Bir yıl önce, Maraş’ın Pazarcık ilçesinde saat 04.17’de 7,7 büyüklüğünde, ardından Elbistan ilçesinde saat 13.24’te 7,6 büyüklüğünde iki deprem meydana geldi.
Maraş’ın yanı sıra Hatay, Osmaniye, Adıyaman, Diyarbakır, Urfa, Antep, Kilis, Adana, Malatya ve Elazığ’ı etkileyen depremlerde, resmi rakamlara göre 53 bin 537 kişi hayatını kaybetti, 107 bin 213 kişi yaralandı. Depremler 11 il, 124 ilçe, 6 bin 929 köy ile mahallede ağır yıkıma yol açtı.
“Savcılar değiştikçe deprem soruşturmaları başa dönüyor”
Ne yıkımın izleri geçti ne de yıkımın sorumluları yargı önüne çıkarıldı.
Açılan soruşturma ve davalarda, kamu görevlileri suçlanmadı.
Depremin ardından Hatay’a giden, halen yıkıma dair yargı süreçlerinde depremzedelere destek veren Çağdaş Hukukçular Derneği (ÇHD) İzmir Şubesinden Avukat Erdoğan Akdoğdu ile depremin hukuki boyutunu konuştuk.
“Hafriyat kamyonları hala ceset taşıyor”
Depremin üzerinden bir yıl geçti. Felaketin ilk gününden beri ÇHD’li avukatlar olarak sahadasınız, geçen süreyi nasıl değerlendirirsiniz, barınma sorunu çözüldü mü?
Felaket burjuva iktidarların en sevdiği şeydir. Çünkü bu sayede büyük ölçekte bir zor aygıtını harekete geçirme şansı yakalarlar. Hele ki toplumsal sınıfların ve muhalefetin örgütsüzlüğü varken bu makine büyük dişlileriyle işler. 6 Şubattan beri de bu makine işliyor maalesef…
Deprem bölgesinde sol, sosyalist gruplar, sendikalar, bireysel çabalar ve halkın özverisi ile çok şey başarıldı ve dayanışma sağlandı. Bu ilk ölçekteki şoka karşı kıymetli bir çabaydı. ÇHD olarak biz de bunun bir parçası olmaya çalıştık. Başarabildiysek ne mutlu bize.
Ancak geçen bir yılda sorunların çözülmediği aşikar. Örtülü ve açık ödeneklerle deveyi havuduyla yutan bir siyasi yapı var. Bu siyasi yapının tek işlevi, iktidarın tesisi ve sermayenin çıkarlarının korunması. Türkiye’de işçilerin 2023 yılında patronlardan yüzde 322 daha fazla vergi ödediği bir memleketteyiz. Bu atmosferde deprem bölgesinde barınma sorunu, geçici konut sorunu, su sorunu, sağlık-eğitim sorunu, yıkımların hastalık üretmeyecek şekilde yapılması sorunu hala uluorta duruyor.
“Kaç kişi kayıp, bilmiyoruz”
Hafriyat kamyonları hala insanlarımızın cesetlerini taşıyor. Bu kayıplar konusunda başta İzmir Barosu olmak üzere TBB bünyesinde bir başvuru mekanizması geliştirilmesi ve Adalet Bakanlığı ile koordinasyon kurulmasını önermiştik, üzerinde durulmadı.
Kaç yurttaş kayıp, elimizde veri yok, ölüme dair rakamlar gerçek mi bilmiyoruz. Daha acil konular sebebiyle bu gerçeklerin peşine henüz düşemedik.
Bir yıl sonunda “Muş - Tatvan yolunda güllere ve devlete…” inanmama ve bu yıkımdan ders çıkarmak zorundayız. Halkın her kesiminin dayanışma duygusu çok kıymetli ancak bunu bir araya toparlama enerjisini yaratmak zorundayız. Bu konuda kocaman bir yol önümüzde duruyor yürünmek için.
Yıkıma dair açılan soruşturma ve davalar ne durumda, yıkımın sorumluları yargı önüne çıkarıldı mı?
Kimi davalar görülmeye başladı. ISİAS otel davası bunlardan biri, 72 insanımızı yitirdik...
Yıkımın ve kayıpların sorumlularını ikiye ayırmak gerek kanımca. Bir grup bu binaların üretiminde sorumluluğu olan mekanizmalar diğeri ise devlet görevlileri ve çeşitli odalar.
Ancak yargı açısından, bu konuda tek ayaklı bir işleyiş hakim, sadece binanın üretiminde sorumlu olanlar sorumlu tutuldu ve tutuklandı. Özellikle AKP’ye yakın olanlar el çabukluğu ile tahliye edildi. Bir kısmı da peyderpey tahliye ediliyor.
HATAY’DA DEPREM SORUŞTURMASI
Yıkımın şüphelilerini “kusursuz” bulan bilirkişiler hakkında suç duyurusu
Dava çalışma grubunda olduğum Antakya’daki Ilgım Apartmanı soruşturması bunlardan birisi. Bina 3 yıllık ve iskambil destesi gibi yerle bir olmuştu, devletin geç müdahalesinden bahsetmiyoruz bile. Karadeniz Teknik Üniversitesi’nden bir rapor geldi akıllara ziyan… Verilen rapor baz alınarak müteahhit serbest bırakıldı.
