Cumhuriyet'in ilanından bir yıl sonra kurulan ve 2005'e kadar hizmet veren Heybeliada Sanatoryumu, önceki gece (18 Ekim) yandı.
Dört yıldır kendi haline terk edilen 84 yıllık binada bugüne kadar şifa bulan isimler arasında İsmet İnönü, Ece Ayhan ve Rıfat Ilgaz gibi isimler bulunuyor.
Ada sakinleri hastanenin rant için yakıldığı görüşünde.
Birçok uzman yetiştirdi, çok sayıda ünlü şifa buldu
Türkiye'nin ilk verem hastanesi 12 Haziran 1924'de Heybeliada'nın güney tarafındaki Çam Limanı'na bakan tepede inşa edildi. İsviçre'deki bir sanatoryum model alınarak yapılan hastane, 16 yatak kapasitesiyle hizmet verdi.
1940'lı yılların ortalarında bir bina daha ilave edildi, daha sonra idare binaları ve hemşire lojmanlarının eklenmesiyle genişletildi.
Şehir merkezinden uzak, çam ormanları içinde temiz bir hava ve kuvvetli bir gıda bakımı, o yıllarda ölümcül hastalıklardan biri olan veremin en iyi tedavi şekliydi. Hastalar için balkonunda da birer yatak vardı. Gıda olarak hastalara günde dört öğün yemek yanında et, süt ve bal veriliyordu.
Bunların yanı sıra tıp eğitimi de veren sanatoryum, Prof. Dr. Siyami Ersek'in de aralarında bulunduğu birçok yerli ve yabancı uzman doktor yetiştirdi. Bu sebeple, Dünya Sağlık Örgütü (WHO) tarafından tüberkülozda eğitim ve araştırma hastanesi olarak kabul edildi.
Heybeliada Sanatoryumu'nda bir rehabilitasyon merkezi de bulunuyordu. Ustalar vasıtasıyla hastalara ayakkabıcılık, çorapçılık, fotoğrafçılık, heykeltıraşlık, saatçilik, daktilo gibi kurlsar verildi. Kuruluşunun 50. yılında yapılan bir araştırmaya göre, kurslara katılan yaklaşık bin kişinin yarısı meslek ve iş sahibi olmuştu.
Sağlık sorunlarında moral desteğin de önemli bir yardımcı etken olduğu fikriyle çalışan sanatoryumda haftada bir moral günleri düzenleniyor, bu gecelerde film gösterimleri ya da konser düzenleniyordu.
Darbenin ardından bakanlık ödenekleri kesti, depremden zarar gördü
1980'e kadar devletin sağlık politikası gereği devletin çözmesi gereken bir sorun olan veremin tedavisi konusundaki masraflarının yanı sıra gıda, yakıt, elektrik ve su harcamaları da Sağlık Bakanlığı tarafından karşılanıyordu. 12 Eylül askeri darbesinin ardından devlet desteği kesildi.
Kendi giderlerini karşılamakta sıkıntı çeken sanatoryum için ödenek ayrılamayınca bakım da yapılamadı. Göğüs cerrahisi konusunda önemli bir merkez olmasına karşın bünyesinde MR ve tomografi cihazı yoktu. Çalışanların ücretleri yeterli seviyenin altında kaldı. Uzman ve asistan eğitimi için yenileştirmeler yapılmadı. Bunun hastalara yansıması da bakımlardaki yetersizlik ve hizmetlerdeki aksamalar oldu.
Eldeki imkanlarla yapılan bakımlarla ayakta tutulmaya çalışılan sanatoryum binası 17 Ağustos 1999'da yaşanan depremde büyük hasar gördü. Sıvalar bloklar halinde döküldü, bacalar yıkıldı, duvarlarda çatlaklar oluştu ve çatılar zarar gördü.
Hasara rağmen hiçbir can kaybının olmadığı depremin ardından hastalar bahçelere taşındı ve geçici bir süre bakımlar burada sürdü.
Bayındırlık Müdürlüğü'ne bağlı heyetin incelemeleri sonunda binanın hasar görmesine rağmen tehlike arz etmediği yönündeki tespitleri üzerine hastalar yeniden hastaneye taşındı.
Müdürlüğün tespitlerinin aksine iki binanın diğerlerinden daha çok hasar gördüğü ve mutlak bakım yapılması gerektiği ortaya çıktı. Bloklar boşaltılarak 2001'de, İlaç Endüstrisi İşverenler Sendikası'nın maddi desteğiyle restore edildi.
Ne var ki bu da yeterli olmadı ve dört yıl daha ayakta kalabilen sanatoryum 2005'te, İstanbul Sağlık Müdür Vekili Uzman Dr. Mehmet Bakar yaptığı açıklamada "Heybeliada Sanatoryumu'nun boşaltılarak şehir merkezine taşınacağını" bildirdi. Kapatılma sebebi "deniz yoluyla ulaşımın zorluğu ve yeterli hasta bulunmaması" olarak gösterildi.
1 Ağustos 2005'te Bakanlığın verdiği onayla Heybeliada Sanatoryumu Göğüs Hastalıkları ve Göğüs Cerrahisi Eğitim ve Araştırma Hastanesi'nin Süreyyapaşa Göğüs Kalp ve Damar Hastalıkları Eğitim ve Araştırma Hastanesi'ne kadro ve tıbbi donanımı ile nakledilmesine karar verildi. Personel ve hastaların bir kısmı bu hastaneye sevk edilirken, bazı hastalar da taburcu edildi.
100'ü doktor ve hemşire olmak üzere 250 personeli ve 660 yatak kapasitesi olan bu hastanenin 30 Eylül 2005'te bir daha açılmamak üzere kapatıldı.
Ada sakinleri: Rant için yakıldı
Bu tarihten sonraki dört yıl boyunca boş kalan ve harabeye dönen sanatoryum binası 18 Ekim Pazar saat 21.30 sularında alev aldı. İlk müdahaleyi ada itfaiyesi yaptı ancak yeterli olmadı.
Maltepe İskelesi'ne yanaşan çıkarma gemisiyle Kadıköy, Kartal ve Maltepe itfaiyesinden Heybeliada'ya takviye ekipler gönderildi. Binanın üst katları çöktü ve büyük hasar oluştu. Yangın çevredeki ormanlık alana sıçramadan kontrol altına alındı. Ancak sanatoryumun heybetli binası büyük yanmıştı.
Radikal Gazetesi'nin haberine göre adada yaşayanlardan bazıları sanatoryumun rant kavgası nedeniyle yakılmış olabileceğini söylüyorlar.
23 yıl sanatoryumda çalışan ve ismini açıklamayan ada sakini, "Dünya çapında bir hastaneydi eskiden. Yoğunluktan dolayı hastalar sırayla alınırdı. Hastanenin olduğu yerde çok değerli. Ticari amaçlar yüzünden yakılmış olduğunu düşünüyorum. Hastane kapandığı için orada elektrik yoktu. Sadece idari bölümde elektrik var, tamamen karanlık ve ormanlık bir yer. Mutlaka bir şey olmuştur. Yeterince aydınlık olmadığı için biri ya da birileri bir şey yapmıştır" dedi. Bazı adalılar hastane arazisinin satılmak istendiğini öne sürdü.
84 yıllık Heybeliada Sanatoryum'u geride bu iddiaları bırakarak yok oldu.(BÇ)