6 Şubat depremlerinin birinci yıldönümüne bir gün kala konumuz yine barınma. Geride bıraktığımız bir yıl içinde çözülemediği gibi, içinde bulunduğumuz yıl da çözülemeyecek bir sorundan bahsediyoruz. Oysa depremden hemen sonra yüksek perdeden söylenen sözler, ortaya konan hedefler hala akıllarda. Hatırlamayanlar için de kısaca hatırlatalım:
“Amacımız, 319 bini bir yıl içinde olmak üzere toplam 650 bin yeni konut yaparak depremzede vatandaşlarımıza teslim etmektir.” Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Gaziantep-Kilis Afet Konutları Temel Atma Töreni, 31 Mart 2023
BİR YILDA 319 BİN DEPREM KONUTU HEDEFİ
İnşaat Mühendisleri Odası: "Hem yanlış hem de gerçek dışı"
Tekrar bugüne dönelim ve sözü bir kez daha Cumhurbaşkanı Erdoğan’a bırakalım:
“İnşallah iki ay içinde deprem bölgesi genelinde 75 bin konutun teslimini bitireceğiz. Amacımız takip eden dönemde de her ay 15, 20 bin konut ve köy evini hak sahipleriyle buluşturmaktır. Böylece temel atmasının üzerinden bir yıl geçmeden inşaatları bitirme sözümüzü önemli ölçüde yerine getirerek, yıl sonuna kadar 200 bin evi teslim etmiş olacağız.”
Erdoğan bu sözleri, 3 Şubat 2024’te, Hatay’daki “Deprem Konutları Kura ve Anahtar Teslim Töreni”nde söyledi. Aynı gün kentte 7 bin 275 konutun teslimi yapıldı. Bu sayı, Hatay’da yapılması planlanan konut sayısının yaklaşık yüzde 3’üne denk geliyor. Açıklamayı Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanı Mehmet Özhaseki, 16 Temmuz 2023’te yapmıştı:
“Medeniyetler şehri Hatay’ımızda da 220 bin 66 afet konutu, 34 bin 129 köy evi olmak üzere toplam 254 bin 195 konut üreteceğiz.”
Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı'na bağlı Toplu Konut İdaresi Başkanlığı’nın internet sitesinde, Hatay’da halihazırda 35 afet konutu projesi yer alıyor. Bu projeler Hatay’ın 15 ilçesinden 12’sinde (Antakya, İskenderun, Defne, Arsuz, Samandağ, Kırıkhan, Altınözü, Dörtyol, Payas, Kumlu, Belen, Hassa) uygulanıyor. Yerel basına yansıyan bilgilere göre, diğer üç ilçede de (Erzin, Reyhanlı ve Yayladağı) “köy evleri” inşa ediliyor.
"Türkiye genelinde ilk defa bir yerleşim yeri rezerv bölge ilân ediliyor"
Ancak inşaatların sürdüğü birçok nokta kent çeperleri ve kırsalda yer alan “rezerv yapı alanları”ydı ve buralarda ciddi altyapı eksiklikleri bulunuyordu. Altyapı maliyetleri nedeniyle inşaat faaliyetleri kırsaldan kent merkezindeki “yerinde dönüşüm” projelerine kaydı.
Rezerv yapı alanı nedir?
“Kentsel Dönüşüm Kanunu” olarak bilinen 6306 sayılı kanun uyarınca gerçekleştirilecek uygulamalarda yeni yerleşim alanı olarak kullanılmak üzere, TOKİ’nin veya İdarenin talebine bağlı olarak veya resen Bakanlıkça belirlenen alanlardır. Ancak 9 Kasım 2023’te yapılan değişikliklerle kanundaki “rezerv yapı alanı” tanımı da değiştirilerek halihazırda yerleşim alanı olan yerlere de el konulmasının önü açıldı.
Amanoslar’ın eteklerinde inşaat
Antakya kent merkezine 10 kilometre mesafede, Amanos Dağları’nın eteklerinde kurulmuş bir köy Dikmece. Arapça ismi “Tillit Ahmar”, yani Kırmızı Tepe. Belli ki bu adı bereketli kırmızı topraklarından doğru almış.
Resmi verilere göre nüfusu 2568 ama kırsaldaki hemen her yerde olduğu gibi burada da depremden sonra nüfus artmış durumda. Köylünün başlıca geçim kaynağı tarım, özellikle de zeytincilik.