“Davalarımıza sahip çıkacağız”
“Cezasızlık”, Çorlu tren katliamı, Soma, Ermenek, Hendek/Sakarya, Torunlar, Gezi direnişinde kaybettiklerimizin davalarından görüleceği üzere, temel hat... Tekil anlamda işlerini iyi yapmak isteyen yargıç ve savcılar olabilir ama bu, mekanizmanın yozlaşmış ve çürümüş yapısını değiştiremez. Adalet Bakanının çıkıp her hususta görüş belirttiği ortamda “bağımsız yargıçlık” yapılabilir mi?
Peki, ne yapacağız? Davalarımıza sahip çıkacağız, hakimin-savcının dava dosyası diye gördüğü, bizlerin kanı, canı, mezara konulanı.
Hatay Cumhuriyet Başsavcısı Ahmet Çelikkol, 6 Şubat 2023'teki depremlerde kentin merkez Antakya ve Defne ilçelerinde yıkılan binalardaki yapım kusurlarıyla ilgili 113 kişinin tutuklandığını söyledi. Çelikkol, Başsavcılıklarınca yapılan çalışmalar hakkında “Deprem Suçları Soruşturma Bürosunda 22 bin 581 soruşturma dosyası açılmıştır. Yapılan inceleme ve tespitler sonucunda bunlar bina bazlı değerlendirilerek, birleştirme sonucu bu dosyalar 3 bin 522 dosyaya dönüştürülmüştür” bilgisini verdi.
“Soruşturmalarda yetersiz delil toplandı”
Açılan davalar nasıl yürüyor, etkin soruşturma yürütüldü mü, cezasızlık ne şekilde görünür oldu?
Etkin soruşturma maalesef yürütülmedi. Bunu özellikle soruşturmalar kovuşturmaya dönünce daha net anlayacağız. Yangından mal kaçırırcasına yürüyen soruşturmalarda yetersiz delil toplandı.
Tabii sahanın bir an önce ranta açılması da konunun başkaca bir yönü.
“Yıkımla ilgili kamu görevlileri de soruşturulmalı”
Delil toplanan binaların bulunduğu yerlerde ne zemini etüdü yapıldı, ne yeteri kadar donatıdan delil alındı. Yukarıda Ilgım Apartmanı soruşturmasından bahsettim. KTÜ, müteahhidin yaptırdığı zemin etüdü üzerinden değerlendirme yapıp “kusursuzluk “ karinesi kurdu. Böyle bilimsel bir çalışma olabilir mi?
KTÜ kendisi analiz yapmıyor, altyapısı var mı, bilmiyoruz. Savcılığın parça parça yaptırdığı analizleri yorumluyor. Oysa ODTÜ gibi İTÜ gibi daha bütünlüklü yerlere bu işin verilmesi gerekirdi. İşte size soruşturmaların nasıl yürüdüğünün küçük bir krokisi…
“Belediyeler, odalar, bakanlık da sanık olmalı”
Depremin 6. ayındaki söyleşimizde, hukuken teknik olarak projede imzası olan tüm fenni mesuller ve belediye çalışanlarının yıkımdan sorumlu olduğunu ancak soruşturmaların mimar, mühendis, yapı denetim firmaları üzerinden yürüdüğünü söylemiştiniz. Bu durumda değişiklik oldu mu?
Bizce belediyeler, odalar, bakanlık da sanık sandalyesine oturtulması gerekenler arasında. Sanık sandalyesinde yerleri, ötekilerin yanı. Lakin Türkiye’de inşaat demek rant demek! Rantın yaşam bulabilmesi içinde bölüşülmesi gerekiyor. Sizce bu kurumlar bu ranttan pay almıyor mu?
“Mülksüzleştirme” ve “borçlandırma”
Depremzedeler yıkımın yanı sıra hangi hukuki zorluklarla karşı karşıya?
Galiba en ağırlarından birisi “mülksüzleştirme” ve “borçlandırma” olacak. Evet, bunu hukuk eliyle inşa edecekler, başlandı da zaten çok uzun zaman önce. Bunların önüne geçebilmek için mahallelerde, köylerde, çadırlarda, camilerde toplantılar yaptık. Örneğin Antakya’nın tarihi dokusunu içine alan bölge rezerv alan ilan edildi.
Rezerv yapı alanı: “Kentsel Dönüşüm Kanunu” olarak bilinen 6306 sayılı kanun uyarınca gerçekleştirilecek uygulamalarda yeni yerleşim alanı olarak kullanılmak üzere, TOKİ’nin veya İdarenin talebine bağlı olarak veya resen Bakanlıkça belirlenen alanlar. 9 Kasım 2023’te yapılan değişikliklerle kanundaki “rezerv yapı alanı” tanımı değiştirilerek halihazırda yerleşim alanı olan yerlere de el konulmasının önü açıldı.
