Koroğlu, "Mağdurlar derken, kredi kartı yüzsüzlerini kastetmiyoruz" diyerek açıkladı:
"Mağdur dediklerimiz, sabit ücretli, düşük gelirli, gelir dağılımından en az pay alan, bir sonraki ay için borçlanmak zorunda kalarak geçinen, kredi kartını zorunlu tüketim ihtiyaçları için kullananlar."
Koroğlu: Yasa asgari ödeme yaparak yaşayanları dışladı
Koroğlu, yasanın kredi kartı borçlularına ödeme planı öngören geçici 4. maddesinin yalnızca "icralık olanları, temerrüde düşmüş olanları" kapsadığını, oysa milyonlarca kişinin halen kredi kartının ödenebilir en az miktarı ödeyerek ve borçlanarak yaşadığına dikkat çekti:
"Bu insanların ödeme güçleri olsaydı, zaten borçlarını ödemiş olurlardı. Hayatlarını idame ettirebilmek için borçlanarak yaşıyorlar. Yasa bunların durumuna çözüm getirmedi. İleride yeni bir kriz daha göreceğiz."
"Yargıda tüketici dezavantajlı"
Koroğlu, ihtilaf halinde, yasanın tüketicileri tüketici mahkemelerine ve tiketici ilçe hakem heyetlerine başvurmaya zorunlu kıldığını, bankalarınsa genel mahkemelere başvurabildiğini söyledi.
"Bu tüketicinin aleyhine. Tüketici mahkemelerinin iş yükü çok yüksek. İstanbul'da yalnızca 4 tüketici mahkemesi dairesi var. Yoğunluk nedeniyle duruşma araları 6 aya kadar ulaşabiliyor. Bankaların açacağı davalar süratle sonuçlanırken, tüketicilerin açacağı davalar yıllarca sürebilir."
Koroğlu, Tüketici mahkemelerindeki hakimlerin bu konuda yeterince ihtisaslaşmış olmadığını, ilçe hakem heyetlerindeyse tüketicilerin iradesinin yer almadığını ekledi.
"Tüketicinin sesi yok"
Koroğlu, yasayla ilgili eleştirilerini şöyle sıraladı:
Yasada katılımcı demokrasi yok: Faizlerle ilgili üst sınır düzenlemesi Merkez Bankası'na (MB), diğer düzenlemeler de Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurulu'na bırakıldı. Yasanın nasıl uygulanacağını belirleyen yönetmeliği BDDK hazırlayacak. Burada tüketicilerin sesi yok. Düzenlemelerde, tüketici örgütlerinin temsilcileri bulunmalıydı.
Faizler MB inisiyatifine bırakıldı, kriter belirlenmedi: Yasa sözleşme faizinin üst sınırını belirlemeyi Merkez Bankası'na bıraktı. Ama kriter belirlenmedi. Üretici veya Tüketici Fiyat Endeksi, yıllık enflasyon oranı kriter olarak belirlenebilirdi.
Bankalar sokakta kart pazarlamayı sürdürebilecek: Yasanın 8. maddesi, talepte bulunmayana kart verilemez diyor ama, bankaların genel müdürlükleriyle şubeleri dışında başvuru toplanabiliyor. BDDK'nin uygun görüşü alındıktan sonra, Türkiye Bankalar Birliği'yle Türkiye Katılım bankaları Birliği'nin ortak kararıyla başvuru toplanabilecek yerler belirlenebiliyor. Yani, pazarda başvuru formu dağıtmak hâlâ kolay. Sorsanız, bankalar "kart değil, form dağıtıyoruz" diyecekler. Bilinçsiz tüketici açısından değişen bir şey yok.
İcrada ana parayı yine banka belirleyebilir: Yasaya göre, ödenebilir en düşük miktarın üç ay ödenmemesi halinde, kart iptal ediliyor ve banka işlemlere başlıyor. Ama banka bu süre içinde tüketiciye bildirimde bulunmazsa veya bildirim tüketiciye ulaşmazsa, bu süre içinde faiz işletebilir ve ana para gerçek ana para olmaktan çıkar. Yasada, "kredi kartının iptalinden itibaren 30 gün içinde banka noter ihtarnamesi göndermek zorundadır" ifadesi olmalıydı.
Çalıntı/kayıp kart işlemleri: Yasa, çalıntı ve kayıp kart işlemlerinden 150 YTL'ye kadar tüketiciyi sorumlu tutuyor. Tamamıyla üye işyeri sorumlu olmalıydı.
"Faiz oranları ekstrelerde yer almalı"
Koroğlu, BDDK'ye de çağrıda bulundu ve yayınladığı en düşük ve en yüksek faiz oranlarını uygulayan bankalar bilgisinin hesap ekstrelerinde yer alması gerektiğini söyledi.
"BDDK piyasada en uygun şartlarda kredi kartı sözleşmesi gerçekleştiren, en düşük ve en yüksek faiz oranlarını uygulayan bankaları yayınlama görevini üstlenmiştir. BDDK'nin yönetmeliği şöyle düzenlemeli:
"Bu kanuna tabi tüm kişi ve kuruluşlar hesap özetlerinde ve kanunen yayınlamak ve tebliğ ettirmekle yükümlü oldukları metinlerde BDDK'nin tespit edeceği metinleri yayınlamak zorundadır." (TK)