Tam bir hafta sonra 8 Mart Dünya Kadınlar Günü. Aynı gün İstanbul’da Çağlayan’da kadınlar Çağdaş Yaşamı Destekleme Derneği (ÇYDD), Kanaltürk, Biz Kaç Kişiyiz Sivil Platformu ve Memleket Sevdalıları Derneği gibi girişimlerin düzenlediği kendi tanımlarıyla "hedefi bayanlar olan" ve "ön planda bayanların olması" hedeflenen bir mitingde bir araya gelecekler. Çağrı metinlerinin birinde aynen şu ifadeler kullanılıyor:
"Büyük Ata'mız Kurtuluş Savaşımızda kahvesine atacak şeker bulamadı. Bu zorluklarla vatan topraklarımız kurtuldu. Lütfen herkesi miting alanına bekliyoruz. Bu bir vatan borcudur. Dini duygularımızı siyasete alet eden hükümete ve kadınların kafasıyla uğraşmasına tepki gösterelim.Bu ülke bizim, cumhuriyetimize sahip çıkalım."
Not olarak kadınlar günü...
Bu ifadeye de not düşülmüş "kadınlar günümüzü kutlayacağız" unutmadan şimdiden not edin diye. "Kadınlar Günü’" anlayacağınız üzere sadece bir not, aslında amaca ulaşmak için "tarihsel bir araç".
Bu miting çağrısı e-posta kutuma çeşitli kişiler tarafından yollanıyor, direkt çöp kutuma aktarıyorum. Facebook'tan en az bir gün ve mütemadiyen aynı kişiler tarafından davet ediliyorum. Her gün reddediyordum fakat reddetmekten sıkıldığım için tarih geçene kadar öylece bekletmeye karar verdim.
Olası şıklar…
Mitingdeki manzarayı tahmin edebilirsiniz, kendisini "memleketin asıl sahipleri" sanan binlerce kadın, yüzlerce çocuk, genç ellerinde Türkİye bayraklarıyla "Dünya kadınlar gününde" mücadeleci kadınlar kılığına bürünüp, vatan borcunu ödeyecekler. Büyük bir ihtimalle oradaki kadınların hemen hemen hepsi hayatlarında ilk defa "dünya kadınlar gününde" sokağa dökülmüş olacaklar.
Peki bunca "mücadeleci" kadın acaba ne için bu kadar hevesli sokaklara dökülmeye? Gelin şıklara bakalım
a)Kadın erkek eşitliğini ve haklarını talep etmek için
b)Töre cinayetlerine karşı çıkmak, Güldünya’yı ve diğerlerini hatırlatmak için
c)Emekçi kadınların haklarını savunmak için
d)Savaşın yüceltildiği günümüzde barışın sesi olmak için
e)Kadına yönelik fiziksel,psikolojik,simgesel her türlü şiddete hayır demek için
f) Lezbiyenlerin, transseksüellerin, travestilerin haklarını savunmak için
g)Militarizm ve milliyetçiliğe karşı durmak için
Güldünya, Kuriş , Rakel Dink ve diğerleri…
Şıkları çoğaltmak mümkün ama Çağlayan’da toplanan kadınların derdi hiçbiri değil. O gün 8 Mart'ta Çağlayan’dan çağlarken akıllarının ucundan hiç Güldünya veya çok yakın bir zaman önce hastanede kocası tarafından öldürülen Ayşe Yılbaş’ı geçirecekler mi? Barışın sesi olmak için çabalayan kadınları düşünecekler mi mi? Ya da türlü türlü şiddete maruz kalan transeksüelleri, mesela Esmeray’ı? Engelli kadınlar için bir şeyler yapmak gelecek mi akıllarına? Ya Konca Kuriş, anacaklar mı onu da? Veya akıllarında F tipi ceza evlerindeki tecridi protesto etmek için ölüm orucundan ölen onca kadın geçecek mi? Yaklaşık 14 aydır adalet mücadelesi veren, Türkiye’ye insanlık dersi vermiş olan Rakel Dink’in mücadelesi hatırlarına gelecek mi?
Düşüncesi yüzünden yargılanan,linç edilmek istenen onca kadın gözlerinin önüne gelecek mi adımlarını atarken? Yoksa tüm bu sorular ‘sorulmaya lüzüm olmayan’ sualler mi onlar için?
Amaç: Vatan borcu
Gerçi onlar belirtmişler amaçlarını da hedeflerini de. Amaç, "vatan borcu" ödemek, hem de yeniden darbe çığırtkanlığı yaparak, tahammülsüzlüğe devam ederek, bölünerek, bölerek.... Dünya kadınlar gününde duyurulması, dikkat çekilmesi gereken onca ses yerine bambaşka bir amaç uğruna "çığlıklarını" atacak kadınlar, çığlıkları asıl dikkat çekilmesi gereken, mücadele edilmesi gereken onca sesi bastıracak. Yukarda saydığım şıklar uğruna mücadele eden kadınlara ise muhtemelen yer verilmeyecek, onlar gazetede ya ufacık bir haber olacaklar, ya da savundukları şeyler "kelime israfına" değmeyecek kimilerinin gözünde.
9 Mart sabahı gazeteler baş sayfadan verecekler kırmızılara bürünmüş onca kadının mücadelesini.
Hedef: Kadınlar
Hedef ise kadınlar. İki açıdan da çok doğru bir ifade, birinci hedef pek tabi ki kadın katılımı, çağdaş, laik, Batılı Türk kadını, ikinci hedef ise yine kadınlar ama kendilerinden olmayan, "varolmaması" gereken, çağdaş Türkiye Cumhuriyeti’ne yakışmayan, başörtülü kadınlar. Tabii Kurtuluş Savaşı'na referans verilmesi de savaşın kutsandığı ve savaş istemeyen bir başka kadının kimi kesimler tarafından neredeyse linç edildiği şu günlerde oldukça manidar. Hedef de belli, amaç da, bu ikisi de belli olduktan sonra zaten oradaki kadınlar için kadın hakları, Güldünya,kadına şiddet, Rakel Dink’in mücadelesi, Konca Kuriş ve daha yüzlercesi, hepsi ve her şey teferruat.
Onlar kaç "kişi" bilmiyorum ama ben hala bir yerlerde birkaç, hatta birkaç yüz veya daha fazla "İnsanın" olduğuna inanıyorum. (NK/NZ)