*Fotoğraf: Canva
Yeşiller Partisi, İçişleri Bakanlığı'na aylar önce başvuru yapılmasına karşın resmi olarak "kurulamıyor." Bakanlık, başvurulara da şikayetlere de bir yanıt vermediğinden gerekçeyi anlamak zorlaşıyor.
Yeşiller Partisi nasıl bir "siyaset yapıyor", sloganları ne, partililer dünyanın ve Türkiye'nin geleceği hakkında ne söylüyorlar?
Türkiye Paris İklim Anlaşması'na niçin imza atmalı? Kanal İstanbul'a neden karşı çıkıyorlar? İstanbul Sözleşmesi nasıl savunulmalı
Partinin "resmiyet kazanamamasında" bu sorulara verilen yanıtlar etkili olabilir mi? Yeşiller Partisi Eş Sözcüsü Koray Doğan Urbarlı, bianet'e anlatıyor.
Temel politikalarla başlayalım. Neyi dönüştürmeyi istiyor Yeşiller?
İklim krizi bizi "Evimiz yanıyor, bu yangını söndüreceğiz" sloganıyla bir parti kurmaya itti. Bu, birkaç anlama gelen bir slogan. Dünyada şu anda üçlü bir kriz olduğunu savunuyoruz. Ekolojik krizin yanında ekonomik ve sosyal krizler var.
Ekonomik kriz de aslında "Evimiz yanıyor" ifadesine bir gönderme yapıyor, mutfaktaki yangını kastediyor. Pahalılık, işsizlik ve bununla birlikte Türkiye'de özellikle gençlerin umutsuzluğu ve yurt dışında yaşama arzusunun giderek artması...
Bu aynı zamanda sosyal bir krize de işaret ediyor. Türkiye'de demokrasinin, özgürlüklerin geri plana atılması hatta yok edilmeye çalışılması da bu bölüme denk geliyor. Biz bu üçlü krizi kendi politikalarımızla çözmek için yola çıktık.
Yeşiller'in öyküsü"Yeşiller Partisi, aslında Türkiye'de üçüncü kez kuruldu. İlki 1988'de kurulmuştu. Çok eski bir hareket aslında. 12 Eylül sonrasında kurulan ilk muhalefet partilerinden biri. "1994'te parti Anayasa Mahkemesi'nce (AYM) kapatıldı. 2008'de tekrar bir Yeşiller Partisi kuruldu, o da Eşitlik ve Demokrasi Partisi ile birleşti ve Yeşiller Sol Gelecek Partisi adını aldı. "Biz oradan bir kısım arkadaşla birlikte ayrıldık. Bu sürede Yeşil Siyaset Platformu ve Yeşiller Meclisi üzerinde örgütlenmeye devam ettik ve yeni arkadaşlarımızla birlikte 110 kurucu olarak 21 Eylül'de dilekçemizi İçişleri Bakanlığı'na verdik." | |
İçişleri Bakanlığı, başvurunuzla ilgili bir açıklama yapıyor mu?
Türkiye'de parti kurmak çok rahat bir prosedür aslında. 30 kişiyi buluyorsunuz, bir genel merkez adresiniz, logonuz oluyor ve belli belgeleri topluyorsunuz.
Biz belgeleri verdiğimizde koronavirüs salgını Ankara'da etkisini hissettiriyordu ve gittiğimizde bu belgeleri kontrol edip bize alındı belgesi verecek kişinin orada olmadığı söylendi.
Daha sonrasında 21 Eylül'den 13 Ekim'e kadar çeşitli iletişimlerimiz oldu. Bir oda var, oraya ulaşılamamaya başladı 13 Ekim'den sonra. Telefonlar halen daha açılmıyor.
Ben defalarca gittim; memurlara "Ben şuraya geldim" diyorsunuz, "Bir arayayım" diyorlar ve başa dönüyorsunuz. Sonra biz yasal bir dilekçeye yanıt verme süresi olduğunu düşünüp bekledik İçişleri Bakanlığı'nı. Yasal süreç bittikten sonra da dava açtık.
Bunun öncesinde de CİMER'e "Belgelerimiz ne oldu?" diye bireysel başvuruda bulundum. 30 günde yanıt vermesi gereken İçişleri Bakanlığı bize 106. günde yanıt verdi. Yanıt dediği şey de aslında maddeleri alt alta sıralamaktı.
Mesela yeşil ışıkta karşıdan karşıya geçerken başınıza bir kaza geliyor, bununla alakalı bir şikâyette bulunuyorsunuz ve resmi kurum size "Kırmızda durmalı, yeşilde geçmelisiniz" gibi bir yanıt veriyor. "Biz öyle yaptık zaten, araba bize çarptı" diyorsunuz. Onunla alakalı bir şey söylenmiyor.