Depremde yıkımın görece az olduğu Dikmece, asıl yıkımı depremden sonra yaşadı. Afet konutu inşaatları kapsamında zeytinliklerinin olduğu araziler kamulaştırıldı. Dikmeceliler arazilerinin, geçim kaynakları olan zeytinliklerin ellerinden alınmasına karşı 22 Mayıs 2023’ten bu yana mücadele veriyor.
HATAY'DA KAMULAŞTIRMA TEPKİSİ
"Depremde yoktular, şimdi topraklarımız için geliyorlar"
Meryem Kutlu, 35 yaşında, kendi söylemiyle “doğma büyüme Dikmeceli”.
“Çocukluğumdan beri babamla beraber çiftçilik yaparak geçimimizi sağladık ve sürekli burada kaldık. Zeytincilik yapıyoruz. Çünkü burada ulaşım yok. Ulaşımdan kaynaklı dışarıdaki istihdama pek katılamıyoruz. O yüzden sürekli buradayız.”
Meryem “ulaşım yok” sözünde öyle haklı ki… Dikmece yolunda aracımızla sayısız badire atlattık. Çukurlu, çamurlu yollar, dört bir yandan yola çıkan iş makineleri ve kamyonlar… “Yollarımız depremden önce de böyleydi” diyor Meryem. Değişen tek şey inşaatlar nedeniyle artan araç trafiği olmuş.
6 Şubat’ı eşi, iki çocuğu ve o gün evlerinde olan yeğeniyle birlikte yaşadığını anlatıyor Meryem.
“Bankadan kredi çekerek, borçlanarak ev aldım. Burada, Dikmece’nin yukarı mahallesinde. Ocak 2023’te kredi borcumu sıfırladım. Şubatta deprem oldu ve evim yıkıldı. Bu bizim için gerçekten çok büyük bir kayıptı.”
Ama “en acı veren şey” diyor Meryem, “Bir insanın şehrinin ölmesi. Bizim şehrimiz öldü. Oraya her gittiğimizde bu bir kez daha çarpıyor yüzümüze.”
"Antakya plansız, katılımsız, projeci bir yaklaşımla yeniden inşa edilemez"
Depremin ardından Dikmece’de en çok yıkımın aşağı mahallede olduğunu, köyde toplam 56 evin yıkıldığını söylüyor Meryem. Köye yardımların helikopterle ulaştırılabildiğini anlatırken de acı bir şekilde gülümsüyor. “Helikopter biraz alçaldı ve sanki hayvanlara atılıyormuşçasına bize abur cubur attı. Bir de bebek bezi mi vardı ne. Ve gittiler. Ama hiç kimse acaba bu köyde ölü var mı, kayıp var mı, yıkım var mı, iyi misiniz diye sormak için gelmedi. Jandarmalar üç gün sonra buraya geldi.”
TOKİ’ler yapılırsa hizmet gelir demiştik ama…
Meryem depremin ardından bir süre çocuklarının eğitimi için Mersin'e gitmek zorunda kalmış. “Bu gerçekten çok zordu. Büyük bir felaketten sonra çocuklar zaten berbat durumdayken bir de babadan ayrılmaları hem onlar için hem de benim için çok zordu. Eşim kalmak, çalışmak zorundaydı. Silindir operatörü olarak çalışıyor, o çalışmasa zaten bayağı kötü durumda kalırdık.”
Yaz tatili olunca köye dönmüşler. Dikmece’de daha kamulaştırma başlamamış ama afet konutlarının dağ eteklerindeki hazine arazilerine yapılacağı söylentisi varmış köyde.
“Hatta biz de çok mutlu olmuştuk açıkçası” diyor Meryem, konutlar yapılınca köye hizmet de gelir diye düşünmüşler. Ardından bir çırpıda “hiçbir zaman gelmeyen” hizmetleri sıralıyor: “Yollarımız her zaman berbattır, içme suyumuz da çamurlu. Çeşme suyunu kullanamayız biz zaten. Tabii mecburen yıkanıyoruz ve bir sürü deri hastalıkları da mevcuttur burada, özellikle çocuklarda. Depremden önce de böyleydi. Şu an daha da kötü.”
