6 ve 20 Şubat depremlerinin büyük yıkıma neden olduğu Hatay'da enkaz kaldırma çalışmaları devam ederken, kentin yeniden inşası konusunda belirsizlikler ve iktidarın bu kapsamda attığı adımlara karşı tepkiler sürüyor.
Kamuoyunda tepki çeken 23 Şubat 2023 tarihli "Olağanüstü Hal Kapsamında Yerleşme ve Yapılaşmaya İlişkin Cumhurbaşkanlığı Kararnamesi"nin ardından, Resmi Gazete'nin 5 Nisan'da yayımlanan sayısında da Cumhurbaşkanı Kararı'yla Hatay'ın merkez ilçesi Antakya'da sınır ve koordinatları belirlenen 307 hektarlık bölge "riskli alan" ilan edildi.
Söz konusu kararın, kamuyounda "Kentsel Dönüşüm Kanunu" olarak bilinen, "6306 sayılı Afet Riski Altındaki Alanların Dönüştürülmesi Hakkında Kanun" kapsamında verildiği belirtildi.
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan her fırsatta "kısa sürede büyük bir konut inşası" hedefiyle hareket ettiklerini söylese de uzmanlar aynı görüşte değil.
Koruma Uzmanı Mimar Doç. Dr. T. Gül Köksal, deprem bölgelerinde "sermaye birikimini hedefleyerek, hızlı ve özgün dokuya uymayan inşaatlarla, buralardaki kültürü kuran insanları yerinden ederek, kanunları araç edip yerliyi mülksüzleştirerek veya rayiç değerlerini yükseltip insanları geri dönemeyecek hale getirerek, kamu yararını, kültürel değerleri yaratan insanları gözetmeyerek" hareket edildiğini belirtiyor.
"Yeni ve yine belirsizlikle dolu bir kararname"
bianet'e konuya ilişkin yazılı demeç veren Doç. Dr. T. Gül Köksal, "Deprem illerinde sağlıklı bir şekilde enkaz kaldırma, nitelikli bir geçici yaşam alanı kurma, temel ihtiyaçları giderme gibi son derece akut sorunlar dahi çözülememişken önümüze yeni ve yine belirsizlikle dolu Cumhurbaşkanlığı Kararnamesi olarak düştü" değerlendirmesinde bulundu.
7033 numaralı kararnamedeki ilk belirsizliğin 307 hektarlık "riskli alan"a ilişkin krokinin olduğunu belirten Köksal, sözlerini şöyle sürdürdü:
Riskli alan sınırı krokisi sanki uzay boşluğunda bir alan gibi etrafında sayılar olan bir tel çerçeve. Üzerinde bir satır yer bilgisi var, bir de kuzey oku. Kim bu bilgiyle bu alanın nereye işaret ettiğini doğrudan anlayabilir? Neyse ki yurttaş bilinçli, hemen bazı meslek insanları krokiyi gerçek bağlama, bir Google Earth görüntüsü üzerine işledi ve krokinin kentte nereye tekabül ettiğini görebildik. Depremden bu yana kentin kadim değerlerinden söz ediliyor ama bağlamla ilişkili olmayan bu karar yer bilgisini bile belirsiz bırakıyor.
"Bakanlık şimdiden kentin ne kadarına el koydu?"
Doç. Dr. Köksal, Hatay Valiliği'nin 7269 Sayılı Afet Kanunu ve 2935 Sayılı OHAL Kanunu'nu işaret ederek "geçici barınma merkezi kurma" adı altında bu kez ada-parsel ve mülk sahibi kişinin adının olduğu listeler yayımladığını, bu listeler ile 7033 numaralı kararnamenin ne kadar çakıştığını sorguluyor:
19 Mart 2023 tarihli duyurunun eki listenin kentin tam olarak nerelerine tekabül ettiğini halen bilmiyoruz. Bu son Kararname ile çakışıyor mu mesela? Daha bunu sağlıklı bir şekilde takip edemezken 4 Nisan 2023 tarihinde yeni bir duyuru daha çıkıyor. Onun ekli listesinde daha geniş bir alana el konulduğunu anlıyoruz. Listenin başında açıktan "el konma" ifadesi geçiyor. Şimdi sınırlar nereye kadar uzadı acaba? Bu listeler ile 7033 numaralı Kararnamenin krokisi ne kadar çakışıyor? Çevre Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı'na (ÇŞİDB) kentin ne kadarı devredildi? Diğer bir deyişle ÇŞİDB şimdiden kentin ne kadarına el koydu?
