Cumhurbaşkanı Erdoğan, ABD'ye Gülen'in iadesi için dün bir kez daha seslendi: "Siz bizden teröristleri istediğiniz zaman belge istemedik ki. Sadece suçluların iadesi anlaşmasına dayalı olarak hemen o teröristleri biz size verdik".
Oysa ülkeler arası suçluların iadesi yüz yıllardır uluşlararası ilişkilerde ve uluslararası hukukta çok ciddi bir konu. Keza Amerika Birleşik Devletleri (ABD) ile Türkiye arasında bir iki anlaşma var ve getirdiği yükümlülükler ayrıntılarıyla belirlenmiş.
İki ülke arasında anlaşma yapılmış olmasının nedeni ABD'nin Suçluların İadesine Dair Avrupa Sözleşmesi’ne (SİDAS) taraf oolmaması. Bu nedenle Türkiye ile ABD arasındaki suçluların iadesi ikili anlaşma ile düzenleniyor. Zaten ABD suçlu iadesini ikli anlaşmalarla düzenliyor. 100'den fazla ülkeyle bu konuda ikili anlaşması var. Türkiye ile ABD arasındaki anlaşma 7 Haziran 1979 tarihinde imzalandı.
Sözleşmenin 2. Maddesinde iadeye konu olacak suçlar tanımlanıyor.
Burada kritik tanım şu: "Soruşturma veya kovuşturma aşamasında, hem Türkiye hem de ABD yasalarına göre, asgari haddi bir yılı aşan süre ile hürriyeti bağlayıcı bir cezayı veya daha ağır bir cezayı gerektiren suçların iade talebine konu olabilir." Bu genel tanımın altında ek listeyle iade talep edilebilinecek suçlar listesi yer alıyor.
ABD ile Türkiye arasında suçluların iade edilmesi meselesi son yıllarda Fethullah Gülen’in iadesi üzerinden tartışılıyor. 2013’ün son aylarından itibaren ki bu süreç “dershane krizinin” başlamasıyla hızlandı.
İkili anlaşmada belge zorunluluğu var
Türkiye Gülen’in iade edilmesini AKP iktidarının çeşitli yöneticilerinin ağzından dillendiriyor. Resmi adım atılıp atılmadığı, Gülen’in iade edilmesinin anlaşmanın koşullarına uyup uymadığı tartışılıyor.
Erdoğan ABD'ye seslenirken "biz sizden belge istemedik" diyor, ancak Türkiye anlaşılan o ki, anlaşmanın gereklerine uyarak belge yolladı çünkü 5 Ağustos günü Anadolu Ajansı, "Türkiye Gülen'in iadesi için ABD'ye 85 kutu belge gönderdi" başlıklı bir haber duyurdu. Çünkü anlaşmada uzun uzun belgeler, karar metinleri, deliller, raporların nasıl teslim edileceği, talep yazılarının formatları belirleniyor. Zaten Türkiye adalet Bakanlığı da "Amerika Birleşik Devletleri İle Aramızdaki Suçlu İadesi İşlemlerine İlişkin Usul" adlı uzun açıklamayı resmi web sitesinde tutuyor.
Bu arada Cumhurbaşkanı'nın bu açıklaması, Wikileaks belgelerinde 2006'da ortaya atılan "CIA'nın hayalet uçaklarının Türkiye'ye 24 kez geldiği" ve "yasal olmayan yollarla toplanan zanlılar hayalet uçaklarla Guantanamo Üssü'ne götürüldüğü" iddialarının doğrulaması olarak ele alınabilir mi sorusu da akıllara geliyor.
ABD siyasi suçluları iade etmiyor
İkili anlaşmadaki maddeler ABD yasalarına uygun biçimde hazırlanmış.
Anlaşmanın 3. Maddesi hangi durumlarda tarafların hangi durumlarda iade talebini reddedebileceğini düzenliyor.
Burada Gülen’in iadesi için kritik bölüm, ABD'deki suçluları iade yasasına göre siyasi suçlular, anlaşma olsa bile iade edilmiyor oluşu. ABD yasalarındaki bu yaklaşım anlaşmanın 3. Maddesi’ndeki (a) bendinde de var.
Bu durumda Fethullah Gülen’in siyasi suçlu sayılıp sayılmayacağı bir tartışma konusu olabilecek.
