Araştırmacı gazetecilik alanındaki sayısız çalışmaları ve ödülleriyle tanınan akademisyen-gazeteci Kemal Göktaş'ın hazırladığı "Hrant Dink Cinayeti: medya, yargı, devlet" Kitabı, Güncel Yayıncılık tarafından yayımlandı.
Kitap, Göktaş'ın, Ankara Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Gazetecilik Ana Bilim Dalı'nda hazırladığı "Türkiye'de Basının Kamuoyu Oluşturması- Örnek Olay: Hrant Dink'in Hedef Haline Gelen Bir Siyasal Figüre Dönüştürülmesi" başlıklı yüksek lisans tezinin büyük bir kısmına yapılan küçük eklemelerden oluşuyor.
Kitapta ayrıca, Dink'in 301. maddeden yargılanması ve cinayette rol oynayan devlet görevlilerinin rolüne dair dava dosyalarından araştırılan bölümler de yer alıyor. Son olarak, çalışmaya Dink'in 301. maddeden yargılanması için yapılan şikayet ve başvurular ile davalarda Dink'e saldıran grubun da dahil olduğu Ergenekon soruşturması ile dava dosyasındaki bulgular da eklenmiş.
Merhum Hrant Dink'in sevgili eşi Rakel Dink'in 'Sunarken' bölümünde belirttiği gibi çalışma, Kemal Göktaş'ın "Hrant'ı kim vurdu?" sorusuna cevap arıyor. Rakel Dink'in satırları, Hrant Dink cinayetinin aydınlatılması konusunda son derece net ve çarpıcı bir tespiti de dile getiriyor:
"Bu kitapta, kurtlar sofrasını, bir insanın nasıl adım adım linç edilmeye çalışıldığını, gerçeklerin ters yüz edilerek kamuoyunun nasıl yalan bilgilerle etkilenmeye çalışıldığını, kalemleriyle ırkçılık yapanları, ayrımcılık dolu yazıları, sokakların nasıl hareketlendirildiğini, 'yukarıdan' gelen emrin aşağılarda nasıl uygulandığını göreceksiniz. Gün ışığı gibi ortada duran haksızlıkların sonucu yerde yatan kocaman, cesur yürekli, herkesi kucaklamaya hazır olan kolları, sevgiyle bakan gözleri, haksızlığa ve şiddete karşı durmuş, doğruluk ve adalet uğruna acı çekmiş masum bir canı görecekler..."
Modern linç ve kolektif cinayet
Kitabın önsözünü yazan gazeteci-yazar Ali Bayramoğlu da "modern bir linç ve kolektif bir cinayet olarak Dink suikastının, beyaz-modern Türk ile siyah-muhafazakâr Türk'ün nasıl el ele, göz göze bir kimliği, hem tahrif hem de tashih ederek kamu gözetimi ve denetiminde işlenerek devleti resmettiğini" ifade ediyor.
Bayramoğlu'nun, Cumhuriyet tarihinin 'öteki' addettiği azınlıklara yönelik resmi politikasının bir sonucu olan milliyetçilik olgusunun dayandığı otoriter devlet anlayışı ile askeri vesayet modelinin vardığı dehşetengiz boyutun son noktası olan Hrant Dink suikastını, "hem politik hem de trajik bir kopuş" olarak nitelemesi; Hrant Dink'in Ermeni kimliğinin ön plana çıkarılarak, bilhassa medya da hedef haline getirilmesinin, 1915'ten günümüze kadar ki Cumhuriyet politikaları içinde yer alan katliam geleneğinin sistematiğini de dikkat çekiyor.
Kemal Göktaş'ın kitabın girişinde belirttiği gibi, soruşturma dosyalarında bugüne kadar çıkan en önemli gerçek, Hrant Dink cinayetinin, devlet görevlilerinin bilgisi dahilinde işlenmiş olması.
Göktaş'ın, "Dink cinayetinin diğer siyasal cinayetlerden belirgin farkı olarak" ifade ettiği bir diğer gerçek ise, devletin ilgili birimlerindeki ekiplerin, Dink cinayetini önleme adına cinayeti ihbar etmeleri gerektiğinin farkında olmalarına rağmen "hiçbir ekibin diğer ekibi zorda bırakmak pahasına bile olsa, Dink cinayetini önleyecek adımı atmaması" ve sonuçta da, cinayetin göz göre göre ilgili birimlerin bilgisi dahilinde işlenmiş olması.
