Lozan Antlaşması'nı gerekçe göstererek, Birleşmiş Milletler (BM) Çocuk Hakları Sözleşmesi'ni imzalarken çocukların eğitim, ifade özgürlüğü, kendi kültürünü yaşatma ve kendi dilini kullanma haklarını içeren 17, 29, ve 30 maddelerine koyduğu çekince, Türkiye'nin çocuklarının haklarına sınırlılık getirebilen bir devlet olması nedeniyle hepimiz için utanç verici.
Çünkü çocukların haklarına getirilen bu sınırlılıklar, devletin de imzalayarak kabul ettiği, Sözleşme'nin temel dayanağına, çocuklar için yaratılmak istenen eşit, adil ve insan onurunu yakışır bir dünya talebine uymuyor.
Bu çekinceler nedeniyle Türkiye'de bazı çocuklar, eğitim hakkından tam olarak yararlanamıyor. Bu da onların devlet tarafından ayrımcılığa uğradıklarını, yani devletin BM Çocuk Hakları Sözleşmesi'nin ikinci maddesinin ihlal ettiğini gösteriyor.
Çocukların gelişim hakkının da önünde engel oluşturan bu çekinceler nedeniyle çocuklar kendi kültürlerine ait, kendi dillerine ait ürünlerden, onların gelişimlerini sağlayacak olanaklardan yoksun kalıyor.
BM Çocuk Hakları Komitesi, Türkiye'ye ilişkin 2001 yılında verdiği gözlem raporunda, bu çekinceleri kaygıyla karşıladığını belirtmiş, bu çekincelerin eğitim, ifade özgürlüğü ve kendi kültürünü yaşatma hakkı gibi alanlarda özellikle de Kürt çocukları açısından olumsuz etkileri olacağını, bu nedenle de çekincelerin kaldırılması gerektiğini söylemişti.
Türkiye ise 2001'den bu yana çocuk hakları mevzuatında olumlu değişiklikler yapmış olsa da bu çekinceleri kaldırma konusunda henüz bir adım atmadı. BM Çocuk Hakları Komitesi'ne verdiği son raporda da bu konudan söz eden Türkiye, çekinceleri kaldırmadığını açık bir şekilde belirtirken, bu çekincelerden kaynaklı herhangi bir sorun yaşanmadığını söyledi. Bu da ne yazık ki devletin temel yaklaşımının, çocuklar açısından hala sorunlu ve ayrımcı olduğunu gösteriyor.
Çocuklar için daha iyi bir dünya talebini dile getirenler, bu konuda çabalayan kişi ve kuruluşlar Türkiye'nin Sözleşme'yi imzaladığı günden beri pek çok kere çekinceli maddelerin kaldırılması konusunu sık sık gündem getirdi. Çocuk hakları konusunda çalışma yürüten 22 örgüt, 2008 yılının sonlarında hazırladığı, BM Çocuk Hakları Sivil Toplum Kuruluşları raporunda da bu konuya dikkat çekti. Ancak devletin, demokratik olmayan ve insan haklarına dayanmayan yaklaşımı nedeniyle bu sese hiç kulak verilmedi.
"Demokratik Açılım"ın konuşulmaya başlandığı ilk günlerde, çekinceli maddelerin kaldırılmasının da açılım paketi içinde yer alma olasılığı çocuk hakları açısından heyecan verici oldu. Ancak süreçte bu heyecanın da boşa olduğu anlaşıldı.
Referandumla birlikte, yeni anayasa için engellerin ortadan kalktığını yani demokratik bir Türkiye'ye daha da yaklaştığımızı söyleyen hükümet, eğer bu sözlerinde samimiyse, çocukları bu gelişmelerden ayrı tutmayacak, çocukların haklarına getirilen bu "sınırlamayı" bir an önce kaldırarak hepimizi bu utançtan kurtaracaktır. Bekliyoruz... (EK/SP)