Kärnten Valisi Jörg Haider son seçimlerle üçe katlamış olduğu partisinin oylarıyla kariyerinin doruğuna çıktığı bir dönemde 11 Ekim'de geçirmiş olduğu trafik kazası sonucundaki beklenmedik ölümüyle Avusturya sağını yasa boğmuş oldu.
Haider, Avusturya Özgürlük Partisi'nden (FPÖ) 2005'de ayrılarak Avusturya'nın Geleceği için Birlik Partisi'ni (BZÖ) kurmuştu. Kärnten Valisiyken, son seçimlerde BZÖ'den kendisini aday olarak gösterip tekrar ulusal siyaset arenasına çıkmıştı. 2008 erken seçimlerinde FPÖ yüzde 17,5, BZÖ ise yüzde 10,7'luk oranda bir oya ulaşarak Avusturya'da Üçüncü Büyük Cephe diye adlandırılan yeni bir siyasal merkezi oluşturdular.
Aider'in yeni kurduğu BZÖ oylarını üçe katladı
Geleneksel büyük partiler olarak adlandırılan Avusturya Sosyal Demokrat Partisi (SPÖ) yüzde 29,3lük ve Avusturya Halk Partisi'nin (ÖVP) yüzde 26lık oylarıyla, ikinci dünya savaşından sonraki ve ikinci cumhuriyet diye adlandırılan dönemdeki en büyük oy kayıplarını yaşamış oldular.
Her ne kadar SPÖ 2008 erken seçimlerinden birinci parti olarak çıksa da bu seçimleri asıl kazanan FPÖ ve BZÖ olmuş oldu. FPÖ 2006 seçimlerine oranla yüzde altılık bir artış gösterirken, BZÖ ise oylarını hemen hemen üçe katlamıştı. Sağ ideolojinin ikinci cumhuriyetteki yeniden kurucusu olarak adlandırılabilecek olan Haider aynı zamanda ırkçı sağın uluslar arası vizyonerlerinden birisiydi.
Haider'in ayrıldığı FPÖ de ırkçılıkta prim yaptı
Bu seçimlerin belki de asıl kazananı olarak ifade edilen FPÖ ve genel başkanı Strache ise Haider'in öğrencisi olarak ırkçı sağ politikada yoğrulmuş ve kendi tarzını geliştirmekte gecikmemişti. FPÖ'nün 2006 seçimlerinden beri sistemli olarak yürüttüğü yabancı karşıtı, özellikle de bu eksende Müslüman ve Türk karşıtı politika bu seçimlerde belki de doruk noktasına ulaşmış oldu.
Entegre olmuş ve olmamış, Müslüman olan ve olmayan göçmenlerden bahseden FPÖ söyleminin merkezine ayrımcı bir politikayı oturtmuş, Avrupa birliğine hayır demiş, Türkiye AB'ye giremez diye vurgulamış, sık sık Müslüman karşıtlığını Türk karşıtlığı bir politika üzerinden kurmuş ve de bu söylemiyle yeni bir etki alanı yaratmayı başarmıştı.
Çeçenler, önerciler, kuskusçu ve falafel satıcıları...
Müslüman karşıtlığı yalnızca Strache'nin değil Haider'in de seçimlere katıldığı andan itibaren kullandığı bir ortak söylemi oluşturmuştu. Örneğin Haider "Tüm Çeçen'leri otobüslere doldurup geri gönderelim" demiş ve de bunu "senin için Avusturya" söylemiyle desteklemişti.
Ya da Viyana'da göçmenlerin ağırlıklı olarak yaşamakta olduğu Favoriten semtindeki FPÖ'nün seçim mitinginde FPÖ genel sekreteri Harald Vilimsky'nin yaptığı konuşmada "önceden bu sokaklarda yalnızca Viyana Şnitzeli satılırdı şimdi her köşebaşında dönerci, kuskusçu ya da falafelci bulunuyor" dediğinde birikmiş kalabalık kitleden büyük bir alkış almıştı.
"Müslüman işgaline karşı bir blok gerekli"
Strache Avusturya'nın en yoğun göçmen kitlesini oluşturan eski Yugoslav asıllıları hedeflediği seçim politikasında, Müslümanlara karşı Hıristiyan birliğini vurgulamış ve Avrupa'nın, batının değerlerini savunmanın, 'Müslüman işgaline karşı bir bloğun gerekliliğini' temel bir söylemi haline getirmişti. Böylelikle geleneksel Avusturya ırkçılığının önemli bir motifi olan "kızıl tehlike" söylemini aşan yeni bir düşman belirlemiş oldu.
Aynı şekilde Strache Pro Köln eylemine katılmış ve Pro Köln grubunun web sitesine "Bizlere pis domuz eti yiyicileri diyen, kızlarımızı taciz eden bu Müslüman sürülerine dur dememiz gerekiyor" diye yazmıştı. Haider ise daha 2006'da başlatmış olduğu "cami yapımına hayır" ve minare boyları tartışmasıyla Avusturya'da cami gündemini açmıştı.
