de Mayıs ayında Sel Yayıncılık'tan iki cilt olarak çıktı. "Karar Yılları - 1. Cilt" ve "Kavrama Yılları - 2. Cilt" isimli biyografiyi, Türkçe’ye Sezer Duru çevirdi.
Stach, “Çalkantılı bir dönemde yaşamış olan Praglı sigorta memuru Franz Kafka yapıtlarıyla dünyanın her köşesinde günümüze kadar süren kültürel bir şok dalgası nasıl yaratabildi?” sorusunun yanıtını, yazarın yapıtlarını, mektuplarını ve özel hayatıyla ilgili tüm belgeleri titizlikle inceleyerek yanıtlıyor.