Yargıtay Ceza Genel Kurulu, bir cinsel istismar davasında yerel mahkemenin verdiği 28 yıl hapis cezasını "Adli Tıp Kurumu'ndan rapor alınmadığı" gerekçesiyle bozan Yargıtay 5. Ceza Dairesi'nin kararını uygun buldu. Yargıtayın bozma kararına direnen yerel mahkemenin, dairenin kararına uyması gerektiğine hükmetti.
Hukukçu Evren Paydak, "Kararın hiçbir hukuki dayanağı olmadığını" vurguluyor.
Paydak'a göre, bu aşamadan sonra yapılacak tek şey Türkiye'yi Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'nde (AİHM) mahkûm ettirmek.
"Hem 2571 Sayılı Yükseköğretim Kurulu (YÖK) hem de Adli Tıp Kurumu Kanunu cinsel suçlarla ilgili konularda üniversiteler bünyesindeki adli tıp enstitülerinin ve psikiyatri kurullarının bilirkişi kabul edilmesi gerekiyor.. Yargıtay, cinayet, yaralama, iş kazası, trafik kazası davalarında üniversite hastanelerinden alınmış raporları kabul ederken tecavüz ve cinsel istismar davalarında Adli Tıp Kurumu raporu şartı getiriyor. Adli Tıp Kurumu'ndan rapor alınmazsa yerel mahkemelerin kararını bozuyor."
Adli Tıp Kurumu zorunluluğu yeni mağduriyetler yaratıyor
Yerel mahkemelerin başkanlarının bu endişe ile üniversite hastanelerinden alınmış raporları yeterli görmeyip Adli Tıp Kurumu'ndan rapor istediğini hatırlatan Paydak, bu uygulamanın ise yeni mağduriyetler yarattığını vurguluyor:
"Tecavüz mağdurları, ruh sağlıkları bozulduğu için tedavi görmeye başlıyor. Bu tedaviyi en yetkin kuruluşlar olan üniversite hastanelerinde alıyor. Hali hazırda ruh sağlığı bozulduğu için tedavi görmekte olan kadın ve çocukların yaşadıklarını Adli Tıp Kurumu'nda bir kez daha anlatması yeniden travmatize olmalarına yol açıyor.
Adli Tıp Kurumu'nun cinsel suçlar ve küçük yaştaki çocuklara ilişkin suçlarla ilgili çalışan 6. İhtisas Kurulu hem yetersiz hem de çok yoğun.
Kurul, 2012 yılından önceye randevu veremiyor. Yoğunluk nedeniyle bir dosyanın Adli Tıp Kurumu'na gelip sonuçlanması, ortalama iki yıl sürüyor. Olayın uzun süre sürüncemede kalması, cinsel şiddet mağdurunun iyileşmesini geciktiriyor; doğru teşhis konulmasını engelliyor.
Kurulda psikolojik süreçle ilgili uzman sayısı da kadın üye sayısı da yok denecek kadar az.
Cinsel şiddete, taciz ya da tecavüze maruz bırakılan kişi yaşadıklarını 15-20 kişinin karşısında, tekrar tekrar anlatmak zorunda kalıyor. Kurul muayenesinden geçen kadınların tanıklıklarına göre bu heyet, kendini mahkemenin yerine koyuyor ve mağdurun ruh hali yerine o gün ne giydiğini, neden suç mahallinde olduğunu vs. sorguluyor."
Yargıtay tecavüz suçunun işlenebileceğine inanmıyor
Yargıtay'ın Adli Tıp Kurumu ısrarı neden?
Paydak'a göre, Yargıtay 5. Ceza Dairesi'nin ve Yargıtay Ceza Genel Kurulu'nun Adli Tıp Kurumu ısrarında "tecavüz suçunun işlenebileceğine inanmayışı" etkili.
"Adli sistem neredeyse tecavüzün suç olduğuna inanmıyor. Yargı işleyişi, bakış açısı ve aldığı kararlarda erkeklerden yana bir duruş sergiliyor. İlgilendiğimiz davaların satır aralarında sistemin tecavüzcüleri değil tecavüze uğrayan kadını ve çocuğu suçlu çıkarmaya çalıştığını okuyabiliyoruz. Bu da bu zihniyetin Yargıtay'a sirayet etmesi. Yargıtay'ın bakış açısı şu: Üniversite hastanelerindeki hocalar duygusal olarak etkileniyor. Adli Tıp Kurumu çalışanları ise erkek devletin erkek yüzünü temsil ediyor."
Paydak, Adli Tıp Kurumu'nun kapatılmasını, bağımsız üniversite hastanelerinin bilirkişi olarak kabul görmesi için gerekli düzenlemelerin yapılmasını, üniversite hastaneleri bünyesinde tecavüz kriz merkezleri açılmasını öneriyor.
Tecavüz sanıklarına "Adli Tıp" tahliyesi
Ankara'da, iki kişinin "zorla alıkoyma", "yağma" ve "tecavüz" suçlarından 30 yıla kadar hapis cezası istemiyle yargılandığı davada Sincan Ağır Ceza Mahkemesi, iki üniversite hastanesinin tecavüz mağdurunun ruh sağlığının bozulduğu yönündeki raporunu kabul etmemişti. Mahkeme kararına Yargıtay 5. Ceza Dairesi'nin kararını bozabileceğini gerekçe göstermişti. Tecavüz mağduru İstanbul Adli Tıp Kurumu'na sevk edilirken kurum raporunun gecikeceği gerekçesiyle sanıklar tahliye edilmişti.
Ankara 7. Ağır Ceza Mahkemesi de direnmişti
Ankara 7. Ağır Ceza Mahkemesi ise kamuoyunda "kasklı sapık" olarak bilinen tenor Şahin Ö.'ye, 14 yıl önce 15 yaşından küçük kız çocuğuna tecavüz ettiği suçlamasıyla verilen 20 yıllık hapis cezasını "Adli Tıp Kurumu'ndan rapor alınmadığı" gerekçesiyle bozan Yargıtay kararına direnmişti. Dosya Yargıtay Ceza Genel Kurulu'nda görüşülmeyi bekliyor.
Adli Tıp Kurumu raporları tartışılıyor
Vakit gazetesi yazarı Hüseyin Üzmez'in 14 yaşındaki kız çocuğuna cinsel istismarda bulunduğu için yargılandığı davada Adli Tıp Kurumu 6. İhtisas Kurulu "çocuğun bedensel ve ruhsal travma yaşamadığı" yönünde rapor vermişti. Rapor uyarınca Üzmez tahliye edilmiş, tepkiler üzerine dosya yeniden ele alınmış ve Kurul üçüncü muayenenin sonunda B.Ç.'nin ruh sağlığının bozulduğuna karar vermişti.
11 ve 13 yaşındaki iki kız öğrencisine cinsel tacizden tutuklanan satranç öğretmeni Halil Sertaç Dalkıran, Adli Tıp Kurumu'nun "çocukların beden ve ruh sağlığının bozulmadığına ilişkin" raporundan sonra tahliye edilmişti.
Konya'da 13 yaşındayken iki kez tecavüze uğrayan kız çocuğu için aynı heyet "15 yaşında" diye rapor verince sanıklardan ikisi beraat etmiş, 13'ü de tutuksuz yargılanmak üzere serbest bırakılmıştı. (BB/EÖ)