Hala kayıplar var ve buna ilişkin bir hukuki mekanizma oluşturulmadı.
Çok uzun yıllara yayılacak ve “depreme mal edilecek” tazminat dosyaları var. İdarenin yani devletin sorumluluğu mevzubahis olunca mahkemeler devletlû... Bu hususta ağır mağduriyetler yaşanacak. Yine sigorta şirketleri ile yaşanan krizler de depremzedelerin önünde... Listeyi uzatmak mümkün.
Kadınların ve çocukların hukuki güvencesizliği de başat krizlerden biri.
Bu bölgelerdeki mahpusların haklarını nihlali ve yakınlarına ulaşımı sorunları da devam ediyor.
6 ŞUBAT DEPREMLERİ
HRW: Kamu görevlilerinin inşaatlardaki sorumluluklarına yönelik soruşturma başlatılsın
“İşkence soruşturmaları raflarda tozlanıyor”
Depremin ardından çok sayıda işkence ve kötü muameleyi içeren olay yaşandı, ÇHD bir kısmında mağdurlara hukuki destek erdi. Bu konudaki soruşturma ve davalarda son durum nedir?
Maalesef devletimiz kendi kusurunu zamana yaymada mahirdir. Bu soruşturmalar raflarda tozlanıyor. Ancak hukuki süreçleri ÇHD olarak takip etmeye devam edeceğiz.
ÇHD’li avukatlar hasarlı binada yapı denetim belgelerine ulaştı
Davalarda ne oluyor?
Urfa’da depremde yıkılan ve 34 kişinin öldüğü, 10 kişinin yaralı kurtulduğu binanın müteahhidi hakkında “Taksirle birden fazla kişinin ölümüne ve yaralanmasına neden olma” suçundan iddianame hazırlandı. İddianamede, projede yönetmeliğe uygun olarak görünen işlemin, gerçeği yansıtmadığı belirtildi.
Adana’da yıkılan Sinem Apartmanı’nın üç tutuklu müteahhidinden biri ifadesinde, binanın yapımını kendisinin tamamlamadığını öne sürdü. Dosyaya gönderilen laboratuvar ortamında yapılan çalışmalarda aralarında Sinem Apartmanı'nın da olduğu 11 binadan alınan örnekler deprem dayanıklılık testini geçememişti.
Adana’da, depremde yıkılan Mete Apartmanı’nın müteahhidi M.M., savcılıktaki ifadesinde kusuru olmadığını iddia etti. Soruşturma kapsamında, kolon betonlarından yapı uzmanlarınca alınan karotlar incelenmek üzere yapı ve zemin denetimi laboratuvarına gönderilmişti. Laboratuvar çalışmasında, arasında Mete Apartmanı'nın da olduğu 11 binadan alınan örnekler deprem dayanıklılık testini geçemedi.
Antep’in İslahiye ilçesinde 6 Şubat depremlerinde yıkılan ve 25 kişinin hayatını kaybettiği Gözde Apartmanına dair davada jeoloji mühendisi, müteahhit, zemin etüt raporunu onaylayan şirket yetkilisi ve teknik uygulama sorumlusu yargılanıyor. Avukat Ahmet Ergin Sözen, bianet’e yaptığı açıklamada, bu dosyada da sanıkların “taksir” ile suçlandığını söyledi: “Kamu görevlileri bu dosyada yok, soruşturma aşamasında da eksiklikler var. Sorumlular bir bilirkişi raporuyla belirlendi ancak raporda da teknik aksaklık ve eksiklikler bulunuyor. Valiliğin 2021 tarihli açık kaynaklardan da ulaşılan raporunda bölgenin deprem bölgesi olduğu ve risk taşıdığı açıkça belirtiliyor. Raporda depreme dair öngörüler de yer alıyor. Kamu kurumları açısından sorumluluktan kaçınabilecekleri bir durum yok.”
Hatay’da, 6 Şubat depremlerinde yıkılan binalardan Ilgım Apartmanı’nda yakınlarını kaybeden Avukat Duygu İnegöllü, yıkıma dair başlatılan soruşturma kapsamında, binanın müteahhidi ve yapı denetimcisinin, bilirkişi raporunun ardından serbest bırakılması üzerine, raporu hazırlayan bilirkişiler hakkında suç duyurusu yaptı.
6 Şubat depremlerinde yıkılan ve 105 kişinin hayatını kaybettiği Osmaniye’deki Bilge Sitesi A Blok ile ilgili davada tek tutuklu sanık tahliye edildi.
Adana’da yıkılan ve 65 kişinin hayatını kaybettiği Tutar Apartmanı’nın yıkımına dair açılan soruşturmada, kolonları kestiği iddia edilen, binanın en alt katındaki işyerinin sahibi hakkında takipsizlik [kovuşturmaya yer yok] kararı verildi.
Malatya Cumhuriyet Başsavcılığı, dönemin Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanı Murat Kurum ve diğer kamu görevlileri hakkında yapılan suç duyurusu için “soruşturma yapılmasına yer olmadığına” karar verdi.
(AS)