"İçimizdeki Şeytan", "Kuyucaklı Yusuf", "Kürk Mantolu Madonna" romanları; "Sırça Köşk", "Değirmen", "Kamyon" gibi öyküleriyle; Hapishane Şarkısı’ndan beşincisi olan Sinop Cezaevi’nde yazdığı “Aldırma Gönül” ve “Çocuklar Gibi” çoğu bestelenen şiirleriyle bir dünyadır Sabahattin Ali. Kitapları dilden dile çevrilen, Milli Eğitim Bakanlığı'nın (MEB) 100 Temel Eser listesine giren ama bir dönemin “sakıncalı!” bulunan yazarı… Bugün Sabahattin Ali’nin 69. ölüm yıldönümü.
1907’de Gümülcine’de doğan Sabahattin Ali, yazar olmanın türlü sıkıntılarını yaşadı: Kitapları toplatıldı, defalarca askere çağırıldı, öğretmenlikten istifa ettirildi, Atatürk’ü eleştirdiği gerekçesiyle hapis yattı, rejim muhalifi ilan edildi…
İlerici-gerici, sağcı-solcu, ülkücü-devrimci kavgalarının ağır bastığı 40’lı yıllarda MEB’de komünistlerin örgütlendiğini ve Bakan Hasan Âli Yücel’in buna kayıtsız kaldığını yazan Nihal Atsız’ın başını çektiği ırkçı-Turancı yayınların hedefinde olan Sabahattin Ali; Nihal Atsız’a açtığı hakaret davasını kazanmasına rağmen Bakanlık emrine alınmak istenince çevirmen ve dramaturg olarak çalıştığı Ankara Konservatuvarı’ndan ayrılmak zorunda kaldı.
Sabahattin Ali o yıllarda eleştirel yazılara yöneldi. Aziz Nesin, Rıfat Ilgaz ile çeşitli dergiler çıkardı. Sadece 22 sayı yayımlanmasına rağmen basında büyük ses getiren Marko Paşa dergisi ile yeni bir mizah kültürü geliştirdi. Dergisi defalarca kapatılması, toplatılması üzerine çeşitli isimlerle çıkmak zorunda kaldı: Merhum Paşa, Malum Paşa, Hür Marko Paşa, Mazlum Paşa...
Sol literatüre “hümanist sosyalizm”, “güler yüzlü sosyalizm” gibi kavramları sokan ve 1962’de Türkiye İşçi Partisi’ne (TİP) davet edilen Mehmet Ali Aybar ile 1948’de çıkardığı Zincirli Hürriyet gazetesinde yayınlanan yazısı nedeniyle yine mahpusluk dönemi başlayacak Ali’nin "Sırça Köşk" kitabı ise Bakanlıkça toplatılacaktı.
Sabahattin Ali’nin “Çocuklar Gibi” şiirini Ali Kocatepe bestelemiş, Sezen Aksu söylemişti. (1984). |
Bitmeyen tutuklamalar, davalar, suçlamalar yormuştu Sabahattin Ali’yi. Baskı makinelerini satarak kamyon nakliyeciliğine başladı.
Artık gitme fikri daha ağır basıyordu. Pasaport verilmeyince bir gün kamyona atlayıp Kırklareli’ne doğru yola çıktı.
Çıkış o çıkıştı!
Bir süre sonra Sabahattin Ali’nin ölüm haberi gelecekti. Niçin öldürülmüştü? Nasıl ve ne şekilde?
Sabahattin Ali cinayetinin faili olarak yargılanan eski asker Ali Ertekin tutuklandıysa da bir süre sonra salıverildi. Ertekin “Millî Emniyet” tarafından görevlendirilen bir polis muhbiriydi. Cinayeti millî duygularla işlediğini söyleyecekti. Rasuh Nuri İleri’ye göre ise Ali, emniyette polis sorgusunda işkence ile öldürülmüş ve olay sonradan afla çıkan o polis muhbirinin başına yıkılmıştı.
Bugün hâlâ güncel olan bir soru var: Sabahattin Ali’nin katili kim?
O günden bugüne “karanlık” kaldı Sabahattin Ali cinayeti. Tarihçi/yazar Ayşe Hür’ün deyimiyle “devlet sırrı”ydı çünkü.
Sabahattin Ali duvarın arkasındaki dışarıyla yaşadı: zulmün, baskının gölgesinde, karanlığın içinde inatla ve umutla... O umut İçimizdeki Şeytan romanında Bedri’nin Macide’ye söyledikleridir:
“Bereket versin herkes böyle değil… Daha sarp yollardan yürüyen fakat buna mukabil insan denecek bir insan olmak isteyenler de var… Belki pek az… Ama var… Unutmayın ki, dünyada en korkunç şey, ümidini kaybetmektir. Bu söylediğim gibilerin az ve henüz kendilerini tam göstermiş olmaması, günün birinde iyinin, doğrunun ve kıymetlinin hakim olacağından ümidi kesmeyi icap ettiremez… Bugün şurada burada teker teker yaşayan ve çalışanlar yarın birleşince bir kuvvet olacaklar ve en kuvvetli silahı: haklı olmak silahını ellerinde tutacaklardır.” (SE/HK)
* Yazının başlığı "Hapishane Şarkısı V" şiirinin dizesidir. 1933'te yazdığı şiir daha sonra 1976'da Kerem Güney (1939-2012) tarafından bestelendi ve seslendirildi. Daha sonra Edip Akbayram seslendirince popülerleşti.