*Çizim: Ercan Altuntaş
Kobanî davasının 13. duruşmasının 8. oturumu Sincan Cezaevi Kampüsündeki Ankara 22. Ağır Ceza Mahkemesinde görülüyor.
Davada, Halkların Demokratik Partisi'nin (HDP) önceki dönem Eş Genel Başkanları Figen Yüksekdağ ile Selahattin Demirtaş, Demokratik Bölgeler Partisi (DBP) eski Eş Genel Başkanı Sebahat Tuncel, HDP Onursal Başkanı Ertuğrul Kürkçü ve HDP MYK üyelerinin de aralarında bulunduğu 21'i tutuklu 108 kişi yargılanıyor.
Duruşma, siyasetçilerin ve avukatların tanık ifadelerine ve iddia makamının sunduğu mütalaaya karşın beyanlarıyla devam etti.
İlk olarak söz alan HDP eski MYK üyesi Zeynep Karaman, mütalaanın karışık olduğunu belirterek, “Sanırım savcının zamanı yoktu. Zaten mütalaa, mahkeme heyetini övmekle başlıyor. Heyeti etkilemek istemiş.
"Mütalaa AKP taktiği ile hazırlanmış"
“Mütalaaya baktığım zaman AKP siyasetçilerinin taktiğini görüyorum. Halkın ne dediklerini anlamamaları için uzun uzun ve karışık cümleler kuruyorlar. Halkın kafasının karışması için böyle yapıyorlar. Söylemleriyle hakikatin önüne geçmek istiyorlar. Demagojik bir üslup yürütüyorlar” dedi.
"Savcı Kürtleri 'sözde' halk olarak görüyor"
Karaman şöyle devam etti: “Nasıl ki Soylu, ‘HDP eşittir PKK’ diyorsa savcı da böyle bir algı yönetimi yaratmak istiyor. Her cümlesinin sonuna ‘sözde’ tabirini yerleştirmiş. Bu da ifade ediyor ki savcı aslında Kürtleri de ‘sözde’ bir halk olarak görüyor. Kürtler ‘sözde’, iradeleri ‘sözde’, dilleri ‘sözde’, kültürleri ‘sözde.’
Karaman, son olarak düzenlenmiş mütalaayı ve kendileri hakkında aleyhte beyan veren tanık ifadelerini kabul etmediğini belirtti.
"İmralı ziyaretleri illegalize edildi"
Ardından HDP Parti Meclisi (PM) üyesi Pervin Oduncu konuştu. Mahkeme heyetinden bir beklentisi olmadığını ifade eden Oduncu, iddia makamının mütalaasında yer alan her şeyin mahkeme heyetinden kopyalandığını belirtti.
“Bu dava büyük hukuksuzluklarla başladı, böyle de devam ediyor” diyen Oduncu, şunları söyledi: “Eğer mesele 6-8 Ekim Kobanî olayları olsaydı biz bu konuyla ilgili araştırma önergeleri verdik ancak AKP-MHP tarafından reddedildi. Ama mesele başkaydı.
“İmralı ziyaretleri illegalize edildi. Ben devletin bilgisi halinde resmi işlemler sonucu gittim. Cumali Karsu’yu ziyaret ettim. Bu suç mudur? Bu suçsa devlet de suçludur.
"Çözüm sürecinin yükü bize bindiriliyor"
“Ben nasıl bir örgüt üyesiyim ki 6 yıldır evimde oturuyorum. İki tane üniversite bitirdim. Birileri yalanlar söylüyor. Siz de önüme suç unsuru olarak koyuyorsunuz.”
“Çözüm sürecinin bütün yükü bizim sırtımıza bindiriliyor. Biz yanlış bir şey yapmadık. Bu ülkenin legal bir siyasi partisinde çalışma yürüttüm. Bütün parti çalışmalarına, kongre çalışmalarına katıldım. Bunları AKP ya da MHP yapmıyor mu? Bunun neresi suç?