Göktaş, Dink cinayetinin aydınlatılmasının Türkiye için taşıdığı ciddiyeti ise şöyle ifade ediyor:
"Trabzon'un küçük bir beldesi olan Pelitli'deki bir grup lümpen faşist gence yıkmak üzerine kurulu olması; bu grubun, polis, jandarma ve MİT ile olan ilişkilerine dair soruşturma dosyalarında bekleyen bilgilerin bütünlüklü bir adli değerlendirmeye alınmasından ısrarla kaçınılması; cinayetten sonra çok önemli delillerin yine bu birimlerce yok edilmesi; cinayetin aydınlatılmasının bu ülke için taşıdığı anlamın bir diğer önemli boyutunu da ortaya koyuyor."
Nasıl ve neden hedef gösterildi?
Hrant Dink'in kamuoyunda medya aracılığıyla, solcu ve Ermeni kimliğinin nasıl ön plana çıkarılarak, 301 davalarında nasıl hedef haline getirildiğinin anlatan ilk bölümde, Dink'in kısa yaşam öyküsü de yer alıyor.
Türkiyeli Ermeni toplumu içerisinde varolan aksak yapıya eleştiriler getiren ve sivilleşme ile şeffaflaşmanın önemini vurgulayan Dink'in, bu amaçla kurduğu Agos gazetesinde yayımlanan ve Sabiha Gökçen'in Ermeni asıllı olabileceği iddiasını taşıyan haberden sonra haberin, medyaya nasıl yansıtıldığı ve Genelkurmaylıktan yapılan açıklamaların sonrasın da yaşanan süreçte kitapta yer alıyor.
Hrant Dink'in 301. maddeden yargılanmasına neden olan süreç ise ikinci bölümde, tüm detaylarıyla ve Dink'in kendi yazılarında ifade ettiği biçimleriyle de anlatılıyor. Ve, tüm bu süreçlerden sonra Hrant Dink, 19 Ocak 2007'de saat 14.50'de Agos gazetesinin önünde planlı, bilinen bir saldırı sonucu yaşamını yitiriyor.
Bu bakımdan, kitabın üçüncü ve son bölümü "Ergenekon'un Hedefindeki Hrant Dink" başlığıyla, Dink cinayeti sonrasında "Başbakanlığa verilen istihbarat şemaları"nın anlatımıyla başlıyor. Bu noktada en çarpıcı durum, Bayramoğlu'nun, Dink cinayetinden hemen sonra Başbakan'a sunulan ve Bayramoğlu'nun da cinayetten 10 gün sonra Dink ailesine ilettiği ve ailenin de avukatlarına teslim ettiği şemada -henüz Ergenekon davasının başlamamasına rağmen- Ergenekon şüphelilerinin yer almasıdır.
İlgili kurumları da gösteren şemada, kurumların yanı sıra yetkililerinde isimleri ve Dink cinayetinde azmettirici olarak yargılanan Erhan Tuncel'in telefon irtibat trafiği de yer alıyor.
Kitabın son bölümünde, Hrant Dink cinayetinde devlet görevlilerinin rolü tüm detaylarıyla anlatılarak, cinayetin işlenişini ve ardından delillerin karartılması ile emniyet görevlilerinin zanlıları korumaya yönelik girişimlerine dikkat çekiliyor. Kemal Göktaş'ın, G.Garcia Márquez'in, işleneceğini herkesin bildiği, ancak kimsenin engel olmadığı bir cinayeti anlatan "Kırmızı Pazartesi" romanına atıfta bulunarak sona erdirdiği çalışması, Dink cinayetinin "emniyet yetkililerinin bilgisi dahilinde" işlendiğini ifade etmesiyle sona eriyor. Kitaptan çıkan en çarpıcı sonuç ise, Rakel Dink'in belirttiği gibi, "Hrant'ı kim vurdu?" sorusunun yanıtının bir an önce gelmesi ve adaletin tecelli etmesi. (YK/EÖ)
* Kemal Göktaş, "Hrant Dink Cinayeti: medya, yargı, devlet". İstanbul: Güncel Yayıncılık. Nisan 2009. 336 sayfa.