Zaporijya'ya yönelik 30 Eylül tarihli füze saldırısından. (Foto: AA)
Dün (29 Eylül) Zaporijya kent merkezindeydim. Özel bir kutlama için gitmiştim. Türkiye'ye uçak seferleri başlarsa online bilet alırım diye özel bir bankaya dolar hesabı açmış ve 100 dolar yatırmıştım.
Artık uçak seferlerinin başlayacağına ilişkin umudumu kaybettiğim için sabah gidip paramı almak istedim. Bankaya gittiğimde öğle saatleriydi. Banka görevlisi kasada 100 dolar olmadığını söyledi. "Ne zaman alabilirim" diye sordum. Kesin olmamakla beraber "öğle sonrası gel" dediler.
Saat 14:30'da gittim. Paramı hele şükür aldım. Burada eğer kalıcı oturumunuz yoksa bankalara hesap açamıyorsunuz. Ayrıca bankaya yatırdığınız parayı çektiğinizde banka sizden yüzde 1 komisyon kesiyor. Yani, "Sizin paranızı bedavaya korumadık" diyorlar.
Özgür bir referandum olduğunu düşünmüyorlar
Gece Zaporojiya'da Rusya'nın denetiminde olan Melitopol'ün yerlisi iki kişi ile konuştum. Referandumda Zaporijyadalarmış. Özgür, serbest bir referandum olduğunu düşünmüyorlar.
Ayrıca benim son yazımda çıkan Zaporijya ile ilgili haberimi tartıştık. Bazı konularda yanıltıcı ve eksik olduğunu söylediler ve eleştirdiler.
Bilindiği gibi Zaporijya kent merkezi Ukrayna güçlerinin elinde. Zaporijya bütün olarak bir eyalet olarak adlandırılıyor ve bütünün nüfusu 1 milyon 300 bin civarı. Zaporijya merkezin nüfusu 700 bin.
Şu an çok sayıda sığınmacı geldiği için bu nüfus 800 binin üzerinde olmalı. Kesin rakam olmamasına karşın Ukrayna güçlerinin denetimi altındaki Zaporijya eyaletindeki nüfusu 1 milyon ya da daha üzeri olmalı.
Diğer nüfus ise Rusya'nın denetimi altındaki bölgede yaşıyor. Benim son yazımdaki Zaporojiya'nın toprak olarak yüzde 60'ının Rusya güçlerinin elinde olmasının yanıltıcı bir durum yaratacağını söylediler.
İşin içinde paylaşım kavgası oldukça...
Geceyi Zaporijya kent merkezinde geçirdim. Gece birkaç kez siren çaldı. Sonrasında da kent tam bir sessizliğe büründü.
Sabah 6:30'da uyandım. Hemen haberleri takip etmeye başladım. İlk okuduğum Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin'in Zaporijya ve Herson'un bağımsızlık kararnamesini imzaladığıydı.
Yaşadığım köyün durağına gittiğimde saat 7:00 idi ve kent bir anda roket ve bomba sesleri ile sarsılmaya başladı. İnsanlar bu roket ve bomba seslerine alıştığı için aldırmazlık içindeydi.
Yanımdaki tanımadığım bir adama "Ne olacak bu durum, bu savaş ne zaman sonlanacak, ne düşünüyorsunuz" diye bir şeyler sormaya çalıştım. Adam el hareketleri ile düşüncesini açıkladı. Hani paradan bahsederken bir el hareketi yaparsınız ya tam o hareketti. Yani, bu iş içinde çıkar ve para oldukça, paylaşım kavgası oldukça bu savaşın bitmeyeceğini söylüyordu.
"Telefonunu denetledik"
Köyün arabası çok az sayıda müşteriyle hareket etti. Arabada beş erkek, birkaç da kadın vardı. Tam köye girdik derken birden köyün girişinde büyük bir araba kalabalığı gördüm. Çok şaşırdım. Büyük bir kaza olmuş diye düşündüm. Yaklaşınca arabaların çevresinde çok sayıda asker ve polisin olduğunu gördüm. Bütün araçtakileri tek tek denetliyorlardı.
Sıra bizim arabaya geldi. Asker arabaya kafasını uzattı, birkaç erkeğe inmesi için işaret etti. Bana işaret edip etmediğinden emin olmadığım için ben oturmaya devam ettim. Yerdekilerin denetimi bitince bana işaret etti ve aşağı indim. Kimliğimi ve köy ikamet belgemi uzattım.
Uzattıklarıma bakmadan telefon dedi. Uzattım. Uzun bir süre benim telefonumu inceledi. Özellikle Telegram kanalını tek tek denetledi.