"Biz kadınız sayın başkan"
“Partimin yurtdışı oylarını Gri Pasaport ile getirmiş birisiyim. Devlet verdi bana bu pasaportu. Kadın hareketi deniliyor. Ya biz kadınız sayın başkan. Her gün onlarca kadın öldürülüyor bu ülkede.
“Mücadele etmeyelim mi? Bize yaklaşırken illegal örgüt mensupları gibi yaklaşmayın. Eşit ve özgür olmak isteyen yurttaşlar olarak yaklaşın. Karar verirken bu temelde yaklaşın.”
“Ahmet Türk’ün dosyasından bir tanık getiriyorsunuz. Bizi teşhis ve teşhir ettirmeye çalışıyorsunuz. Ailemin ismini verdiniz. Ben o gizli tanığın aileme zarar vermeyeceğini nereden bilebilirim. Bizi tanımak suçlu olduğumuz anlamına mı gelecek? Biz siyasetçiyiz. Hak, hukuk ve adalet istiyorum.”
"Tarih bizim mücadelemizi yazacak"
Daha sonra SEGBİS üzerinden duruşmaya bağlanan HDP eski Mardin Milletvekili Gülser Yıldırım, 3 ay önce kendisine önemli bir bilirkişi raporunun ulaştığı söyledi ve ekledi:
“Bu raporda bir telefon var. O telefon bana ait değil. Ben sadece bir telefon kullandım. Onu da Meclis verdi. O telefonda konuştuklarım ve mesajlarım dosyada var. Ancak bu rapordaki telefon bana ait gibi gösterilmiş. Bu raporu ve HTS kayıtlarını kabul etmiyorum.
"İktidara boyun eğmedik"
“Bizler bu dava karşısında vicdanen çok rahatız. Bugün bütün Türkiye halklara karşı rahatız çünkü biz hakları gasp edilen halkların haklarını savunduk ve iktidara boyun eğmedik. Tarih bizim mücadelemizi de yazacak. Kürt ve dünya halklarının umudu bizim HDP felsefesindedir.”
"Bu davanın tek dayanağı siyasettir"
Ardından konuşan HDP eski Eş Genel Başkanı Figen Yüksekdağ ise şunları söyledi: “Davanın çürüdüğü her dönemde yeni mütalaalar geliyor. Yeni tanıklar geliyor. Bu aslında kendi varlığını anlamlı kılma çabasıdır.
"Savcılık da kendi varlığını anlamlı kılmak için geniş geniş açıklamalar yapmış ancak yeni bir delil ortada yok. 'Ne kadar kalın kalın mütalaalar yazarsam kendimi anlamlı kılarım’ çabası var. Bu nedenle de yazılan her şeye şimdilik cevap verme ihtiyacı duymuyorum.
"Dosyanın hukuki hiçbir tarafı yok"
"Ne iddianamede ne yargılamada ne de verilen ara kararlarda bu davanın ana içeriği ve gerekçesi mevcut değil. Bu davanın tek dayanağı siyasettir. Biz de doğal olarak bu davanın ana konusu üzerine konuşuyoruz. Israrla bu davanın ana konusunu bozan savcılık ve mahkeme heyetidir.
"Bu dosyanın hukuki hiçbir tarafı yoktur. Mahkemede kullandığınız usul ve yönteminiz siyasidir. Sizin diliniz Erdoğan’ın diliyle paralel gidiyor. Devlet Bahçeli’nin diliyle paralel gidiyor.
"İktidarın kurduğu yargı kürsüsünüz"
"Bizler siyasi saiklerle buradayız. Peki, siz neden siyaset yapıyorsunuz? Bu söz hakkını bize siz vermediniz. Milyonlarca yurttaş verdi. Siz sadece iktidarın kurduğu yargı kürsüsünüz. Duruşma salonunda siyaset yapma kararını siz aldınız. Bunun karşısında bizim konuşmalarımızın men edilmesi meşru değildir."
(RT)