20 Kasım 1989 tarihinde Birleşmiş Milletler tarafından kabul edilen Çocuk Hakları Sözleşmesi'nin bu yıl 21. yılı kutlanıyor. Gerçi bu günü kaç ülkeden, kaç kişi kutluyordur ya da bugunün bir anlamı olduğunun farkındadır bilinmez. Ama unutup da bu yıl hatırlayamayanlar için söyleyelim; 20 Kasım, 1989 tarihinde Birleşmiş Milletler tarafından kabul edilen ve 193 ülke tarafından onaylanmış olan Birleşmiş Milletler Çocuk Haklarına Dair Sözleşmesinin kabul ediliş günüdür.
Bu yıl bu konu hakkında yazı yazmaya karar verince aklıma bir hayalim geldi. Genişçe bir hayal, çokça insanı ve insanlığı kapsayan bir hayal. Herkesin girebildiği, görebildiği, söyleyebildiği bir hayal.
Yine bu yazıyı yazmaya karar verince çok genişledi aklım ve yüreğim. Sevdiklerim geldi aklıma ve sevebileceklerim. Ve içimden ne kadar şanslı olduğumu fısıldadım. Ve koyuldum yazmaya. İlmek ilmek dokumak gerek, kelime kelime anlamak, satır satır dokunmak.
Çocuklar... Onlar, bizim geleceğimiz, onlar bizim yarınımız, onlar bizim...
Bizim diye bildiklerimiz bizim için nedir gerçekten? "Onlar, onlar" diyerek bir yerden biryere süreklediğimiz, sevdiğimiz, düşündüğümüz, itelediğimiz, unuttuğumuz, görmezden geldiğimiz, acıdığımız...
Gerçekten acıyoruz onlara, ama "öyle böyle" değil. Milletimize yakışır bir şekilde üstelik. Bi de kızıyoruz. Bunu da harbiden yapıyoruz ama. Zaman zaman anasını babasını ya da amca oğlunu sevemediğimiz için sevemediğimize kızıyoruz.
Zaman zaman çocukluğumuzda yaşadıklarımız aklımıza geliyor, kızıyoruz. Patronumuza dayanamadığımız, işçimizi güldüremediğimiz, hükümete söz geçiremediğimizde, hem kızıyoruz sonrasında da çok acıyoruz. Dizimizi dövemeyelim diye çocuğumuzu dövüyoruz.
İşte bu yüzden tam yirmi bir yıl önce bir kaç anne baba, birkaç kardeş, birkaç öğretmen, doktor, dede, nene, bir araya gelip sevdiğimiz ama dövdüğümüz, düşündüğümüz ama acıdığımız, geleceği için herşeyi yapabileceğimiz, ağlayıp güldüğümüz çocuklar için iyi niyet sergilemişler. Ama sanmayın ki onlar sadece bir Avrupa Konseyi üyesi, sanmayın ki sadece onlardan birisi Birleşmiş Milletlerde çalışan... Değil! Onlar hayatlarını çocuksuz geçiremeyeceğini fark eden, düşünen birer yetişkin. Düşünen, çok şahane bir masalı başlatan...
Bir masal başlangıcı olan bu sözleşme kanatlanıp bizim ülkemize de gelmiş. Herşeyin bir sırası var tabii. Önce 1990 yılında imzalanmış, ardından, beş yıl boyunca ne edilip ne yapılacağı düşünülmüş ve 1995 yılında onaylanmış. Çocuklar için "daha iyi bir dünyayı" mümkün kılan 54 madde. Büyüleyici.
Bebeklikte ölüm nedir bilmeyen, eşit eğitim hakkına sahip, sağlık güvencesinden tam olarak yararlanan, kendini ilgilendiren konularda söz hakkı olan, barınma beslenme ihtiyaçlarına kesintisiz ulaşan çocukların maddeleri.
Her bir maddeyle milyonlarca çocuğa dokunan, onları iyileştiren, güldüren, seven, değer veren, benimseyen, anlayan... Milyonlarca çocuğa, siyah, beyaz, Kürt, Çerkez, Roman, Çinli ya da İspanyol, kısa boylu ya da az gören, kekemesi olan ya da uzun kulaklı yoksul, milyonlarca çocuğa...
Dokunuyoruz gerçekten. Ben de dokunuyorum. Bile isteye. Çünkü hayalim çok geniş..Demiştim size de. Çünkü ben bu yolda yürürken, çocuklarla yanyana yüremeyi görebildim. Benim yanımda bir çocuk, çocuğun yanında bir yetişkin. Yanyana, birbirimize destek vererek. Anlayarak, severek birbirimizi önemseyerek.
Bunlar işin masal kısımları ama bir gerçek var ki hayalime girmek isteyen, olursa yapılacak çok önemli bir iş...Biz yetişkinler çocuklar için herşeyi düşünürken, onlara çocuk haklarından bahsetmemek olur mu? Alıp çocuğu karşına, bak artık seninde hakların var dememek.
Olmaz... Çocukları yok sayarsak, onlar için hiçbir şey "tam" olmaz. Bunun için çocuklarla çocuk haklarını anlatmak, kendi yorumlarını yaparak anlamalarını sağlamak, akranlarıyla bir araya gelip düşünmelerini sağlamak lazım, resmettirmek hayalindeki dünyayı. Dünyaya dair şarkıları bestelemelerini sağlamak lazım.
İşte bu yüzden şözleşmenin 42. maddesi;
" Taraf Devletleri, Sözleşme ilke ve hükümlerinin uygun ve etkili araçlarla yetişkinler kadar çocuklar tarafından da yaygın biçimde öğrenilmesini sağlanmasını taahhüt eder".
Ben hayalimin gerçekleşmesi, daha çok genişleyebilmesi için, çocuklar için, çocuk haklarını anlatacak ve yaşatacak ortamların var olması gerektiğini düşünüyorum. Dedim ya, hayal ederken düşünmeden yapamıyorum. (EK/EÖ)