“Devlet başkanına yönelik suç siyasi değil”
Ancak bu bendin ikinci fıkrası “Devlet Başkanı veya Hükümet Başkanına veya aile üyelerinden birine karşı işlenmiş veya işlenmeye teşebbüs edilmiş bir suç, siyasi nitelikte bir suç sayılmaz” diyor.
Bu noktada AKP iktidarı, 15 Temmuz darbe girişimi sırasında Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’a Marmaris’te kaldığı otele yapılan saldırıyı örnek göstererek bu fıkrayı kullanma yoluna gidebilir.
“Siyasi suç nedir?”
İkili anlaşma ve suçluların iadesi konusunda “siyasi suç” tanımının nasıl yapıldığı önemli hale geliyor. Çünkü siyasi suç tanımı ülkeden ülkeye değişiklik gösteriyor.
Siyasi suçluların iadesinin istisna haline gelmesi 18. Yüzyılın sonlarında ortaya çıkıyor. Fransız Devrim ile birlikte siyasi suçlu kavramı tartışılmaya başlanıyor; demokraside siyasi faaliyette bulunma özgürlüğünün teminat altına alınması kaidesi yerleştikçe ülkeler siyasi suçluların iadesini hoş görememeye başlıyor. Siyasi suçluların iade edilmemesini ilk uygulayan İngiltere oldu. Öncesinde ülkeler arası suçlu iadesi tümüyle bugün genel anlamda “siyasi suç” olarak tanımlanabilecek durumlar için uygulanıyordu.
Siyasi suç tanımı üzerine hukuki anlamda evrensel bir fikir birliği bulunmuyor. Ancak batı ülkelerinde aşağı yukarı oluşmuş bir tanım var. “Saf siyasi suç” tanımında failin bir ideoloji ya da inanç sistemine bağlı olarak şiddete dayanmayan eylemleri kabul ediliyor. Ancak konunun bir de şiddet kullanma bölümü var ve özellikle 11 Eylül saldırısı sonrası anti terör yasalarıyla siyasi suç tanımı değişikliklere uğradı.
"Göreceli siyasi suç"
Burada “göreceli siyasi suç” tanımı devreye giriyor. İnsan öldürme, gasp, hırsızlık gibi adi suçların siyasi saikle işlenmesi göreceli siyasi suç olarak ele alınıyor. “Terör” eylemleri bazı devletler tarafından bu kapsama sokuluyor. Ancak neyin “terör” eylemi olduğu konusunda da yorumlar muhtelif.
Bu durumda suçluların iadesi bağlamında ülkeler arası suçlu iadesi, suçun maiyetinde “siyasi” bir yön olduğu iddiası ortaya atılabildiği durumlarda karmaşık bir hal alıyor.
Batı “demokrasileri”nde anti terör yasaları güçlendikçe siyasi suç iade için istisna olmaktan hızla uzaklaştı. Siyasi suçluları geleneksel olarak koruyan Avrupa ülkeleri, iade kararlarında tavrını değiştirmeye başladı.
Suçlu iadelerinin nasıl sonuçlandığına bakarak aslında ülkeler arasındaki iade dengesini anlamak bir dereceye kadar mümkün.
Son 10 yılda Türkiye’nin AB ülkelerinden “terör” suçundan iade istemi sayısı 2013 yılı sonu itibariyle toplam 393. AB ülkeleri sadece 10 talebi kabul etmiş. Türkiye 15 talebinden vaz geçmiş. 165 başvuru halen kabul edilmemiş ama dosyalar hala açık. AB ülkelerinin Türkiye’den “terör” suçundan iade talep sayısı sadece 7. Türkiye, 4 talebi kabul etmiş, 1 talebi reddetmiş ve 1 başvuruya halen yanıt vermemiş.
Türkiye ise 1993’ten 2013’e kadar ABD’ye toplam 10 kişiyi iade etti. Bu bilgiyi 2014 sonunda Adalet Bakanı Bekir Bozdağ yine Fethullah Gülen’i iade edin çağrısı yapıldığında açıklamıştı.
ABD’den Türkiye’ye ise 2012’de 1, 2013 yılında 2 kişi iade edildi.
Sonuç olarak Erdoğan, neye dayanarak belgesiz "suçlu" iade ettik diyor, tam anlaşılamadı ama uluslararası sözleşmeler bu konuda çok kesin ve ciddi. (HK)