Türkiye Büyük Millet Meclisi'ndeki (TBMM) her türlü partiden -tabii AKP ve MHP hariç- bize yardım etmek isteyen, bu işi kurumların çökmesiyle ve Türkiye'nin otoriterleşmesiyle bağdaştıran siyasiler oldu. Onlar da ulaşamadılar. Kafkaesk de bir durum yani.
Bu durum, politikalarınızla ilgili olabilir mi?
Onu açıkçası bilemiyorum. Çünkü mesela Kanal İstanbul'a, İklim Zirvesi'ne, İstanbul Sözleşmesi'ne bakışımızı taşıyan bir sürü parti var. Hepsine bizim gibi bakan bir başka parti var mı? O bir soru işareti. Ama politikalarımızdan çekiniyorlar demek de aynaya bakıp kendimizi büyük görmek olur.
İstanbul Sözleşmesi"Parti kurulurken üzerine konuştuğumuz bir konuydu. Bana hane içi şiddet, LGBTİ+ ve kadın hakları sorulduğunda "İstanbul Sözleşmesi'ni aşmamız gerektiğini" söylüyordum." "Biz bunu savunurken Sözleşme'nin bir anda bir kişinin imzasıyla feshedildiğini gördük. Bu kabul edilebilir bir şey değil." "Sadece kadınların ve LGBTİ+'ların değil, herkesin İstanbul Sözleşmesi'ni savunması gerekiyor. Biz de "İstanbul Sözleşmesi'nden vazgeçmeyeceğiz" diyerek ve bunun gerektirdiklerini yaparak sürekli gösteriyoruz Yeşiller olarak." | |
TIKLAYIN - İstanbul Sözleşmesi yürürlükte
Kanal İstanbul"'Kanal İstanbul'u ne olursa olsun yapacağız, inadına yapacağız' diye tepkiler veren hükümetin aslında projenin desteklenmesiyle ilgili bir tane olumlu argümanı yok." "Kanal İstanbul'a dair toplumsal destek de giderek azalıyor. Bu, projenin ekolojik dengeye, depreme, su kaynaklarına olan etkisinden değil elbette. İnsanların ekonomik durumu kötüleştikçe bu kadar büyük bir paranın buna harcanmasına karşı çıkıyorlar." "Bu tamamen bir emlak projesi. İstanbul'un 40 milyonluk bir yapıya dönüşme tehlikesi var." "Bunun haricinde. İstanbul'un Avrupa yakasının su kaynaklarının çok önemli bir bölümü Kanal İstanbul rotasında. Bu demek oluyor ki su kaynaklarınızı kendi elinizle yok ediyorsunuz. Zaten İstanbul Havalimanı ve Kuzey Marmara Otoyolu'yla yok ettiniz, kalanını da bununla yok edeceksiniz." "Onun dışında, Küçükçekmece Gölü'nde bir antik kent var. 800 bin yıl öncesine kadar gidebiliyor o tarihi izler. Hasankeyf'i ne hale getirdiklerini biliyoruz. Bu, İstanbul'da bir kültürel varlığın yok edileceği anlamına geliyor." "Ayrıca İstanbul deprem bekleyen bir şehir. 'Böyle bir projeye harcayacak kadar paranız varsa o zaman bu kenti depreme hazırlayın. Bu kentin gençleri işsiz, bu kentte yoksulluk var. Buna yanıt verin' diyor insanlar." "Bunları alt alta sıraladığımızda Kanal İstanbul'a neden karşı olduğumuzu söyleyebiliyoruz. Ancak bu tip politik tartışmalarda karşı tarafın da bir argüman getirmesi gerekiyor. Ancak yanıt 'İnadına!' oluyor." | |
TIKLAYIN - Dünya Günü kutlu olsun: "Saat aleyhimize işliyor"
Paris İklim Anlaşması"Türkiye'nin bu anlaşmayı imzalaması gerektiğini çok uzun zamandır söylüyoruz. Fakat Paris İklim Anlaşması sihirli bir reçete değil. Şu anda dünyada sadece altı ülke onaylamadı ve Türkiye'nin bu altı ülkeden biri olması skandaldır. Türkiye tarihin yanlış bir tarafında yer alıyor, doğru tarafa geçmesi için de bunu imzalaması gerekiyor." "Devletin iklim siyaseti ya 'Problem yok' demek, ya bu işten para kazanmaya çalışmak ya da 'artıştan azaltım' gibi hiçbir işe yaramayacak şeyler söylemek üzerine kurulu. Türkiye'nin artıştan değil doğrudan azaltıma geçmesi gerekiyor, karbon emisyonunu azaltması için fosil yakıtları yerin altında bırakması gerekiyor." | |
(DŞ)