16 yıllık kaynakçı 43 yaşındaki Ekrem Bektaş 14 Haziran 2005 tarihinde Torgem tersanesinde gaz sıkışmasından dolayı yaşanan patlamada hayatını kaybetti.
Tuzla tersanelerinde sadece son sekiz ayda 18 işçi hayatını kaybetti. Onların isimlerini gazetelerden okurken "geride kalanları, aileleri ne yapar?" sorusunun cevabı peşinde Emine Bektaş'la konuştuk.
Üç çocuk babası olan Bektaş’ın ölümünü protesto etmek için tersane önünde toplanan kalabalık Tuzla’daki en büyük eylemlerden birini gerçekleştirmişti.
O günden beri işçi ölümlerinin protesto edildiği her alanda konuşan Bektaş’ın annesi Emine Bektaş Çağdaş Yaşamı Destekleme Derneği (ÇYDD) Tuzla şubesi tarafından bu yıl Yılın Annesi seçildi.
"Benim oğlum öldü, başka çocuklar ölmesin"
“Benim oğlum öldü, başka çocuklar ölmesin diye mücadele ediyorum” diyen Emine Bektaş bianet’e tersane işçisi oğlunun ölümünden sonra yaşadıklarını anlattı.
“Oğlumun emekliliğine altı ay vardı. Ölümünden birkaç gün önce işten eve yüzü kızarmış bir şekilde geldi. ‘Neden yüzünün kızardığını’ sordum. ‘Çok çalışıyorum’ dedi. Morali bozuktu, evde de misafir olduğu için beni mutfağa çağırdı. Tersanede üzerinde çalıştıkları kalasların çok ince olduğunu ve bu nedenle başına bir şey geleceğinden endişe ettiğini’ söyledi. 18 Haziran’da tersaneden ayrılmayı planlıyordu. Ama olmadı...”
"Başka canlar yanmasın diye eyleme katıldım"
Diğer oğlu da tersanede işçi olarak çalışan ve Ekrem Bektaş'ın ölümünü protesto etmek için Liman Tersane Gemi Yapım ve Onarım İşçileri Sendikası'nın (Limter İş) düzenlediği eylemlere katılan Emine Bektaş “Başka canların yanmaması” talebiyle bu eylemlere katıldığını söylüyor.
“Oğlum öldükten sonra sendika eylem düzenleyeceğini söyledi. Ben de eyleme katıldım. Çok kalabalıktı, çok insan vardı. Ben gazetecilere ve televizyon kanallarına konuştum. Hissettiklerimi, ölümlerin son bulması gerektiğini anlattım. Benim ciğerim yandı, başka annelerin, evlatların, eşlerinki yanmasın dedim.”
"Ben para ya da araba değil, adalet istiyorum"
Emine Bektaş “Çocuğumun hakkını ömrüm, nefesim yetene kadar arayacağım” diyor ve ölen işçilerin ailelerinin de sessiz kalmaması gerektiğini söylüyor.
“Bana ‘terörist’, ‘komünist’ diyorlar. Ben sadece oğlumun hakkını arıyorum. Ölen işçilerin ailelerine işveren para veriyor, ‘susun’ diyor. İnsan hayatı üç kuruş olmuş. Benim canım gitmiş, dünyayı verseler ne fayda. Ben adalet istiyorum, işçileri öldürenlerin belirlenmesini istiyorum, para filan değil.”
Gisan tersanesinde ölen üç işçinin haberini aldığından beri içinin yandığını ifade eden Emine Bektaş “Ölen her işçinin oğlu kadar canını yaktığını” söylerken gözleri doluyor.
“Tuzla gençlere mezar olmuş artık. Bursa ve Kocaeli’nde kimseler ölmüyor. Ama Tuzla’da her gün işçiler yaşamlarını kaybediyorlar. Tuzla’da patronlar zenginleştikçe, işçiler yoksullaşıyor, ölüyorlar.”
"Televizyonda Tuzla adını duyduğumda korkuyorum"
Oğlunun davasının hâlâ sürdüğünü söylüyor ve ekliyor:
“Televizyonu açamıyorum. Açtığımda Tuzla adını duyunca kalbim sıkışıyor gibi oluyor. Yine bir işçinin öldüğünü söyleyecekler diye çok korkuyorum. Herkes birlik olsun, ölen ve yaralanan işçilerin hakları aransın, sorumlular bulunsun ve cezalandırılsın. Eğer birlik olmazsak daha çok işçi ölecek, ailelerin hayatları kararmaya devam edecek.”
14 Haziran 2005’te Torgem tersanesinde gaz sıkışması sonucu meydana gelen patlamada hayatını kaybeden Ekrem Bektaş’ın ailesi "tüm baskılara rağmen hukuki mücadelelerini sürdürdüklerini, işverenin para ve araba tekliflerine rağmen davadan vazgeçmediklerini" söylüyorlar.
Ekrem Bektaş’ın ölümünün ardından 4 bin işçinin de katıldığı “16 Haziran İş Cinayetlerine Karşı Kitlesel Eylem”i Tuzla’da yapılan en kalabalık protesto olmuştu.(ZG-BÇ/EZÖ)