Stajın ilk günü ofise girişim ve çekimserliğim bir yana, kendini bir anda haber toplantısının hızlı atmosferinde bulmak ve kişisel önerilerinin heyecanla dikkate alındığını görmek mesleğe olan sevgimi de tutkumu da perçinledi. Artık daha istekli ve heyecanlıydım.
Kişisel tarihimi düşündüğümde bianet ile tanışmamız aslında o kadar da eski sayılmaz. Üniversitenin ilk yılında iletişim meslekleri hakkında bilgi edinmemizi sağlayan bir derste tanıdım bianet’i. 2016 yılıydı, kısaca altı yıl kadar önceydi.
bianet ve sürekli yolda olmak
İçeriklerini hep severek takip ettiğim bianet’e yolumun düşmesi ise tam olarak 2022 yılı Haziran’ında gerçekleşti. Atölye BİA’nın mülteci haberciliği atölyesi ve atölyede ders veren Hale Gönültaş mesleği daha iyi tanımamı, mesleğin zorluklarını kavramamı sağladı. Aslında lafın kısası benim için çok sarsıcı bir başlangıç olmuştu. Ondan Afganistan deneyimlerini dinlemek ve bir an için orada gazetecilik yaptığımı hayal etmek beni korkutmuştu. Kendime geri dönebilirsin demiştim içimden, daha yolun başındasın. Bir yanım da kendime bu yol seni her yere götürebilir, korkuyor musun diye soruyordum. Bu noktada gözümün korktuğunu söylemek yanlış olmazdı. Ama korkuma asılı kalmak yerine arzularımın peşinden gitmeye karar verdim. Artık yoldaydım.
Ve o yol yeniden bianet’e çıkmıştı. Biraz daha yakından keşfetmek ve haber merkezinin günlük akışını takip etmek için burada staj yapmaya karar vermiştim. Zaten severek takip ettiğim çoğu gazetecinin yolu da ya burada başlamış ya da buradan geçmişti. Başvurumdan kısa bir süre sonra stajı gerçekleştirmek istediğim tarihlerde bir mail aldım. Tam da 1 Eylül Dünya Barış Günü’nde stajıma başladım.
Amacı insanlara gerçekleri anlatmak olan bir iş
Ofise ilk girişim ve çekimserliğim bir yana, kendini bir anda haber toplantısının hızlı atmosferinde bulmak ve kişisel önerilerinin heyecanla dikkate alındığını görmek mesleğe olan sevgimi de tutkumu da perçinledi. Artık daha istekli ve heyecanlıydım. Tabii heyecanımın yanında taşıdığım tedirginliklerim ve mesleğe dair sorularım da giderek büyüyordu. Bir yandan gazeteciler eylemlerde tacize uğruyor, tehdit ediliyor, haklarında davalar açılıyor ve hapse atılıyorlardı. Ben bunları mı deneyimlemek istiyordum, diye soruyordum kendime. Sanırım tüm bu süreç boyunca neden burada staj yaptığımı da bu soruları sorarken keşfettim. Ben görebiliyordum, bir gerçek vardı ve onu insanlar da görsün istiyordum. Hakikat belki büyük bir sözcük olacak ama amacı insanlara hakikati, gerçekleri anlatmak olan bir işin büyüsü beni de sarmıştı.
Staj sürem boyunca mecliste görüşülmeye başlanan dezenformasyon yasası (sansür Yasası) da mesleğin icrasını ve ülkenin gittiği noktayı daha çok düşünmeme sebep oluyordu. Herkese bundan sonra nasıl olacak, ne yapılacak diye soruyordum. Aldığım cevaplar farklı farklı ama yanıtların buluştuğu nokta ortaktı: Şimdiye kadar ne yapıyorsak onu yapmaya devam edeceğiz. Gazeteciliğin doğasının ve meslek etiğinin hiçe sayıldığı bir dönemde Türkiye’nin önemli gazetecilik kurumlarından birinde işte böyle bir atmosferde staj yaptım.
Mesleği keşfetmek
İlk habere gidişimde duyduğum o gizli tedirginlik hâlâ zihnimde. Çağlayan’a takip etmek için gittiğim “Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformu” davası ertesi gününde gittiğim Ahmet Yıldız davası mesleğin yargı boyutunu da keşfetmemi sağladı. Ve işin yargı tarafında hayal kırıklıkları yerini öfkeye bıraktı. Bu bir aylık süreç içinde gazeteciliğin sürekli hareket ve değişim gerektiren bir iş olduğunu ve bunun da insanın kişisel gelişimine ne denli etki ettiğini gördüm.
Staj boyunca sorduğum gerekli gereksiz tüm sorulara gecenin veya sabahın bir vaktinde sabırla ve ilgiyle yaklaşan, önerilerimi başka tavsiyelerle bambaşka haberlere dönüştüren Evrim Kepenek’e, bana bildiği her şeyi öğreten ve anladığı her şeyi büyük bir sevecenlikle aktaran Tuğçe Yılmaz’a çok teşekkür ederim.
Taviz vermeden gazetecilik yapmak
Birkaç yıl önce tarihçi-yazar Hıfzı Topuz’un bir söyleşisinde bulunma fırsatı yakalamıştım. Orada basınla ilgili umutlu olduğunu anlatıyor ve inançlı olmalıyız diyordu. Ona içinde bulunduğumuz basın dünyasında özgür bir haberciliğin olmadığını ve insanların bu kurumlarda mecbur kalıp çalıştığını söylemiştim. Yine aynı soruyu tekrarlamıştım: Nasıl yapacaktık? Taviz vermeyin demişti, taviz vereceğiniz her kurumdan uzak durmamızı salık veren ifadesiyle. İstediğimiz haberi yapmamızı sağlayan ve bütün haber önerilerimize tarafsız bir şekilde yaklaşan bianet ailesine ve Nadire Mater’e de çok teşekkür ederim.
İlerleyen yıllarda belki de bugünlere bakıp tehlikeliydi ama yürünmeye değer bir yol oldu diyeceğim yine bianet’i anarak elbette, bu yolu açtıkları için. (ED/AS)