Masum ev kredilerinin, küresel bir ekonomik krizi nasıl tetiklediğini anlatıyor iktisatçı Costas Lapavitsas. [1] Makalede, paranın anlamının değişmesini, bir araç olarak nasıl dönüştüğünü, söylentilerle, piyasa içi güven ilişkileriyle değeri belirlenen yeni bir dijital birim haline dönüştüğünü aktarıyor. Lapavitsas tek tek bireylerden başlayarak ülkelere doğru yaygınlaşan ölçekte zenginlerin yoksullara borçlandığını, ama zenginlerin borcun vadesi gelince bir başka “güvenli limana” kaçtıklarını anlatıyor.
Ardından ikincil piyasaların işleyişini irdeliyor ve türev ürünlerin en kibarca “kumar” ya da “tefeci” kârı olarak nitelenebileceğini söylüyor. Ama burada “tefeci kârı” tanımının Marksist iktisatçıların aşina olduğu yaklaşımı da fersah fersah aştığını vurguluyor. Sözün özü türev ürünler tıpkı protein gibi; hepimizin hayatını ilgilendiriyor, ama tam olarak ne olduğunu bir türlü anlayamıyoruz.
Bu uzunca girişi yazma zorunluluktu; çünkü Türkiye “mega projelerini” yapacak şirketlerin kredi piyasasından alacağı borçların türev ürünlerine bile tam Hazine garantisi veren tek ülke. Bunun gerçek anlamı şu: Yatırım yapmak için o kadar kırılgan ki Türkiye, şirketlerin tüm isteklerini kabul etmek şart, yoksa gelmezler. İşte “yeni Türkiye” için başka bir fotoğraf da bu.
Şirketlere kendi içinde tutarsız sözler de veriliyor. Bunların en iyi örneklerinden biri Sağlık Bakanlığı’nın şirketlere yüzde 70 doluluk oranı vaat etmesi. Sağlık Bakanlığı hastane yaptırmak uğruna vatandaşının hasta olacağını garanti ediyor! Burada daha fazla söze gerek yok sanırım.
Bilkent ihalesini alan şirketler, Dünya Bankası ve Avrupa Yatırım ve Kalkınma Bankası düzeyinde finansman arıyorlar. Bunun için fayda ve riskleri gösteren çalışmalara ihtiyaç var. Bir danışmanlık şirketi tarafından hazırlanan dosya bilkentsaglik.com sitesinde duyuruldu.
Raporda hastane yapılacak alanın Ağıldere yatağında ve taşkın alanında olduğu gibi kimi küçük ayrıntılar atlanmıştı. Türkiye’de 2005 yılından bu yana devam eden sürece dair de kimi küçük bilgi hataları bulunmaktaydı. Bu nedenle bu hataların giderilmesi amacıyla Türk Tabipleri Birliği, Bilkent Şehir Hastanesi için bir değerlendirme hazırladı.
Türkiye’de şehir hastaneleri yapılmasının neden “pörsümüş patlak proje” olarak nitelendiğini merak edenlerin TTB’nin raporuna göz atmasında yarar var. (ÖE/HK)
[1] Finansallaşma ve Kapitalizmin Krizi, Yordam Kitap