"Tarihi kent merkezi için yasal kılıfla harekete geçiliyor"
ANKA Haber aracılığıyla kentin yeni büyüme projesini kısmen gördüklerini hatırlatan Doç. Dr. Köksal, "Projeler hazırlanırken 126 numaralı Cumhurbaşkanlığı Kararnamesi yoluyla kadastral planı olmayan, imara açılmamış, orman, mera, tarım alanları, arkeolojik alanlar imara açılırken şimdi de kent merkezi, tarihi doku için yasal kılıfla harekete geçiliyor gibi" değerlendirmesinde bulunuyor.
Doç. Dr. Köksal, "Kentsel Dönüşüm Kanunu" olarak bilinen 6306 sayılı kanunun 2. maddesinde yer alan "riskli alan" tanımına dikkat çekerek şunları kaydetti:
Kentin neden sadece burası riskli ve neden şimdi, bu aceleyle? Google Earth çakışmasına bakıyoruz, kentin tarihi merkezi burası! Kültür ve Turizm Bakanı'nın turizm rotası dediği alanlar. Şimdi ÇŞİDB ile beraber burada imar yapılabilecek. Daha önce Sur'da, İstanbul'da çok yerde olduğu gibi. Buraların nasıl dönüştüğünü biliyoruz. Sermaye birikimini hedefleyerek, hızlı ve özgün dokuya uymayan inşaatlarla, buralardaki kültürü kuran insanları yerinden ederek, kanunları araç edip yerliyi mülksüzleştirerek veya rayiç değerlerini yükseltip insanları geri dönemeyecek hale getirerek, kamu yararını, kültürel değerleri yaratan insanları gözetmeyerek inşa edildi.
"Belirsizlik gibi görünse de gayet planlı, tanımlı..."
"İktidarın, depremde yıkılan kültürü bir moloz olarak tanımlayıp, atarak yola devam etmesi için önünde hukuki bir engel yok" diyen Doç. Dr. T. Gül Köksal, çevre etki değerlendirmeye yönelik gerekliliklerin 8 Şubat 2023 tarihinde askıya alındığını hatırlatıyor.
Hatay'da daha önce de riskli alan ilanı olduğunu belirten Doç. Dr. Köksal, bu alanlara neler yapıldığına bakılarak mevcut hükümetin "yapma biçiminin" görüleceğini belirterek şu ifadeleri kullandı:
Üç yıl önce 2020 yılında yine bir kararname çıkmış ve açıkça şöyle denmiş; "...tarihi bazı yapıların turizme kazandırılması amacıyla Hatay Yatırım İzleme ve Koordinasyon Başkanlığı tarafından acele kamulaştırılmasına..." Ekli listedeki mahalleye Google Earth üzerinden bakınca 7033'ün bir kısmı olduğunu görüyoruz. Yani daha önceki hedef bu kez katlarca büyüyerek ele geçirilmiş. Bir başka örnek 2013 yılında Antakya ilçesi sınırlarındaki Emek ve Aksaray mahallelerindeki 35 hektarlık alan için çıkarılan riskli alan ilanı. Bu mahalleler 7033 numaralı kararın sınırları içinde değil ama komşuluğunda. Buradaki dönüşüm sürecini Bahadır Özgür anlatmıştı. Özetle şu ana kadarki gidişat, hızla inşai hareketler, alınan kararlar, kamuoyuna sunulan bir belirsizlik gibi görünse de gayet planlı, tanımlı, 6306 sayılı kanun çıkalı beri uygulanan bir kentleşme politikasının deprem gerekçesiyle ölçeği dönüşmüş tezahürü. Aynı Sur'daki gibi yeni inşa süreci için şu an zemin hazırlandı. Zaten bölgede enkaz kaldırmaya itiraz eden halka kolluk kuvvetlerinin nasıl karşılık verdiğini de görüyoruz. Buna karşı ne yapabiliriz peki? Olsa olsa yine halklar kendi ürettiğimiz değerlere kendimiz sahip çıkacağız.
(VC)