*Fotoğraf: Anadolu Ajansı
Koronavirüs salgını, tüm dünyada ve Türkiye'de devam ediyor. Türkiye'de dün (14 Ekim) 30 bin 709 kişinin testi pozitif çıktı, 203 kişi yaşamını virüs nedeniyle yitirdi.
Hekimler, mevsimsel grip vakalarının da görülmeye başlamasıyla tablonun yükünün artmasından endişeli.
Salgının kontrol altına alınması için yapılması gereken ise açık; aşılama hızının ve sayısının artması. Ancak Sağlık Bakanlığı, bu konuda kampanya yapmıyor.
Salgının başından bu yana verilerin şeffaf paylaşılmasının önemine dikkat çeken ve Bakanlığı eleştiren Türk Tabipleri Birliği (TTB), 13 Ekim'de bu konuda bir kez daha çağrı yaptı ve aşıların etkinliğin değerlendirilebilmesi için verilere ihtiyaç olduğunu belirtti.
Sağlık Bakanlığı'nın politikaları geçen 18 ayda salgınla mücadeleyi nasıl etkiledi? Türkiye'de aşılama oranın düşmesinin nedenleri neler? Ne yapılabilir? TTB COVID-19 İzleme Kurulu Üyesi Osman Elbek yanıtladı.
Türkiye aşılamada ne durumda?
Our World in Data verilerine göre, Türkiye yüzde 55 tam aşılama oranında. Yani iki doz CoronaVac ile üstüne bir doz mRNA ve üçüncü doz CoronaVac almış hasta veya iki doz mRNA almış yani Pfizer/BioNTech aşı şirketinin ürettiği aşıyı almış hasta veya COVID-19 geçirip üstüne bir doz mRNA almış hasta oranı yüzde 55.
Biliyoruz ki iki doz CoronaVac ile aşılanan insanların 6 milyonu üçüncü dozu yaptırmadı. Bunu tam aşılama oranından düşersek, bugün itibariyle Türkiye nüfusuna oranla tam koruma altındaki aşılı nüfus oranımız yüzde 50'yi buluyor.
Buna göçmenler dahil değil. Eğer göçmen nüfusu da dahil edersek, orada aşının nasıl gittiği konusunda hiçbir bilgimiz yok, yüzde 50'nin altına düşüyoruz. Dokuz ayda sadece nüfusumuzun yaklaşık yarısını aşılayabilmiş bir ülkeyiz.
Sağlık Bakanlığı Bilim Kurulu Üyeleri, Ocak 2021'de aşılar geldiğinde üç ayda toplumsal bağışıklığa ulaşacağımızı ve günlük 1,5 milyon doz aşı yapacağımızı ifade etmişlerdi. Bu öngörülerinin aksine, Türkiye giderek daha az aşı yapan bir ülke haline geldi. Avrupa'daki hemen hemen tüm ülkelerin gerisinde kaldığımızı söyleyebilirim.
"Öngörüsüz" aşı politikası
Bunun nedeni ne sizce?
Birkaç neden var. Birincisi, Türkiye aşı çeşitliliğiyle başlamadı programına. En büyük problemi buydu, tek bir aşıya mahkûm oldu. Başta aşılar gelmedi, kimi zaman da ara çok açıldı. BioNTech şirketinin kurucuları Türkiye'ye aşı vermek istediğini söylemişti, bu bir türlü olamadı.
O arada aşısızlıktan dolayı bir Sputnik aşısı geldi, hâlâ ne olduğunu bilmiyoruz o aşılara! Sonra Dünya Sağlık Örgütü (DSÖ) Sputnik aşısını üretim problemleri nedeniyle onaylamadı. Bugün kimse Sputnik'ten bahsetmiyor.
