Yoksulluk, silahlı çatışmalar, ırkçılık, ayrımcılık, eşitsizlik... Dünyanın uzun süreli fotoğrafı... Var olan küresel sistem, güç merkezlerini sağlamlaştırırken yoksulluğun artmasına, silahlı çatışmalara, ırkçılığa, ayrımcılığa ve eşitsizliğe neden olmaya devam ediyor.
Çocuklar da bu dünya düzeniyle birlikte; yoksulluğun, ayrımcılığın, ırkçılığın yeni boyutlarını yaşıyor; ekonomik istismar, çocuk ticareti, zorunlu göçle karşı karşıya kalıyor. Çocukların yaşama, sağlık, eğitim, güvenli bir çevre, dil ve kültür, katılım, güvenlik ve onurlu yaşama haklan ihlal ediliyor.
Çocuklar için daha iyi bir dünya mümkün mü?
Yoksul ya da zengin tüm çocuklar, bu ihlallerden payını alıyorken, çocuk hakları hareketi ve fikri bu ihlallerin önü geçebilir mi? Gerçekten bir işe yarar mı? Dünyanın çocuklara yönelik bu muamelesi değişir de çocuklar için daha iyi bir dünya mümkün olur mu?
Çocuk hakları, dünyanın çocuklara ilişkin "kötü" muamelesinin derinden değişmesi için bir "talep" aslında. Her çocuk için daha iyi bir dünya, eşitlik ve adalet talebinin yüksek sesle söylenmesi... Bu talebin temel dayanağı da insan hakları kavramı.
İnsan hakları ise hiçbir ayrım gözetmeden "tüm insanların sadece insan oldukları" için sahip oldukları haklar bütünü, insanların yaşamlarını onurlu, saygın bir birey olarak, eşit ve adil bir şekilde sürdürmesi talebi. Çocuk hakları da insan hakları bünyesinde özel olarak tanımlanıyor.
Bunun nedeni ise çocukların; gelişimlerinin özel bir evresinde olmaları, görüşlerinin nadiren dikkate alınması, çoğunun oy hakkının bulunmaması, hükümetlerin insan hakları konusundaki tutumunu belirleyen siyasal süreçte anlamlı bir rol oynayamamaları, kendi haklarını korumak için adli sistemden yararlanma konusunda önemli sorunlarla karşılaşmaları, haklarının ihlali durumunda hukuki yola başvuramamaları, haklarını koruyan örgütlere erişimlerinin genel olarak sınırlı olması.
BM Çocuk Hakları Sözleşmesi
Birleşmiş Milletler (BM) Çocuk Hakları Sözleşmesi (ÇHS) çocukların haklarını en ayrıntılı ve kapsamlı bir şekilde ele alan insan hakları belgesi. Sözleşme, çocukların en iyi biçimde yaşamalarını ve kendilerini tam anlamıyla gerçekleştirebilmelerini sağlamayı hedefliyor. Onların fiziksel, zihinsel, duygusal, sosyal ve ahlaki bakımdan özgür, saygın, onurlu ve sağlıklı olarak gelişebilmesini amaçlıyor.
BM, Çocuk Hakları Sözleşmesi'ni, 20 Kasım 1989'da benimsemiş ve sözleşme o tarihten bugüne değin dünyada en fazla sayıda devlet tarafından imzalanan insan hakları belgesi olma özelliğine kavuşmuştur. Sözleşme şu anda Somali ve Amerika Birleşik Devletleri (ABD) dışındaki bütün ülkeler tarafından imzalanmıştır.
Peki, ama bu kadar çok devlet bu sözleşmeyi imzalayarak çocuklara ilişkin hak yükümlülüklerini kabul ettiyse, neden hala çocuklar yoksullukla, ayrımcılıkla, eşitsizlikle karşı karşıya kalıyor...
BM ÇHS, kendisini imzalayan ülkelere, çocuklar için daha iyi bir dünya kurma yükümlülüğü getiriyor ancak ülkelere yönelik herhangi bir yaptırımı ne yazık ki olamıyor. Bu nedenle de devletler, küresel güç merkezlerini sağlamlaştırırken, çocukların gereksinimlerini ve onların kendilerin gerçekleştirme potansiyellerini öncelikli sorumluluk olarak görmüyor.
