Yağmurun içindeki her günkü dünya: "Hadi çabuk ol. Yeter artık. Gel buraya. Bizimle beraber olman lazım. Böyle biteviye sütçü dükkânında kalıp, yeniden doğmuş numarasıyla oturamazsın. Seni bekliyoruz. Alıp götüreceğiz. Her şey, bütün insanlar seni bekliyor. Onların arasında oynadığın oyunu bitirmeye mecbursun. Yeniden doğulmaz. Doğsan bile n'olacak? Seni iki senede, iki senede değil, iki günde aynı insan ederiz. Aynı kendini düşünen, aynı haris, aynı kıskanç, aynı kötü huylu, aynı sarhoş, aynı budala oluverirsin. Seni aynı hastalıkla yıkmak için elimizde her şey var. Hem canım sen nasıl bir dünya istiyorsun? Görülmemiş, işitilmemiş, tadılmamış, yazılmamış, yaşanmamış... Olur mu böyle şey? Hadi gel. Dön her günkü hayatına" diyerek Beyoğlu'nun kalabalığında kocaman yalnızlığı, yüzündeki kederli ifadesi ve cebinde sarı kağıtlarıyla salınan dev bir adam: Sait Faik Abasıyanık...
Bir başka yaşayan usta Yaşar Kemal'in deyişiyle; "Marmara'nın denizi, İstanbul'un lodosu, göğün martıları ve iskelede dolaşan köpekleri aynı fotoğrafta ne zaman görseniz, bırakın Sait Faik gelip otursun içinize." Ne güzel söylemiş Yaşar Kemal.. Şimdi bu yazın kavurucu sıcağında, pek çok büyük lafın altında ezilirken büyük bey-in-ler ve bütün evren can hortlatma ayinleri planlarken, bir yanımız gökyüzü ve deniz, bir yanımız şişede balık olma sevdası değil midir aslında.
Kaleme ve kağıda iç geçirmeye başladığım günlerden yadigar bana Sait Faik; Havada Bulut, Lüzumsuz Adam ve Son Kuşlar... Ama Sait Faik'in bende sıçrama yapması yine "Sait Faik fanatiği" bir arkadaşımın "Dülger Balığının Ölümü" adlı hikayesini bana anlatmasıyla oluyor. Şimdiyse Bir Sonbahar Akşamı seçkisiyle yeniden baş ucumun misafiri büyük usta.
Doğan Kardeş Dizisi, Sabahattin Ali, Vüs'at O Bener, Firuzan ve Tomris Uyar'dan sonra, Sait Faik Abasıyanık'ın seçme öykülerini sunuyor: Bir Sonbahar Akşamı adı altında. Türkçe hikayenin temel taşı Sait Faik'i yeniden gençlerle buluşturan seçmeler, 100. doğum yıldönümünde yayımlanan ve sağlığında basılı gördüğü bütün kitaplarını bir araya getiren Öyle Bir Hikaye'den (YKY) yararlanılarak hazırlanmış.
"Yazmasam deli olacaktım"
Sait Faik'in yazın serüveni içerisindeki dönemlerine ışık tutan kitap, öykü alanında verdiği dokuz esere ad olan öyküleri de içeriyor. Hikayelerinde üç dönemin etkisi belirgin olan Sait Faik'in birinci döneminde, insana duyulan güven ve ona bağlı yaşama sevinci; ikinci dönemde koşulsuz biçimde yoksul ve emekçiden yana olan tavır yer alır. O da zamanla sömürünün yoksulların ve emekçilerin kendi içlerinde de olduğunu ve insanla ilgili evrensel duygu ve düşünceler söz konusu olduğunda sınıfsal ve kültürel farklılıkların eşitleneceği düşüncesini taşıdığı dönemdir.
Son dönem hikayelerindeyse insanlara olan inancını yitirmiş, yaşama sevinci hüzünle gölgelenmiş öyküleri görülür. Kitapta ayrıca Sait Faik'in ölümünden sonra yayınlanan "Kalinihkta" öyküsü de yer alıyor.
"Söz vermiştim kendi kendime. Yazı bile yazmayacaktım. Yazı yazmak da, hırstan başka ne idi? Burada namuslu insanlar arasında sakin, ölümü bekleyecektim... Oturdum. Ada'nın tenha yollarında gezerken canım sıkılırsa küçük değnekler yontmak için cebimde taşıdığım çakımı çıkardım. Kalemi yonttum. Yonttuktan sonra tuttum öptüm. Yazmasam deli olacaktım" demiş ve sonrasında edebiyat sularını tersine akıtmaya başlamıştır.