İkincisi, geçen yılın sonbaharında Cumhurbaşkanı Erdoğan 2021'nin ilk aylarında "yerli aşımızı dünyaya sunacağımızı" söyledi. Sağlık Bakanı Fahrettin Koca "Nisan'a kadar kim getiriyorsa onun aşısını alırım. Nisan'da zaten bizim aşımız çıkacak ve ihtiyacımız kalmayacak" demişti. Politika böyle kurgulanmıştı. 2021'in Ekim'ine geldik, ortada yerli aşı filan yok. Bu, politikaların çok kötü kurgulandığına ve bir öngörüsüzlükle gidildiğine işaret ediyor.
Üçüncüsü, aşı tereddüdünü kamu kurumu yarattı. Sağlık Bakanı, Sinovac şirketinin CoronaVac aşısını neden tercih ettiğini "Bu yılların aşısı ve çok güvenilir. Ben yeni mRNA aşılarına güvenemiyorum. O yüzden milletime güvenilir aşıyı seçtim" diye anlatmıştı. O dönem Sinovac ile ilişki kurduğu için onu bir başka aşıyı kötüleyerek parlatmıştı. Bu da insanların kafasında mRNA aşılarının güvenilir olmadığını düşünmesine neden oldu.
Kimler aşıya güvenmiyor?
"Bizde kadınlara, gençlere, Kürtlere aşı kampanyası yapılmıyor. Aşı kampanyası adına yapılan tek şey, Sayın Bakan'ın tweet atması." | |
Son olarak, bu ülkede aşı karşıtı lobi güçlü. Sayıca azlar ama güçlüler. Bunu nereden görüyoruz? Örneğin, aşı olmamış insanlara haftada iki kere PCR kontrolü planlandı bilhassa eğitim emekçilerinde. Şanlıurfa Valiliği, PCR zorunluluğunu kaldırdı. Burası, en düşük aşı oranına sahip illerden! Bunu tesadüf olarak görmemek lazım.
Aşı karşıtı lobi, PCR istenmesinin önünde gerçekten önemli bir engel. Türkiye'de yapılan anketlerde "Sizden sık sık PCR istense aşı mı olursunuz, test mi yaptırırsınız?" diye sorulan aşısız gruplardaki kişilerin çoğu "Aşı olurum" diyor. Aşı karşıtı lobi aslında PCR zorunluluğu kararının devam ettirilmesi halinde, aşılanan nüfusun çok fazla artacağının farkında. Bu nedenle de bu PCR kararını değiştirmede etkin olduklarını düşünüyorum.
"Aşı kampanyası şart"
Tüm bu politikalar Türkiye'yi nereye getirdi?
Günlük aşı yapma oranımız çok düştü, sayımız da haftalık 2 milyon dozun altına düştü. En önemlisi, ilk doz aşısını yaptıranların sayısı 70 binin altına indi.
Bizim hedefimiz, Delta varyantında bağışıklık açısından yüzde 80-83'e ulaşmak. Bu mevcut halimizle ulaşamayacağız, çünkü politikaların tümü aşı olunmaması üzerine.
Kadınlara, çocuklara, yoksullara, Kürtlere yönelik kampanyalar düzenlenmeli. PCR'lar ve hızlı testlerin istenmeli. Toplumun tüm taraflarıyla el birliğiyle bir aşı kampanyasına girişmek şart.
Maskeler ne zaman çıkacak?"Sağlık Bakanı Fahrettin Koca, bu sonbaharı kastederek 'Aşılı olanlar maskeyi çıkaracak' demişti. Sonbahardayız, aşılı olanlar maskeyi çıkarabildi mi? Bu tür öngörüleri yapabilmenin yolu, kamu sağlığını gözeten bir pandemi kontrol politikası yürütülmesidir. "Bugün dünyanın üçüncü sırasındayız vaka sayısı olarak. Test sayımızı artırmıyoruz ama test pozifliğimiz giderek artıyor. Bizim bu süreç içerisinde bir tarih verebilmemizin koşulu yok. İlkbahardan önce gözümüzün sonbaharda olması lazım. Mevsimsel griple beraber yükü artacak tabloya dair ne yapacağımızı konuşmamız lazım." | |
(DŞ)