ÇHS'nin Ruhuna Aykırı Bir Çocuk Algısı
BM ÇHS, çocuğu hak sahibi bir birey olarak görmektedir. Çocukluğu bir var oluş tarzı olarak tanımlamaktadır. İşte bu nedenle de korunma haklarının yanı sıra insanın kendini gerçekleştirmesini sağlayacak ifade, düşünce, örgütlenme, katılım hakkını da çocuklar için tanımlamaktadır.
Ancak genel olarak devletler, çocukları sadece korunması gereken birer varlık olarak görmekten öteye geçememektedirler. Onlara göre çocuklar, korunmaya muhtaç ve henüz büyümemiş varlıklar...
Türkiye'de de durum bundan farklı değil. 1990'da Resmi Gazete'de yayımlayarak BM ÇHS'nin maddelerini, Anyasa'nın 90. maddesine göre iç hukuk normu olarak kabul eden Türkiye son dönemde, çocuğa yönelik hizmetlerde, söylemlerinde çocuk haklarını sık telaffuz eder oldu.
Bu elbette çocuklar için daha iyi bir dünya talep edenler için oldukça sevindirici. Ancak yapılan çalışmalara, söylemlere bakıldığında çocuk hakları kavramı, aslında sözleşmenin ruhuna aykırı bir şekilde kullanılıyor. Çocuk buralarda, hak sahibi bir birey, kendine ait özellikleriyle, algısıyla, düşünüşü ve ifade biçimiyle bir var oluş tarzı olarak değil, sahibinin aile ya da devlet olduğu, korunmaya muhtaçlık içerisinde, henüz tamamlanmamış bir insanlık evresi olarak görülüyor.
Türkiye çocuğa ilişkin algısını değiştirmek durumunda
Hükümetin 12 Eylül'de halk oylamasına sunarak kabul edilen anayasa değişikliği de bunu kanıtlar nitelikte. Artık Anayasa'nın 41. maddesinde "çocuk hakları" kavramı yer alıyor. Bu da çocuk haklarının, - 90. madde dışında - anayasal olarak da güvence altına alındığını düşündürtüyor.
Ancak maddenin içeriğine baktığımızda, "çocuk hakları" başlığı altında yer alıyor olmasına karşın, bu madde çocuğun sadece korunma hakkından söz ettiğini görüyoruz. Zaten "Çocuk Hakları" da "Ailenin Korunması" başlığının yanında...
Hukukçu olmamanıza karşın, maddeyi birkaç kez okuduğunuzda, yanındaki başlığıyla birlikte düşündüğünüzde göreceksiniz ki; çocuk sadece yetişkinler tarafından korunmaya muhtaç, yetersiz bir birey. Sahibi de aile. Aile yetersiz olduğunda onu ailenin elinden alacak devlet...
Bu algı Türkiye için aslında hiç de yeni değil. Çocuk ilk kez Türkiye'de 1961 Anayasası'nda yer buluyor. O tarihten itibaren de çocuk, devlet için eğitilerek biçimlendirilecek, bakılacak ve korunacak bir varlık. Hadi diyelim, 1990 yılına kadar Türkiye'nin, BM ÇHS'nin, çocuğu birey olarak gören algısının dışında, bir algıya sahip olma yükümlülüğü yok.
Ama artık, 2010 yılında durum farklı. Türkiye'nin BM ÇHS'ni imzalamasının üzerinden 20 yıl geçti. Bu nedenle Türkiye çocuk haklarını telaffuz ederken, çocuğa ilişkin algısını da değiştirmek durumunda. Devlet çocuğu bakmakla yükümlü olduğu ve de onu biçimlendirme hakkına sahip olduğu bir tamamlanmamış varlık olarak görmekten vazgeçmeli, çocukları özgürleştirmeli...
"Çocuklar için daha iyi bir dünya"nın yolu da işte buradan geçiyor; çocukların özgürleşmesinden... Hem belki bizlerin özgürlüğü de çocukların özgürlüğünden geçiyordur, ne dersiniz? (EK/SP)
* Ezgi Koman - Gündem Çocuk Derneği