Dikmece’de ‘direniş çadırı’ kuruldu: “Vazgeçmiyoruz”
Ancak kısa sürede işin özü anlaşılmış, konutlar hazine arazilerine değil, zeytinlikler kamulaştırılarak kendilerine ait arazilere yapılacaktı. “Tapulu arazilerimize nasıl el koyarlar, kimse gelip bize sordu mu ‘satmak istiyor musunuz’ diye? Ya zeytinlikler? Bu ülkede zeytinlikleri koruma yasası var, nasıl olur?” Cevapsız sorular…
Dikmeceliler jandarma eşliğinde köye gelen iş makinelerinin önünü kesti
“Bu kamulaştırmalarla köyün yüzde 80’i gidiyor. Biz yaşam alanlarımızı korumak için bütün acılarımızı bir kenara bırakmak zorunda kaldık ve direnişe başladık” diyor Meryem. Yaklaşık dokuz aydır süren direniş boyunca bazen çocuklarını yakınlarına emanet ederek bazen de çocuklarını yanına alarak ya güneşin alnında ya da yağmur altında tarlalara gittiğini, nöbet tuttuğunu anlatıyor, “Bazen de kamyon kovalıyor, TOMA’nın ve kepçenin önünde duruyorduk” diyor.
Kolluk kuvvetlerinin müdahaleleri, nöbet eylemleri, yürüyüşler ve hukuk mücadelesiyle geçen yaklaşık dokuz ay, 250’den fazla gün…
MAHKEMEDEN YÜRÜTMEYİ DURDURMA KARARI
Dikmeceliler: Bu daha başlangıç, mücadeleye devam
Yine de “zeytin” diyor Meryem. Bir Dikmeceli ile “ölmez ağaç” arasındaki bağı, daha doğrusu ona bağlılıklarını anlatırken dirençlerinin kaynağını da anlıyorsunuz.
“Bu zeytin bizi hiçbir zaman aç bırakmadı. Verim az olduğunda bile hepimizi doyurdu. Babamın altı çocuğu var. Biz bu topraktan her zaman verim aldık, hiçbir zaman aç kalmadık, toprak bizi aç bırakmadı. Ama bu topraklar şu an elimizden alınıyor, mülksüzleştiriliyoruz.”
Dikmece’yi arkamızda bırakıp afet konutu inşaatlarını yerinde incelemeye gidiyoruz. Alana vardığımızda bir tarafta yükselen inşaatları, diğer tarafta ise derme çatma iki baraka, iki çadır ve bir konteyneri görüyoruz. Bizi gören Dikmeceli yurttaş barakasına ‘buyur’ ediyor. Kendi ailesinin yanı sıra 81 ve 77 yaşındaki babası ve annesi ile abisi ve oğlunun aileleri dahil dört aile var. Yaklaşık 10 kişi. Onlar da depremde yıkılan aile apartmanının yıkıntıları üzerinde “nöbet” tutuyor.
“Arkada zeytinliklerimiz var. Kamulaştırma bizi vurmadı. Ama ya vurursa diye buradayız. Ölsek de bırakmayız topraklarımızı, çıkmayız buradan.”
Avukat Alkan: İnşa çalışmaları şehir merkezine kaydı
Hatay Barosu Çevre ve Kent Hukuku Komisyon Başkanı Avukat Ecevit Alkan, Hatay’daki yeniden inşa çalışmaları, rezerv alanları ve yerinde dönüşüm konularını bianet’e değerlendirdi:
“Deprem olur olmaz, mart ayında uydu kent yerleri belirlendi. Amanos Dağları’nın etekleri... Toygarlı, Orhanlı, Gülderen, Dikmece ve Topboğazı’na kadar 19 bölge rezerv alanı olarak ilan edildi. Bunlar yerleşim alanı dışındaydı. Mera alanları var içinde, orman alanları, tarım alanları… Seçimlerden sonra bunun altından kalkamayacağını, doğru yöntemin bu olmadığını ‘gören’ merkezi hükümet, bu sefer yerinde dönüşüme yöneldi. Bu sefer de Dikmece vb. yerlerdeki projeler yavaşladı. Ağırlığı şehir merkezine kaydırmaya başladılar. Şehir merkezindeki yerleşim alanlarını rezerv alanı ilan ettiler. Aslında rezerv alanı ilanından önce Antakya’nın tarihi kent merkezi riskli alan ilan edilmişti. Buradaki birçok tescilli, tescilsiz kültür varlığı kepçelerle kaldırılıp götürülmüştü. Her şey enkaz kaldırma çalışmalarını hızlandırmak içindi. Ancak kültürel açıdan çok büyük tahribata yol açtılar. Kasım ayından sonra Asi Nehri’nin batısı rezerv alanı ilan edildi.
