* Fotoğraf: Doğukan Keskinkılıç / AA
Türkiye’de son iki günde “Koronavirüsün Ekonomik ve Sosyal Hayata Etkilerinin Azaltılması Hakkında Kanun ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi” ile “Yükseköğretim Kanunu ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi” isimli iki kanun paketi TBMM Genel Kurulu’nda kabul edilip yasalaşarak hayatlarımıza girdi.
Bu yasalar, Cumhurbaşkanı ve AKP Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğan tarafından henüz onaylanmadığı için yürürlüğe girmedi.
İşçiler, öğrenciler, öğretmenler, akademisyenler ve sağlıkçılar başta olmak üzere birçok kesimi yakından ilgilendiren yasalardaki taleplere karşılık eksiklikleri, muhalefet oluşmasına karşın kabul gören ihlalleri derledik.
Sağlık ve Sosyal Hizmet Emekçileri Sendikası (SES) Eş Genel Başkanı Gönül Erden sağlıkta şiddet yasasını, CHP Milletvekili Utku Çakırözer akademide ihraçların önünü açan yasa maddesini bianet'e değerlendirdi.
İşçiler: İşten çıkarmaya yasak değil “ücretsiz izin”
“Koronavirüsün Ekonomik ve Sosyal Hayata Etkilerinin Azaltılması Hakkında Kanun ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi”nde 9 Nisan’da işten çıkarmaların 3 ay boyunca yasaklanacağına ilişkin iddialarla gündeme gelen 62 maddelik yeni torba yasadaki maddelerde düzenlenen "ücretsiz izin" uygulaması kabul edilerek yasalaştı.
Yasalaşan teklife göre, işten atmalar 3 ay süreyle yasaklanacak ancak bunun karşılığında işverenler hiçbir ücret ödemeden işçileri ücretsiz izne çıkarabilecek. Ücretsiz izne gönderilen işçilere işsizlik sigortası fonundan her gün için 39 lira 24 kuruş yani aylık 1170 lira ödenecek.
Yasa, 15 Mart’tan sonra işten atılan ve işsizlik ödeneği alamayan işçileri de kapsarken verilen ücret işçinin ileride kullanacağı işsizlik ödeneğinden de mahsup edilecek.
İşçi sendikaları bu düzenlemeye, “Ücretsiz izin işçiler için işten ayrılma yasağıdır. İşçi haklarının gasp edilmesidir” diyerek karşı çıkmıştı. Açıklamalarda söz konusu düzenleme yerine kısa çalışma ödeneği uygulanacak olsaydı işçilerin 1752 ile 4 bin 381 lira arasında ödenek alacağı ancak mevcut hali ile işverenin kısa çalışma ödeneğine başvurmaya ihtiyacı kalmazken işçilerin de 1176 lira ücrete mecbur bırakıldığı söylendi. Tepkiler dikkate alınmadı.
Sendikal örgütlenme hakkına kısıtlama
Aynı teklifteki bir diğer düzenleme grev hakkını kısıtlamaya yönelikti. Burada muhalefetin tepkisi bir nebze sonuç verdi.
Yeni haline göre, toplu iş sözleşmesi yapılması, toplu iş uyuşmazlıklarının çözümü ile greve ilişkin süreçlerin üç ay süreyle durdurulması yerine, “yetki tespitlerinin verilmesi, toplu iş sözleşmelerinin yapılması, toplu iş uyuşmazlıklarının çözümü ile grev ve lokavta ilişkin sürelerin” üç ay süreyle uzatılması öngörüldü.
Böylece işçilerin toplu iş sözleşmesi ve grev hakkına ilişkin hak kaybı engellenmek istenirken, örgütlenme hakkı ise en az 3 ay süreyle durduruldu.
Sağlıkta şiddet: Talepler karşılık bulmadı
Sağlıkta şiddetin önlenmesine yönelik düzenleme, “Yükseköğretim Kanunu ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi”nde yer aldı.
Sağlık çalışanları, öncelikli olarak sağlıkta şiddetin Türk Ceza Kanunu’ndaki (TCK) insanlığa karşı suçlar bölümüne eklenmesini, şiddet uygulayan kişiye en az 8 yıl hapis cezası verilmesini ve böylece cezanın ertelenemez ve para cezasına çevrilemez duruma gelmesini, son olarak da şiddet uygulayan kişinin aynı sağlık kuruluşundan hizmet alamamasını talep ediyordu.
Ancak kanun teklifi beklenenden farklı geldi. Sağlık meslek örgütleri yasanın hafifletildiğini ve “şartlı” olarak geçirilmeye çalışıldığını söyleyerek eksiklikleri çeşitli açıklamalarla dile getirdi. Bu tepki ve talepler de karşılık bulmadı. Düzenleme değişikliğe uğramadan kanun teklifinin içinde şu şekilde geçti:
* Kamu ve özel sağlık kurum ve kuruluşlarında görev yapan personele karşı, görevleri sebebiyle işlenen, Türk Ceza Kanunu'nda yer alan kasten yaralama, tehdit, hakaret ve görevi yaptırmamak için direnme suçlarında ilgili kanunlara göre tayin edilecek cezalar yarı oranında artırılacak.