13 Eylül 2007'de Viyana Brigittenau semtindeki İslam merkezinin genişletilmesi projesine karşı ise otonom halk inisiyatifi diye adlandırılan grubun eşliği altında, Strache'den, neonazilere değin 700 kadar kişi cami projesini protesto etmişti.
Gerek Haider'in gerekse de Strache'nin politik söylemlerinin bir toplumsal damarı ve karşılığı olduğunu iddia etmek bu örneklere de bakıldığında zor olmasa gerek.
Geneleksel partiler toplum gözünde yıprandı
Yine de 2008 erken seçimlerinin ırkçı sağın yükselmesiyle sonuçlanmasının en temel sebeplerinden birisinin büyük koalisyon diye adlandırılan SPÖ ve ÖVP koalisyonundan oluşan son iktidarın anlaşmazlıklarının yol açtığı, toplum gözündeki yıpranmaları ve bundan kaynaklı protesto oyları olarak gösteriliyor. Ayrıca FPÖ ve BZÖ'e kayan bu oyların en önemli sebeplerinden birisi olarak yaşanılan globalleşmeye karşı olan korku, krizin yol açtığı güvensizlik ve de pahalılaşan gündelik hayat şeklinde ifade ediliyor.
Bu nedenle Strache "ben Che Guvera'yım, ben bir sosyal devrimciyim" diye ortaya çıkıp "bu neoliberal köpeklere ve kapitalist sömürücülere karşı, sosyal bir devlet" dediğinde ve işçilerin, ezilenlerin yanında olduğunu ifade ettiğinde toplumun sorunlarına "temelden" dokunmuş oluyordu.
Gençlerin kaygıları FPÖ'nün söyleminde
Bu seçimlerde ilk kez onaltı yaşın üstü herkesin oy kullanmış olması ve gençlerin çoğunluğunun oylarının FPÖ'ye ve yeşillere gitmiş olması da düşündürücü. Yeşillerin kültürelist liberal toplumsal açılım önerileriyle, ekolojiden homoseksüel evliliğe değin eşitlikçi bir söylem üzerinden politika yürütmesiyle gençlere farklı bir vizyon sunduğu için tercih edilmiş olduğu düşünülebilir.
FPÖ'nün krize ve globalleşmenin getirdiği rekabet zorunluluğunun yarattığı 'tehlikelere' karşı milliyet, kimlik ve ırk politikası üzerinden 'sosyal hak ve adalet' vaatlerinde bulunmuş olmasının ise gençlerin gelecek kaygılarına hitap etmiş olduğu kesin.
Diğer taraftan FPÖ'nün göçmenlerin mevcut ve potansiyel sorunların günah keçisi haline getirmiş olması, bu söylemin sorunların faturasını çıkartacak somut bir kitleyi hedef göstermesinden ötürü, gençler arasında yine gelecek kaygılarına ilişkin bir çözüm önerisi algısını yaratmış olması düşünülebilir.
Göçmenin korkusu FPÖ'yü ikinci yaptı
"Sosyal devletçi" ve kapılarını yabancılara karşı sımsıkı kapayan, globalleşmeye ve AB'ye karşı çıkan FPÖ, 5 göçmenden birisinin oylarını almış ve geleneksel olarak her zaman için SPÖ'nün güçlü olduğu Viyana'daki işçi semtlerinde, seçimlerden SPÖ'den sonra ikinci parti olarak çıkmıştı.
Neden ve hangi göçmenler FPÖ'yü seçer sorusu üzerine bir çok spekülasyon yapılabilir ancak bunlar arasında belki de en önemli iki nedenden birincisi Avusturyalı göçmenlerin de aynı şekilde gelecek korkularının yüksek olması ve yeni bir göç dalgasıyla kendi iş güvencelerinin tehlikeye düşeceği kaygısını taşıyor olmaları şeklinde adlandırılabilir.
Zengin Avusturya global kaygılarla sağa yöneldi
Göçmenlerin çoğunlukla en az kalifiye işçi kitlesini oluşturdukları göz önünde bulundurulursa bu kaygının sebepleri daha iyi anlaşılabilir. İkinci neden ise eski Yugoslavya asıllı Sırp göçmenlerinin Müslüman karşıtı milliyetçi duygularının Strache'nin söyleminden etkilenmiş olmaları olarak düşünülebilir.
Son kertede ekonomisi Avrupa ülkeleri arasında en iyiler arasında olan ve yine işsizlik oranı en düşük ülkelerden birisi olan Avusturya'nın ırkçı sağa kaymasında güncel durumun yanı sıra global ölçekteki kaygıların yarattığı siyasal ortamın ve tüm Avrupa'nın da sağa yönelmesinin bir rol oynamış olduğu söylenebilir. (GK/EÖ)