Epey bir süre sonra telefonu bana geri uzattı ve bana bir şeyler söyledi. Rusça mıydı Ukraynaca mıydı tam anlamadım. Bana anlayıp anlamadığını sordu. Bu sorudan beni önceden tanıdığını anladım. Artık bu bölgede iyice tanınır oldum. Neredeyse bütün asker, polis ve halk beni biliyor. Sokakta bazen hiç tanımadığım insanlar bana selam veriyor.
Biraz anladığımı söyledim. Sonrasında söylediği kelimeleri tekrar kafamdan geçirdim ve bana "Telefonunu denetledik" demişti. Bunun anlamı "bu köyde Rusya işbirlikçisi ya da hain birilerini arıyoruz" idi. Daha öncede yazmıştım insanların birbirlerini burada işbirlikçi ve hain olarak suçladıklarını...
Kapımızda Türkçe konuşan bir asker
Tam da bu noktada kendimle ilgili bir şeyler yazmak zorunluluk haline geldi sanıyorum. Ben bir Türk Yurtseveri olarak, ülkemde gençliğimden aldığım eğitim ve terbiyele yurtseverlik duyguları, düşünceleriyle büyüdüm. Ülkemin daha iyi olması için kişisel çıkarımı bir yana bırakıp ülkemin daha iyi olması için ölümü bile göze aldım.
Bunu laf olsun diye yazmıyorum. Beni bilen bilir. Aynı zamanda bir Anadolu çocuğu olarak bizde "Köpek bile yediği kaba pislemez" derler. Ben yaşadığım, beslendiğim topraklara ihanet ya da işbirliği içinde olamam. Yani, "yediğim çanağa pislemem." Karakter ve kişiliğim buna izin vermez. Köyde ilk kez böyle bir durumla karşılaştım.
Bu yazıyı yazmaya oturmuş ve neredeyse yazıyı ortalamıştım ki kapımızın zili çaldı. Yanımda telefonla dışarı çıktım. Bahçe kapısını açtığımda dört tane silahlı askerle karşılaştım. Bir an irkildim. Çünkü ilk kez kapımızda böyle bir durumla karşılaşıyordum.
Önce acaba sadece benim için mi geldiler diye aklımdan geçirdim. Sonrasında onlar da benim tedirginliğimi anlamış olmalılar ki son derece rahat bir tavır içinde bana burada kimlerin yaşadığını sordular. Ben de gerekli cevabı verdim. Sonrasında telefonumu istediler, hemen uzattım; sonrasında da kimliğimi istediler. Gidip kimliğimi ve Türkiye pasaportumu getirdim.
Türkiye pasaportuna bakmadılar. Sadece kimliğimin ve benim fotoğrafımı çektiler. Sonrasında da bana kimliği uzatan asker Türkçe "Teşekkür ederim" dedi. Son derece düzgün bir Türkçe kullandı.
Ben de refleks olarak "Bir şey değil" dedim ve gülümsedim. Onlar da gülümsedi ve yanımdan ayrıldılar. Bu askerleri daha öncesinde de Zaporijya girişinde görmüştüm. Burada sakallı asker görmek mümkün. Türkiye'de olmaz ama. Sonrasında da askerler yan komşuya yöneldiler.
Bu kan denizi ne zaman bitecek?
Daha önceki yazımda altını çizdiğim gibi bölgemiz oldukça hareketlendi. Bir gün öncesinde de köyün üzerinde inanılmaz bir gürültüyle Dnipro yönüne bir roket gitti. Sonrasında da patlama sesini duyduk.
Yine sabah beni çok üzen bir haber okudum. Dnipro'da roket saldırısı ile özel bir ev yerle bir olmuş. 12 yaşlarında kız çocuğu, annesi ve anneanneleri hayatını kaybetmiş. Habere göre cesetler adeta buhar olmuş ve komşunun çatısında bulunmuş. Tek bir köpek o enkazın altından sağ çıkmış.
Ne zaman bölgemiz rahat ve huzur bulacak ben de herkes gibi merak ediyorum.
Yazıyı bitirdiğimde Türkiye'den bir arkadaşım beni aradı. Zaporijya'daki saldırıda 25 kişinin öldüğünü söyledi. Hemen saldırıyı buradaki insanlara sordum. Zaporojiya'nın havaalanı yönündeki çıkış noktasında, Rusya yanlılarının işgal bölgesinde bağımsızlık ilan ettikleri Melitopol yönüne yakınlarını almaya giden insanlara ve denetim noktasındaki askerlere yönelik saldırı olduğunu öğrendim.
Sanıyorum ölen sayısı 25 ile kalmaz. Bu kan denizi ne zaman bitecek? Bir bilen var mı acaba? (İD/SD)