* Söz konusu suçlarda, Türk Ceza Kanunu'nda yer alan hapis cezasının ertelenmesi ve Ceza Muhakemesi Kanunu'nda düzenlenen hükmün açıklanmasının geri bırakılması hükümleri uygulanmayacak.
* Şiddetin vuku bulduğu sağlık kuruluşunda, faile veya yakınına mağdurun verdiği hizmeti verebilecek başka sağlık personeli bulunması halinde, hizmet diğer personel tarafından verilecek.
Erden: Sağlıkta şiddeti engellemeye dönük değil
Sağlıkta şiddetin engellemesine yönelik düzenlemeyi bianet'e değerlendiren SES Eş Genel Başkanı Gönül Erden, yasanın bu haliyle yetersiz olduğunu kaydederek şu değerlendirmeleri yaptı:
"Eksik ve bir bütün olarak sorunları çözmeye dönük olmasa da bu yasanın çıkması, AKP ve MHP'nin iyi niyetiyle değil yine biz sağlık meslek örgütlerinin ve sağlık emekçilerinin yıllardır verdiği mücadelesi sonucu olmuştur.
"Yasa caydırıcıdır elbette ancak bu haliyle sağlıkta şiddeti çözmeye, engellemeye dönük değildir. Biz ısrarla diyoruz ki sağlıkta şiddeti ceza yasasıyla çözemezsiniz. Sağlıktaki temel politikaları değiştirmeden, bugün şiddete sebep olan sağlıkta dönüşüm programını iptal etmeden, sağlık emekçilerini hedefe koyan, itibarızlaştıran söylemleri değiştirmeden, performansa dayalı sistemi ortadan kaldırmadan, hastayı müşteri bizleri köle yapan sistemi değiştirmeden, sağlık emekçilerini, sağlık örgütlerini bu sürece dahil etmeden sağlıkta şiddeti çözemezsiniz. Çünkü sağlıkta şiddetin temel problemi sağlıkta dönüşüm programı ve iktidarın yaklaşımıdır. O yüzden bu yasa eksik ve yetmezdir."
Akademisyenler: Önü açılan ihraçlar
Aynı kanun teklifinde, Olağanüstü Hal (OHAL) döneminde çıkarılan KHK’lar ile üniversitelerdeki görevlerinden ihraç edilen akademisyenlere yenilerini eklemeye yönelik bir madde de düzenlendi.
Teklifte, üniversite öğretim üyelerinin, “terör örgütü propagandası yapmak, bu örgütlerle eylem birliği içerisinde olmak veya yardım etmek, kamu imkân ve kaynaklarını bu örgütleri desteklemeye yönelik kullanmak ya da kullandırmak” durumlarının içinde bulunduğu takdirde görevinden çıkarılacağı şeklinde bir madde yer aldı.
Üniversitelerde OHAL döneminde yapılan ihraç uygulamasını yasaya taşıyan bu düzenlemeye göre, kararı rektör yardımcısı başkanlığında oluşturulan disiplin kurullarının vermesi öngörüldü.
Teklifin Genel Kurul’a gelmesinin ardından başlayan görüşmelerde muhalefet ilgili maddeye “Terör” tanımın genişliğine dikkat çekerek, “terör propagandası” suçlamasının akademisyenlerin ifade, düşünce özgürlüğünü kısıtlamak anlamına geleceği gerekçesiyle itiraz etti. Somut çerçevesi olmayan, delillere dayanmayan soruşturmalara kaynaklık edebilecek bu ifadenin tekliften çıkarılması istendi.
AKP, itirazlar üzerine söz konusu madde ile ilgili değişiklik önergesi vererek “terör propagandası” ifadesini çıkardı. “Terör niteliğinde eylemlerde bulunmak veya bu eylemleri desteklemek” ifadelerini koruyan AKP mevcut yasaya, “kamu imkan ve kaynaklarını bu örgütler için kullanmak ya da kullandırmak” cümlesini eklemiş oldu.
Değişiklikle kabul edilen yeni madde, “Terör niteliğinde eylemlerde bulunmak veya bu eylemleri desteklemek, kamu imkan ve kaynaklarını bu örgütler için kullanmak ya da kullandırmak” olarak düzenlendi. Bu maddeye dayanarak akademisyenlerin kamu görevinden çıkarılmasına karar verilebilecek.
Çakırözer: Kısıtlandı ama yeterli değil
Söz konusu maddeye TBMM'deki görüşmeler sırasında da "propaganda" kavramının çok geniş olduğunu savunarak itiraz eden CHP Milletvekili Utku Çakırözer, maddenin son haliyle ilgili bianet'e şu değerlendirmeleri yaptı:
"Anayasa Mahkemesi'nin 2019'da iptal ettiği 657 sayılı kanundaki kamu görevinden çıkarma paragrafını aynen geri getirmeye çalıştılar. Fakat propaganda çok geniş bir kavram, bazen bir söz de mesaj da propaganda olabiliyor. O nedenle biz buna karşı çıktık ve akademik özerkliğe uygun bir hale getirilmesini istedik. Son haliyle daha somut bir hale getirilmiş oldu. Propagandanın maddeden çıkması kısıtlayıcıdır ama daha net bir tanım da yapılabilirdi. Bu nedenle yeterli olduğu söylenemez." (TP)