Çocukluğumda televizyon karşısına geçtiğimde izlemekten keyif aldığım birkaç dizi film vardı. Muhtemelen yazıyı okuyan arkadaşların yaşımla ilgili esprilerine maruz kalacağım. Ama çare yok dizilerin ne olduğunu yazmak zorundayım.
Uzay 1999'u izlerken kapıların kendi kendine açılıp kapanması bile şaşırtıcıydı. Bitmek tükenmek bilmeyen 'Kaçak' dizisi vardı, haftalarımız 'tek kollu katil'in yakalanmasını beklemek ile geçti. O yılların belki de 'genel ahlaka mugayir' sayılabilecek dizileri ise Dallas ve Flamingo Yolu'ydu. Herkesi ekran başına toplayan bu diziler elbette hep dış yapımdı.
Aradan yıllar geçti, önce özel televizyonlar ardından Radyo ve Televizyon Kanunu girdi hayatımıza. Bende en çok merak uyandıran maddesi ise yayınların 'Türk aile yapısına uygun' olmasını öngören düzenlemeydi. Neden sadece Türk ailesi, mesela biz Lazlar, Kürtler, Ermeniler, Araplar ve diğer tüm halkların 'aile yapısının bozulmaması' neden sorun olarak görülmemişti? Sonradan kafama takılan ise izlediğimiz ABD yapımı kovboy veya polisiye filmlerinin, Brezilya dizilerinin nasıl olup da 'Türk aile yapısına' uygun olduğuydu. Bu soruların yanıtı basitti elbette. Çünkü hepimiz biliyoruz ki kanunlar 'olur da bir gün lazım olur' diye konulan kurallar ile doludur. Mitinge işçileri taşıyan otobüs ceset torbası olmadığı için bağlanır, hadi o da olmadı tebeşir yoktur. Gerek duyulduğunda gerekli yasaklar devreye sokulur. Bu da böyle bir düzenlemeydi.
Öte yandan zaman geçtikçe gördüm ki, aslında bunlar da aile yapımıza, günlük hayatımıza uygunmuş. İnsanları saatlerce ekran başına bağlayan dizilerin iyi bir izleyicisi değilim. Her yıl bir diziyi ancak izleyebiliyorum, sürekli insanların dertlerle boğuştuğu bir türlü gün yüzü göremediği diziler, günlük yaşamın yanında daha da boğucu geliyor. Ama çevremde insanlardan ve medyaya konu olan haberlerden iyi kötü takip edebiliyorum.
Muhafazakar bir ailenin yaşamını konu alan dizide aile içi şiddet, bir mahalleden tüm İstanbul'a hakim olmaya çalışan bir suç örgütü vb. bu dizilerin konularını oluşturuyor. Bir diğeri ise polisi ile, hakimi, savcısı ile sistemdeki bozulmayı konu alıyor. Kara para trafiğinden silahlı saldırılara kadar tüm konular özenle işleniyor bu dizilerde.
Son günlerde ortaya saçılan ilişkiler göz önüne alındığında ekranlarda boy gösteren dizilerin aile yapısına uygunluğunu görebiliyoruz. Kendilerini 'fenomen' olarak adlandıran bazı insanlar, yaşamlarını sosyal medya üzerinden yayınlamaya başladı. Bence bir çeşit 'röntgencilik' olarak tanımlanabilecek bu akım sayesinde binlerce insan onları yakından izlemeye başladı. Kimi özendi, kimi kıskandı, kiminin ise aklına 'ben neden yapmayayım' anlayışı hakim oldu. Gün geçtikçe izleyenler ve izlenenlerin sayısı arttı. Akım kendi yıldızlarını yarattı ve elbette bu durumun da paraya tahvil edilmesi kaçınılmazdı.
Her ne kadar bu akım, televizyonun yerine insanlar için yeni bir iletişim kanalı açsa da kanal kısa sürede patladı. Sistemin çarpıklıkları, pislikleri patlayan kanaldan etrafa saçıldı. Kara para trafiği, kaynağı belli olmayan paralar ortaya döküldü. Güzellik salonları üzerinden para aklanırken MASAK fark etmemiş, Maliye 'nasıl olur da böyle bir kazanç elde edebilirler' dememiş, ünlü spor insanları milyonlarca doları 'tatlı kâr' için tefeciye vermiş sonra 'bize yardım edin' diye Cumhurbaşkanı'na gitmişler.
Bir de son günlerde peş peşe gelen organize suç örgütü, narkotik operasyonları dikkatinizi çekiyordur. Tüm dünyanın mafya liderleri görülüyor ki Türkiye'ye mitili sermişler. Meğer "Baba" ve "Narcos" da aile yapımıza hayli uygunmuş.
Böyle düşününce insanın içini umut kaplıyor, malum Türk filmlerinde 'mutlu son' vardır. Kötüler kaybeder, iyiler kazanır. (Mİ)