22 yaşındaki üniversite öğrencileri Ferhat Tüzer, Berna Yılmaz ve Utku Aykar'ın "parasız eğitim" istedikleri için yargılandığı davanın bugünkü duruşmasında, üçü için de "örgüt üyeliğinden" 15 yıla varan hapis cezası istendi.
Ferhat ile Berna, 14 Mart 2010'da, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın konuştuğu toplantıda, "Parasız eğitim istiyoruz, alacağız" yazılı pankartı açmış, Utku da aynı talebin yazılı olduğu broşürleri dağıtmıştı.
Üçü de hemen gözaltına alınıp çıkarıldıkları İstanbul Özel Yetkili 10. Ağır Ceza Mahkemesi'nce tutuklandı. "Devrimci Halk Kurtuluş Partisi/Cephesi (DHKP/C) üyesi olmak ve örgüt adına propaganda yapmaktan", Terörle Mücadele Kanunu 5. maddesi uyarınca "örgüt üyeliği" ile suçlandılar.
Ferhat ve Berna 19 ay tutuklu kaldıktan sonra, 6 Ekim 2011'deki duruşmada tahliye edildi.
Davanın eski savcısı Kasım İlimlioğlu, 24 Mayıs 2011'de görülen duruşmada verdiği mütalaasında, eylemlerinin Anayasal bir hak olan ifade özgürlüğü kapsamında olduğunu belirterek gençlerin tahliye ve beraatini istemişti.
İlimoğlu, silahsız ve saldırısız toplantı ve yürüyüşün önceden izin almadan yapılabileceğinin de Anayasa'da yer aldığını ifade etmişti.
Yeni Savcı Adem Özcan ise bugünkü duruşmada üç öğrencinin de "örgüt üyesi olduğu" yönünde mütalaa verdi. Ferhat, Berna ve Utku'nun, 7,5 yıldan 15 yıla kadar hapsi istendi.
Özcan, Emniyet Müdürlüğü'nün, "DHKP/C terör örgütünün 30 Eylül 2009'dan itibaren 'Amerika defol, bu vatan bizim-Dev Genç' adlı bir kampanya başlatacağı ve örgütün alt seksiyonlarının 'Eğitim Harçlarının Kaldırılması ve Parasız Eğitim verilmesi' talepleriyle kampanya başlatacağı" şeklinde ihbarlar aldığını gerekçe gösterdi.
"Sanıkların DHKP/C örgütünün alt yapılanması olan Halk Cephesi ve Gençlik Federasyonu isimli oluşumların düzenlemiş olduğu birden fazla eyleme katıldıkları, eylemlerinin süreklilik ve çeşitlilik arz ettiği, sanıkların DHKP/C örgütü güdümünde yayın yapan basın ve yayın kuruluşları aracılığıyla verilen talimatlar ve yapılan çağrılar doğrultusunda bu yasadışı gösterilere katıldıkları, bu haliyle sanıkların eylemlerinin bir bütün halinde silahlı örgüt üyesi olmak suçunu oluşturduğu, yargılama sonucu elde edilen tüm delillerden anlaşılmıştır."
Avukat Taylan Tanay, her iki savcının da aynı gerekçeler ve aynı delillerle farklı mütalaa verdiğini söyledi.
"Savcı İlimlioğlu, öğrencilerin katıldıkları yasal eylemlerin Anayasal hak olduğunu söylerken, Savcı Özcan, aynı eylemleri gerekçe göstererek bu kez örgüt üyeliği suçlamasında bulundu. İlk mütalaada bu eylemler 'demokratik hak' olarak değerlendirilirken, şimdi aynı eylemler 'terör faaliyeti' kapsamına alındı."
"Savcı Özcan'ın değerlendirmesiyle, gazeteciler, öğrenciler, sendika üyeleri, işçiler, HES mücadelesi verenlerin katıldığı her eylem 'terör suçu' kapsamına alınabilir ve tüm toplumu 'terörist' olarak tanımlamak mümkün hale gelir."
Tanay, son mütalaayı "idari değil siyasi bir tasarruf" olarak tanımladı.
Mahkeme Başkanı Aytekin Özanlı savunmaların hazırlanması talebini de göz önünde bulundurarak, davanın 31 Mayıs 2012'ye bırakılmasına karar verdi.
Savcı İlimlioğlu, İstanbul'da Ergenekon davasını yürüten özel yetkili savcılardandı. Ergenekon soruşturmasına bakan diğer savcıları "insan haklarına aykırı davranmakla" suçlayan İlimoğlu, Hakimler ve Savcılar Yüksek Kurulu (HSYK) Yaz Kararnamesi'yle, 20 Haziran 2011'de özel yetkileri kaldırılarak Büyükçekmece Savcılığı'na atandı. (AS)