"Yargılanmadan önce de TCK'nın 312. Maddesi'ne yine karşı mıydınız?"
Cevap: "Eskiden varlığını bile bilmiyordum. Ben 141, 142 ve 163'le bu iş bitti biliyordum. Bunu Şükrü Bey'de (Karatepe) öğrendim. Ama o ana kadar hakikaten Türkiye'de fikir ve düşüncenin suç sayılacağını düşünemiyordum. Gerek Şükrü Bey gerekse Eşber Yağmurdereli, en son Ragıp Bey'in (Duran) olayı, ondan sonra Nurettin Şirin'in olayı ile bu olayı öğrendim."
Özköylü yine soruyor:
"Düşünce suçlularını ziyaret etmeyi düşündünüz mü?"
Cevap: "Düşünce suçu nedeniyle içeride bulunan insanları ziyaret edersem onları zor durumda bırakır mıyım? diye endişe ediyorum. Ama bir gün ziyaret edebilirim."
"Volter" yerine "Volteir"
Erdoğan'ı hapiste çok kimse ziyaret etti, ama onun Hasan Celal Güzel dışında düşünce suçlularını , örneğin Yeni Asya Gazetesi'nin sahibi Mehmet Kutlular'ı ziyarete gittiğini duymadık . Solcuları, Kürtleri saymıyoruz.
Cezaevlerindeki ölüm oruçları ve "Hayata Dönüş" operasyonu hakkında herhangi bir açıklamasını da görmedik.
Ama AK Parti'nin kuruluş toplantısında Voltaire'in -ki adını Volter diye değil Volteir diye telaffuz etti- ünlü sözünü gönül rahatlığıyla söyledi:
"Görüşlerinize katılmıyorum, ama görüşlerinizi ifade edebilmeniz için canımı bile verebilirim."
"Yaptıklarımız yapacaklarımızın..."
AK Parti lideri R. Tayyip Erdoğan, her vesileyle "Yaptıklarımız yapacaklarımızın teminatıdır" diyor ve kendisinin İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı döneminde yaptıklarını anlatıyor.
Ne Abdullah Gül, Abdüllatif Şener gibi isimlerin bakanlık deneyimlerine, ne RP/FP kökenli milletvekillerinin geçmiş icraatına atıfta bulunuyor. Yani bu hareket, Bianet'te daha önce yayınlanan yazılarımızda belirttiğimiz gibi bir "Erdoğan hareketi".
Peki Erdoğan Voltaire'in neresinde?
Belediye başkanlığı döneminde Erdoğan'ın kendisi gibi düşünmeyenler için canını verdiğini görmedik; tam tersine Belediye tesislerinde içki satışını yasakladığına, bir geceyarısı Karacaahmet Cemevi inşaatını dozerlerle yıktığına, olur olmaz vesilelerle solculukla dalga geçtiğine vb. tanık olduk.
Aslında diğerkamlığın, yani Süleyman Demirel'in meşhur tabiriyle "Kendi için bir şey istiyorsa namert" olmanın sadece Erdoğan'dan değil, genel olarak İslamcılardan uzak bir değer olduğu söylenebilir.
Öteki: Cehennem demek
Çünkü İslamcı ideoloji temelde "öteki"ni cehennem olarak tanımlama üzerine yükselmektedir. Bu "öteki", kimi zaman komünist, kimi zaman mason, yahudi, PKK'lı, eşcinsel, Alevi, kafir, münafık veya bunların tümü birden olabilir.
Kuşkusuz istisnalar da var. Örneğin, yakın zamanda Özgür-Der üyesi başörtülü kızlar Küçük Armutlu'da ölüm oruççularını ziyaret etti. Daha bildik bir örnekse, Saadet Partisi Genel Başkan Yardımcısı Prof. Mehmet Bekaroğlu.
Erdoğan'ın, Voltaire'e layık olabilmek için Bekaroğlu'nun deneyimlerinden istifade etmesi hiç de fena olmaz.
Zaten her ikisi de Rizeli. Ama malum, Bekaroğlu "gelenekçi", Erdoğan "yenilikçi".
(NU)