Bizleri edebiyatla yeniden meşke oturtan Sait Faik, bu seçmeleriyle de şimdi bizleri Bir Sonbahar Akşamı'na götürüyor; hem öyle kasıla kasıla değil, İstanbul'un sokaklarına, martılarına, denizine, Boğaz'ına, Adalar'ına ve balıkçılarına selam çakarak... Kederli ama içten...
"Binlere karşı birdim"
Sait Faik deyince benim aklıma hep bir "yalnızlık" üşüşür. "Sokağa çıktığım zaman ellerim küçülüverdi... Caddelerde idim... Binlere karşı birdim" ve "Nereden gelirse gelsin; dağlardan, kuşlardan, denizden, insandan, hayvandan, ottan, böcekten, çiçekten. Gelsin de nereden gelirse gelsin!.. Bir hişt hişt sesi gelmedi mi fena. Geldikten sonra yaşasın çiçekler, böcekler, insanoğulları...- Hişt hişt!" diye usuma düşen cümleler, günümüz kaos ve cafcafında ne kadar da bize yakın duruyor. Belki de yalnız bırakılmamış ama yalnızlığı seçtiği için usta, bana da yansıyan hüzünlü ve bir o kadar onurlu yalnızlığı. Sait Faik'in de hikâyesi bir sonbahar gününde başlıyor aslında...
1906'nın kasım ayında, Adapazarı'nın en köklü ailelerinden Abasızzadeler'in oğlu olarak doğar Sait Faik. Yazarlık ateşi ise lise yıllarında düşer yüreğine. İlk şiiri 1925'te Mektep dergisinde, ilk yazısı Uçurtmalar, Milliyet gazetesinde yayımlansa da, ilk göz ağrısı Bursa Erkek Lisesi'nde yazdığı İpek Mendil'dir. Toplumun değil de bireyin toplum içindeki tek başınalığı ve sorunlarını konu alan, sosyal gerçekliğe kalem uzatan usta, ABD'deki Uluslararası Mark Twain Derneği tarafından çağdaş edebiyata yaptığı katkılarından dolayı onur üyeliğine de seçilmiştir.
Salâh Birsel, Sait Faik'in hikâye anlayışını "Bu öyküleri düzmek için yanaştığı her insana hemencecik el atmaz, onları kavun alıyormuş gibi iyice tartar, koklar ve öykü olabilecek bir yan bulduktan sonra kucak açar..." diye özetliyordu. İnsansız hiçbir şeyin güzelliği yoktur diyen bir bünyedir Sait Faik, bu sözün üstüne daha ne eklenebilir ki... Birbirimize çemkirip, yormayacağımız günlere diyerek, şimdilik benden bu kadar! (BM/TK)
Bir Sonbahar Akşamı / Seçme Öyküler
Hazırlayan: Raşit Çavaş
Yapı Kredi Yayınları
126 sayfa, 6 TL, 2009
Mola mahiyetinde
Bu hafta bünyeyi biraz nadasa bırakarak, kendi halimde yazın son demlerini yaşayıp, Yeditepeli şehre yaraşır bir "İstanbul hatırası" çıkarmak istedim. Yaz bitmeden neleri es geçmemeli mahiyetindeki güzergahta işte kağıda düşenler...
Dünyanın en önemli piyanistlerinden biri kabul edilen David Helfgott, 12 Eylül'de, İstanbul Aya İrini'de olacak. Helfgott'un "The Last Great Romantic, Rahmaninov" albümü 4 milyondan fazla sattı ve "'Billboard" dergisi tarafından en başarılı klasik müzik albümü seçildi. "Pavarotti futbol fanatiklerine operayı sevdirdi, Helfgott da hayatı boyunca hiç klasik müzik konserine gitmeyecek olan insanlara piyanoyu ve klasik müziği sevdiriyor. Kaçırmamalı" diyorsanız biletler 90 TL'den başlıyor.
Aynı gün (12 Eylül), Uluslararası İstanbul Bienali, sanatın zihin açan ve heyecan veren elemanlarıyla buluşturacak meraklılarını. On birincisi gerçekleşecek olan bienal, 8 Kasım'da sona erecek. Bienalin bu defaki teması "İnsan Neyle Yaşar"... 40 ülkeden, 70 sanatçı ve sanatçı grubunun, 120'den fazla projesiyle, bu sorunun envai çeşit çarpıcı cevabı saçılacak önümüze. İştahınız kabardıysa biletler için adres: www.iksv.org
Kaçırılmayacak bir sergi de İstanbul Modern Sanat Müzesi'nde gerçekleşiyor. Müze, 10 Eylül ve 10 Ocak tarihleri arasında, çağdaş sanat sahnesinin önemli isimlerinden Sarkis'in 50 yıllık sanat yaşamının tüm evrelerine ışık tutacak olan "Site" adlı sergisine ev sahipliği yapacak.