Uydu kentler için belli bir altyapı maliyeti gerekiyor. Buralara yollar yapılacak, su, elektrik, doğalgaz götürülecek. Ve yapılacak TOKİ konutlarının yüzde 60’ı hibe edilecek, kalan yüzde 40’ı vatandaş 20 yılda ödeyecek. Peki kent merkezindeki rezerv alanında ne yapacak? Kamulaştırma yapacak mı? Hayır. Vatandaşın kendi mülkünün üstüne ev yapacak. Yol kamulaştırması yapacak mı? Hayır. Yollar zaten var. Altyapı harcaması yapacak mı? İyi kötü bir altyapısı var oranın. Yani o uydu kentlere göre nispeten daha az bir harcama yapacak. Ancak yine de vatandaşa kendi mülkünün üstünde yaptığı binaları parayla satacak. Biz aslında buna karşı çıkmaya çalışıyoruz. Bunu anlatmaya çalışıyoruz. Değil minimum bir ödeme yapmak, ücretsiz olması gerekiyor.
Şu anda hiç kimse veriyle konuşmuyor. Daha doğrusu veri güvenilirliği söz konusu değil. Mesela Hatay’da kaç kişi öldü belli değil. Örneğin Armutlu Mahallesi’nde kaç kişi öldü? Ölenlerin, mirasçılarının durumu ne? Burada yapılacak her daire için bir anahtar verilecekse bütün insanlar hayattaymış gibi mi dağıtılacak bunlar? Ya da mirasçılar burada kalmak istiyor mu? Mirasçıların bu yapılacak dairelerin parasını ödemeye gücü var mı bilmiyoruz. Bunun sosyal çalışması yapılmadan sadece bina yapmak doğru değil.”
2023 Maraş depremleri
6 Şubat 2023’te merkez üsleri sırasıyla Maraş’ın Pazarcık ve Elbistan ilçeleri olan, 7.8 ve 7.5 büyüklüklerindeki depremler sonucu Akdeniz’in doğusu, Güneydoğu Anadolu ve Doğu Anadolu bölgelerindeki 11 ilde yıkım yaşandı. Suriye’de de büyük yıkım ve can kaybına yol açan deprem, Türkiye’nin neredeyse tamamında, Ortadoğu ve Avrupa’nın ise birçok yerinde hissedildi.
Depremin merkez üssü olan Maraş ile Hatay ve Adıyaman gibi kentler büyük yıkıma uğradı. Bu illerin yanı sıra Adana, Antep, Elazığ, Diyarbakır, Kilis, Malatya, Osmaniye ve Urfa’da üç ay süreyle olağanüstü hal ilan edildi.
Türkiye’de resmi verilere göre, 50 bin 783 kişinin hayatını kaybederken, 100 binden fazla kişi yaralandı. Depremden yaklaşık 14 milyon kişi etkilendi. Afet sonrası 2 milyondan fazla kişi barınma sorunu yaşarken en az 5 milyon kişi farklı bölgelere göç etti.
Cumhurbaşkanı ve AKP Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğan, 3 Şubat 2024’te Hatay’da yaptığı konuşmada, 11 ilde 39 bine yakın binanın depremde yıkıldığını, 200 binden fazla ağır hasarlı bina olduğunu açıkladı.
Hatay, 20 Şubat 2023'te merkez üssü Defne ve Samandağ ilçeleri olan 6.4 ve 5.8 büyüklüklerindeki iki depremle daha sarsıldı. Depremler nedeniyle 6 Şubat’ta ağır hasar alan bazı binalar yıkılırken, resmi verilere göre 6 kişi hayatını kaybetti, 562 kişi de yaralandı. Hatay Valisi Mustafa Masatlı, 2 Ocak 2024'te Anadolu Ajansı'na yaptığı açıklamada, kentte yıkık ve ağır hasarlı bina sayısının 83 bin olduğunu ve bunların yüzde 95’inin enkazını temizlediklerini belirtti.
(VC)