Filmin başında bir karga sokaktaki bir gözetleme kamerasının üzerine binip alete gıcık olduğunu kanıtlarcasına camını öfkeli gaga darbeleriyle kırıyor ve devre dışı bırakıyor. Filmin siyah-beyaz animasyon maharetiyle kotarılmış estetik açılışı belgeselde aktarılacakların bir özeti gibi, fakat karganın "güvenlik" kamerasına niçin saldırdığını yorumlamak bize kalıyor.
Bunu yapmasının muhtelif sebepleri olabilir diye düşünüyor olsam da belgeselin tümünden edindiğim his, insanları oldum olası dikkatlice takip edip onlarla iç içe yaşayan karganın kendine rakip olabilenlerden hoşlanmadığı yönünde.
Ne de olsa hiçbir hayvan bizi karga kadar iyi tanımıyor.
İnsanlığın yeryüzündeki varlığının başladığı zamandan beri kargaların kara gölgelerimiz gibi yanıbaşımızda var olmaya devam ettiğini de rahatlıkla söyleyebiliriz.
Karga insan yapımı mimari ögelerden layıkıyla yararlanıyor, tüketim âdetlerimizi gayet iyi biliyor, alışkanlık ve ritüellerimizi dikkatlice izleyip hafızasında tutuyor. Boş bulunduğumuz anda bizi gafil avlıyor, tabağımızdaki zeytini kapıp kaçıyor veya balkondaki tütün kesesini çalıp tütünü yavrusuna hazırlamakta olduğu yumuşacık yuva malzemeleriyle harmanlıyor.
Kanada yerlilerinin bir deyişine göre "Kartal Yaradana yakın, karga insana en yakın kuş." Hiçbir zaman ehlileştirilememiş olsa da kargayla dostluk kurulması mümkün, fakat iyi bir kuş olmasına rağmen ona fazla güvenmemek gerektiği de malum.
"Kargalar – Tabiat Bizi Gözetliyor" (Krähen – Nature is watching us/Crows – Nature is watching us) adlı belgesel meseleye bilimsel bir bakış açısıyla yaklaşıp karga ve kuzgunları daha yakından tanımamıza imkân tanıyor. Geçenlerde sona eren Locarno Film Festivali'nde yer alan Avusturya/İsviçre ortak yapımı 90 dakikalık belgeselin yönetmeni Martin Schilt.
Onlar için kanatlı fare, uğursuzluk işareti veya darağacı kuşu gibi ifadeler kullanılsa da kargaların gayet çetrefilli fonetik bir repartuarla iletişim kurduğu, insanlık için muamma olmayı sürdürse de birbirleriyle yoğun iletişim halinde oldukları ve birbirlerinin sesini tanıdığı, tehlikelere karşı oluşturdukları çeteler içinde hiyerarşik bir düzen kurdukları da tespit edilmiş.
Tedarikçiyi izleme pratiği
Orduları yakından takip edip savaş meydanlarında ölen askerlerden, hatta kendilerini koruyamayacak yaralılardan medet ummalarına ne demeli?
Karga, insanlar kadar kurtları da tedarikçisi olarak kabul etmiş oldum olası. Hatta onlarla sembiyoza geçtiği, karga çetelerinin keşfettiği bir leşin varlığını kurtlara muhtelif işaretlerle haber verdiği biliniyor.
Şahsen bir geyiği parçalayacak kapasitesi olmayan kargalarla kurtlar, artık sekteye uğramış vahşi tabiatta sıkı işbirlikçiler olarak birbirlerini kollayıp dururmuş.
Hayvanlar âleminde ender olarak görülen alet kullanma kapasitesine kargalar sahip; yeniliklere açıklar, hızla öğrenip unutmuyorlar.
Gece görüşleri zayıf olduğu için insanların yerleşik olarak yaşayıp geceleri sorumsuzca aydınlattıkları ortamları tercih etmelerinin sebebi bu. Aslında çok tedirgin ve temkinli olmalarına rağmen bizden fazla uzaklaşmamalarını, yuvalarını gizli köşelerde olsa da gittikçe daha yakınımızda yapmalarını led ampullerinin "dehşetine" bağlayabilir miyiz?
Bir de kedi ve köpek maması yemekten davranış bozukluğu sergilediklerini ve tüylerinde beyazlaşma görüldüğünü düşünenler bile var.
Zekânın gelişmesi için ideal şartlar olarak görülen rekabet ve işbirliği olguları kargalar için kesinlikle geçerli. Nispeten sabit yaşayanların yanı sıra günde 50 ila 70 km mesafe katedebilenleri, iki buçuk saat uçup evine dönenleri de var.
Bazı diyarlarda tarıma verdikleri zarar veya şehir ahalisinde sebep oldukları rahatsızlık yüzünden, nüfuslarını kontrol altında tutmak üzere öldürüldüklerini de öğreniyoruz, ciddi olduğu kadar merak uyandırıcı belgeselde. Ayrıca etrafa saçtığımız çöp miktarının azaltılmasının görece daha pratik bir çare olarak bize sunulduğunu belirtmekte de fayda var.
Kargaya hürmet
Karga ve kuzgun dünyasına giriş fonksiyonu yüklenebilecek belgesel seyirciyi Almanya'dan Japonya'ya, Avusturya'dan Hindistan'a, Amerika Birleşik Devletleri'nden Birleşik Krallık veya Kanada gibi diyarlara taşıyor.
Kargaların psikolojisini çözmeye uğraşan bilim insanlarının sabırlı ve soğukkanlı dünyasına da dahil oluyoruz bu arada. İnsanların kargalara davranışından yola çıkarak bizi iyi veya kötü olarak damgaladıklarını, onlara yönelik kötü icraatımızı asla affetmediklerini, memnuniyetle intikam aldıklarını da unutmayalım. Onlar bizi analiz edebiliyor, sabırla bakıyor, en ince detaylara kadar görüyor, sessizce izleyip dinliyor.
Elbise askılarımızın bükülmeye ne kadar müsait olduğunu bilip bilhassa onlara gözünü dikiyor, sıvıyla dolu derin bir bardağın içinde yüzen yemeğe ulaşabilmek için bardağın içine taş ve benzeri objeler atarak sıvı seviyesinin yükselmesini sağlıyor.
Filmde karga ve kuzgunların efsanelere, destanlara, masallara, şiir ve şarkılara, tablo ve fotoğraflara mevzu olduğunu da hatırlıyoruz. Ezop'un masallarını ve Odin'e ait iki karga, Hugin ve Munin'in düşünce ve hafızayı temsil ettiğini de anmış oluyoruz. Fakat karga gibi büyüleyici bir hayvan sözkonusu olduğunda, edebiyat ve sanatta insana vermiş olduğu ilhamın belgeselde daha fazla yer bulmuş olmasını seyirci arzulayabiliyor.
Mesela "Kuş Beyinleri: Kargaların, Kuzgunların, Saksağanların ve Alakargaların Zekâsı" (Bird Brains: The Intelligence of Crows, Ravens, Magpies and Jays) adlı fotoğraflı kitap kargalara daha romantik bir yaklaşım için biçilmiş kaftan. "Kuş beyinli" ifadesini yalanlayabilecek manşetteki cümlenin aklımda yer etmesinin kaynağı da bu kitap zaten. Her ne kadar XIX. yüzyılda Henry Ward Beecher'ın kargalar hakkında yazdığı bir metinde yer alıp epeyce değiştirilerek günümüze ulaştığı düşünülse de mevzubahis cümlenin filmde anlatılanlarla örtüştüğü kesin.
(RL/AÖ)