Dün Viber uygulaması üzerinden paylaşılan ileti ile yaşadığım köy olan Bilenke'de yaşayan her aileye Dünya Mutfak Merkezi tarafından yardım dağıtılacağını öğrendim. İletide, dağıtımın sabah 10 ile öğleden sonra 14 arasında yapılacağı ve beş gün süreceği bilgisi yer alıyordu.
İletide ayrıca dağıtımın elektrik kesintileri de göz önüne alınarak yapılacağı ve her aileye yetecek yardım paketinin olduğu belirtiliyordu.
Bu bilgi üzerine sabah erkenden sıraya girmek için gittim. Çok sayıda insan kendiliğinden sıra oluşturmuş bekliyordu. Sohbet sırasında bu yardım için sabah 4'te burada olan insanların olduğunu öğrendim.
Dışarıda, -1 derece soğukta yaşlı başlı, genelde yardıma ihtiyacı olan insanlar bekliyordu. Ben de burada yaşayan birisi olarak 'Madem bu yardım benim de hakkım, neden almayayım?' diye özellikle gittim.
Saat 11'e doğru gruplar halinde içeri almaya başladılar. Çıkan gruptan bir kadınla konuştum. İçeride masalar kurulduğunu ve her bir masaya sokak adlarına göre görevlilerin belgeleri inceleyerek yardımı verdiğini söyledi.
"Peki siz çok mu erken geldiniz?" diye sorduğumda güldü ve "Hayır, benimki şöyle oldu: Kapının önünde bekliyordum. İçerdeki görevli sıradaki insanları çağırdı. Bu arada birden arkamdaki insanlar beni itti ve birden kendimi içeride buldum" dedi.
Yani, belki de bu üç çocuklu kadın benden sonra gelmişti ama işte böylece yardımını kapmıştı. Sabahın köründe gelen kadından da önce almış olabilir. Bundan emin değilim (!)
Aldığı yardım ürünlerini ben dahil epey bir meraklı insan tek tek inceledik. Neler mi var? Poşetin üzerinde İngilizce olarak World Central Kitchen yazıyor. Ben böyle bir örgütü ilk kez duyuyorum. Tam olarak nasıl çevrilir bilmiyorum ama ben çevirmeye kalksam Dünya Mutfak Merkezi olarak çevirirdim.
Poşetin üzerindeki örgütün isminden başka pakette örgütün kendine ait bir ürünü yok. Ukrayna ürünlerini satın almış ve poşete yerleştirmiş. Poşette, yarım kilo sıvı yağ, 1 kilogram makarna, 1 kilogram un, konserve, atıştırmalık şeyler, ketçap gibi ürünler var, toplam 8-10 kilogram ağırlığında.
Dağıtım yapanlara sorular
Dışarıda -1 derece soğuğun altında yaşlı başlı insanlarla - ki onlardan birisi de benim - iki buçuk saat beklememe karşın bekleme kapısının önündeki insanlarda bir azalma olmadığını gördüm.
Bu arada yaşlı bir kadının fenalaştığını ve birisinin yardımı ile oradan uzaklaştırıldığına şahit oldum.
Topluluğu yakası açılmadık köylü küfürleriyle gülmekten kırıp geçiren yaşlı kadının da artık bu küfürler ile bile daha fazla ayakta beklemeye tahammül edemediğini görerek gittiğini gördüm.
Bütün bu gördüklerimden sonra kendi kendime bir değerlendirme yapmanın zamanının geldiğini düşündüm ve kendime sordum: Bu sıra bana acaba ne zaman gelir? En az 3 saat sonra. "O zaman da belki dağıtım süresi biter ya da belki elektrikler gider" dedim kendi kendime.
"Hadi aslanım tıpış tıpış bin bisikletine, git sıcak evine, kendine bir güzel ıhlamur çayı yap" demeyi de ihmal etmedim. Aynen de öyle yaptım. Tekrar gider miyim, emin değilim. Belki de gitmeyeceğim.
Şimdi burada bu dağıtımı yapan görevlilere birkaç sorum olacak:
Dağıtımın yapıldığı bina köyün kütüphanesinin altındaki kültür merkezi. O kültür merkezinde birkaç kez gösteri de izledim. 300-500 kişilik büyük bir salon...
Yardıma ihtiyacı olan yaşlı başlı insanları bu salona alıp orada oturmalarını sağlayıp, onların elinden belgeleri toplayıp, kaydedip sonrasında da tek tek o insanları çağırıp yardımlarını vermek düşünülmeyecek ya da mümkün olmayacak bir şey mi?
Yoksa dünyanın belki de her yerinde devlet ve onun görevlilerinin aklı, anlattığım biçimde mi çalışıyor? Yani, o güzelim yardım paketini ve o örgütün yardım malzemelerini insanlara eziyet çektirerek vermek devletlerin geleneğinde mi var ya da bu bir zorunluluk mu?
Hakikaten dışarıdaki insanları kendinizden ayrı mı görüyorsunuz? Siz dışarıda olsanız bu duruma ne dersiniz? Bu dağıtımı, daha insani bir şekilde yapmak mümkün değil mi? İnanın, bana görev verseniz bu dağıtımı ben sizden daha insani ve daha düzgün yapardım.
Birkaç gün önce Zaporojya merkezine Rusya'nın attığı 21 füzeden bu yazıda bahsetmeye sanıyorum yer kalmadı.
Elektrik kısıtlamaları devam ediyor. Çevremde de şiddetli patlama sesleri hemen hemen hiç dinmiyor. Bu dağıtım sırasında beklerken birkaç kez sirenler çaldı. Yani, Rusya roket atışlarına devam ediyor.
Kilisenin çanı da bilmem nedendir her yarım saatte ya da bir saatte çalar oldu... (İD/SD)