"İnsan kimseye benzememek için herkes gibi olmak yürekliliğini göstermelidir" diyor Sartre... Yapamadıklarımız, söyleyemediklerimiz ve dokunamadıklarımız şimdilerde en büyük düşmanımız..
Şehir Tiyatroları'nda tam tadında iki oyun izledim. İlki yazar-şair Murathan Mungan'ın "Cenk Hikâyeleri" kitabındaki öyküsünden uyarlanan "Binali ile Temir". Mungan'ın en sevdiğim kitaplarından biri Cenk Hikâyeleri. Ocak ayından itibaren sahnelenmeye başlanan oyunun rejisi Yıldırım Fikret Urağ'a ait. Ahmet Özaslan, Haldun Ergüvenç, Yıldırım Fikret Urağ, Gün Koper ve Uskan Çelebi'nin rol aldığı oyunun dramaturgluğunu Dilek Tekintaş üstleniyor.
1991'de Ankara Deneme Sahnesi tarafından, 1999'da yine Yıldırım Fikret Urağ rejisiyle Adana Tiyatro Atölyesi tarafından, 2005'te "Theatre Orient" tarafından Diyarbakır Sanat Merkezi'nde, 2008'de Almanya'da "Con Tempo" topluluğu tarafından Frankfurt'ta sahnelenen oyun, insanlardan uzak bir dağda çoban Temir ile yaralı eşkıya Binali arasındaki hesaplaşmayı anlatıyor.
Çoban Temir ormanda bir yaralı buluyor ve ona yardım ediyor. Ancak bulduğu yaralı sıradan biri değil, namlı eşkıya Binali'dir. Temir ne namlı bir eşkıyanın, ne de gücün korkusunu taşır içinde. Binali ise iktidar sağlamaya alışmış bir eşkıyadır. Ve yaralı olması iktidardan vazgeçiremiyor onu, kendisine yardım eden Temir'e buyruk vermeye kalkışıyor. Ancak bu tavır buyruk almayı bilmeyen Temir'in hiddetiyle karşılanıyor.
Temir, Binali'ye karşı bir cengi başlatıyor. Tabii iyileşmeyi bekleyen Binali'nin de cenk sırası gelecektir. Silahlarıysa 'erkeklik', 'cesaret' ve 'güç'tür. İnsanın yarası esir iken, kendisi de esirdir ama her şey sırayla olmaktadır. Binali iyileşince kendisine reva görüleni Temir'e yapmak ister. Ne var ki Temir bunu umursamaz ve ölmeyi tercih ettiğini söyleyince Binali çılgına döner. Ettiği işkenceler Temir'e boyun eğdiremeyince koca eşkıya yenildiğini kabul eder.
Bu da bir dostluğun ve bir bitişin başlangıcı olur. Modern yaşamdan, insandan uzak bir yerde, 'ben', 'öteki', 'ötekisizlik' kavramları üzerinden 'erkeklik' ile 'cesaret'i tartışan, Binali ile Temir'in yaşadığı bu hesaplaşma öyküsü, Mungan'ın kendine has kaleminden dökülüyor.
Binali ile Temir doğrudan sahne için yazılmış bir metin değil. Ama tiyatro sahnesinde görmeyi istediğimiz eserlerden biri olduğu kesin. Hele ki benim gibi masalları seviyorsanız. Cenk Hikâyeleri'nde Mungan'ın da dediği gibi: "Anlatsam inanmazlar oğul, masal derler, masala inanmazlar, masalı yalnızca dinlerler, sanki hakikati bilirmiş gibi. Sanki hakikatin sırrına ermiş gibi. Masala inanmayan gerçeğe inanır mı?"
Ne dersiniz, Sartre'ın kimseye benzememek için herkes gibi olma yürekliliğini gösterebilir miyiz? Hiç bir şey için geç sayılmaz, bu vahadan bakınca da her şey çok daha parlak gözüküyor sanki...
Antik Yunandan günümüze "Bakhalar"
Şehir Tiyatroları sahnelerini şereflendiren oyunlardan diğeriyse tiyatro sanatının üç ilahından biri Euripides'in yazdığı, Romanya Cluj Ulusal Tiyatrosu Sanat Yönetmeni Mihai Maniutiu ile Romanyalı sahne-kostüm tasarımcısı Valentin Codoiu ve Romanyalı koreograf Vava Ştefanescu'nun birlikte çalıştığı ''Bakhalar''.
Tarık Günersel'in dilimize çevirdiği oyunun başrollerinde Jülide Kural, Şebnem Köstem, Aslı İçözü, Meriç Benlioğlu, Özge Borak Şakrak ve Özge Kırış gibi birçok isim yer alıyor. Euripides (M.Ö. 480-M.Ö. 406) yalnız Atina/Yunan tiyatrosunun değil, dünya tiyatrosunun devlerinden. Kutsal değerlere -tanrılara- saygısızlık ve kadın düşmanlığı ile suçlanmış. Ödüller bakımından hayal kırıklığı yaşamış. Makedonya'da yazdığı "Bakhalar"ın oynanışını göremeden ölmüş.
Maniutiu'nun farklı metin düzenlemesi ve rejisi ile sahnelenen eserde Baküsçü rahibeler (Bakhalar) coşku tanrısı Dionisos'a tapan kadınlar... Dionisos, Anadolu ve Ortadoğu'da ün kazandıktan sonra doğduğu yere gelir; kendi âyinlerini benimsetmek ister. Kral Pentheus ona karşı çıkar. Bu noktada fırsat çıktığını düşünen Teresias, kralı iknaya çalışır: Dionisos tanrı olmasa bile öyle tanıtılıp çıkar uğruna kullanılabilir.
Kral direnir. Yüzyılların kör kahini Teresias kralı alt etmek için kadınların gücüne başvurur...
Dedektif öyküsü gibi dinamik, bir Elizabeth dönemi piyesi gibi kanlı, kutsallık boyutu ile ilgili her eser gibi düşünme ve tartışmaya davet eden bir eser 'Bakhalar'. Vahşi coşku ile mutluluk her türlü sınırdan kurtuluştur ama sınırsız özgürlükte riskler de olur.
Euripides günümüz dünyasında kendimize sorduğumuz temel soruları ifade eden modern bir ses niteliğinde. Sözlü diyalogtan çok müzik, dans / hareket ve oyunculuğun gözleri doldurduğu oyun, ilk kez 1965'te Sabahattin Eyüboğlu'nun tercümesi (1944) ve Güngör Dilmen'in rejisi ile tiyatroseverlerle buluşmuş.
Rotası benden, yollara düşmesi sizden diyerek, bulunduğumuz nehir kıyısından usturuplu-usturupsuz, kaşındırıcı ve rahatsız edici dünya haline devam ederken, sözü "Bakhalar"dan bir cümleyle bitirelim:
"Ne pahasına olursa olsun hizmetindeyiz Dionisos'un. Aklı olan yalnız biziz, ötekiler aptal!" (BM/EÜ)
__________________________________________________________________________
* Rezervasyon için: (0212) 455 39 25 - [email protected]