Daha az önce, bir kadın meslektaşımla onun kıyafetini konu alan bir dedikodunun hazzı içindeydik. Boş inançlı biri bizi duysa, nazarınız değdi, derdi. Düştüğünü görünce "O yaşta, o kadar yüksek topuklu ayakkabılarla dolaşmaya kalkmasaydı o da" diye düşünürken buldum kendimi.
O düşmüşken, yerdeyken, şık topukluları epeyce kimsenin dikkatini çekmiş ve benim gibi düşündürmüştü sanırım.
Kendi kendime hemen suçüstü yaptım ve bu sefer de ben burun üstü çakıldım; Ortadaki sonucu, görünen bir nedene bağlayıvermek şeklinde, kolaycı bir alışkanlığım var, bir çokları gibi. Kadın düşerse, topuklu ayakkabıları da varsa, suçlu bellidir; topuklu ayakkabılar.
Daha doğrusu suçlu olan, onu giyip dolaşan, yani düşen. Doğru görünen bir düşünce. Dahası "Bilimsel bir toplantıya gelen kadın da, doğru dürüst giyinmelidir." Aynı uzantıda doğru görünümlü bir düşünce daha.
Pekala!
Kadınlar neden düşer?
Acaba bu şık meslektaşımın burnu, ayakkabılarının topuğu yüzünden mi kırılmıştı?
Size burunları farklı nedenlerle yeri öpen bu iki kadının (onun ve benim) ortak mesleğimizin (nöroloji) başucu kitabından bazı alıntılar aktarayım;
* "40 yaşını geçen bazı kadınlar düşmeye eğilimlidirler. Genellikle herhangi bir öncü belirti olmadan, yürürken öne doğru düşerler. Kendilerini kaybetmeden, başka herhangi bir şey hissetmeden düşerler, hemen ayağa kalkıp yürümeye devam ederler. Ayaklarının tökezlemediğini, ama nedense birdenbire ayaklarının boşalır gibi olduğunu söylerler.
* Her 100 kadının yaklaşık olarak üçünde bu tür düşmeler ortaya çıkar. Bu kadınların dörtte üçünde ise düşmeler 40 yaşından sonra başlar ve beşte birinin bir diğer yakın akrabasında (anne, kız kardeş, teyze, hala, v.b.) aynı tip düşmeler vardır.
* Düşmelerin sıklığı farklılık gösterir. Yılda bir iki kere düşenler olduğu gibi iki ayda bir kez, ya da ayda birkaç kez düşenler de olabilir. Düşmeler başlangıçta sık olsa da giderek seyrekleşir. Bu kadınların avuç içlerinde ve dizlerinde sıyrıklar oluşur. Ciddi yaralanmalar pek görülmez.
* Bu düşmelere neyin neden olduğu pek bilinmez. Gerçi pek çok nörolojik hastalıkta olduğu gibi , kalbin ve dolaşım sisteminin pek çok hastalığında da düşmeler olabilir. Ancak söz edilen bu tür düşmelerde, yapılan incelemelerde herhangi bir hastalık bulunamamaktadır.
* Bu kadınların kilosu, vücut yapısı, giydikleri ayakkabıların topuk yüksekliği, yürüdükleri yolun engebeleri ve benzeri şeylerin bu düşmelerle ilgisi yoktur. Ancak çoğunlukla 40 yaşı aşkın kadınlarda oluşu, daha genç kadınlarda nadiren olması, adet öncesi dönemde ya da gebeliğin ilk aylarında ortaya çıkışı gibi nedenlerle kadınlık hormonlarıyla alakalı olabileceği düşünülmüştür. Fakat hormonal döngünün nasıl olup da düşmeye neden olduğu anlaşılamamıştır.
* Bilinen bir neden olmaksızın, yürürken aniden düşen, nörolojik ve kardiyolojik olarak, düşmeye neden olabilecek herhangi bir hastalığı olmayan kadınlara "40 yaş sonrasının nedeni bilinmeyen düşme durumu" tanısı konur. Etkili bir tedavisi yoktur. Ciddi bir tehlikesinin olmadığını bilmek doktoru ve düşen kişiyi rahatlatır."
Peki bana ne oluyordu?
Şimdi bu bilgilerin ışığında düşen meslektaşına bakıp topuğuna laf eden kadın doktora (yani bana) bilmem ne demeli? Benim yerime kendinizi koyun, sizce neden böyle düşünmüş olabilirim.
Kıskançlık mı dediniz? Neden olmasın?
"Bilimsel bir toplantıya gelen kadın doğru dürüst giyinmelidir." doğru cümlesine bir de yakından bakalım isterseniz. Kadın gözüyle ve kıskanmadan.
Doğru dürüstten kastedilen ne olabilir? Topuklu olmasın, mı? Süslü olmasın, mı? Açık saçık olmasın, mı? Yoksa ne? Nasıl olsun?
Takıma ne dersiniz! Evet di'mi?
Şöyle eskilerin tayyör dediklerinden?
Üstü ceket, altı etek.
Kadın ne giymeli?
Tayyör nasıl bir kadın giysisi? Tam törenlik, toplantılık. Neden? Nedeni basit, erkekler resmi durumlarda takım elbise giyerler de ondan. Takım elbise, erkek bedenini olduğundan daha derli toplu göstermek üzere geliştirilmiş ise, takım elbise giyen erkeğin hedefi nedir sizce?
Daha ciddi görünmek denebilir ama aslı daha yakışıklı görünmek değil midir? Omuzları olduğundan geniş gösterip göbekleri örtmek ve daha görkemli görünmek isteniyor olabilir mi? İlk üretenler bunu hedeflemişler. Sizce başaramamışlar mı? Her neyse!
Tayyör aynı amaca hizmet eder mi? Ne dersiniz? Bir kadın ceket giyince, erkekleri taklit etmiş mi olur, yoksa kadınlık uzuvlarını gizlemiş mi? Ceketi çıkaran kadın bu gizlemeyi yapmadığı için mi ciddi giyinmemiş olur?
Acaba kadınlar en iyi yaptıkları şeyi, giyinmeyi kendi bildikleri gibi yapsalar, erkeğe ve onun giysisine özenmeden giyinseler ne olur? Şu burnu kırılan hanıma olan olur: Dedikoduya malzeme olur. En çok da (benim gibi) kendi cinsinden olanların ağzına sakız olur.
Dahası da olur; Suçlanır. Cinselliğini kullanmakla suçlanır. Erkekleri baştan çıkarmaya çalışmakla suçlanır.
Sonuçta kadınlar, bilimsel toplantılarda, yoo bütün toplantılarda, yooo bütün işyerlerinde, yoo yoooo olmadı, her yerde doğru dürüst giyinmelidirler.
Topuklara geri dönelim isterseniz;
Güzeliz, güzel kalalım
Anatole François adında bir Fransız, "Penguenler Adası" adlı romanında 1907 yılında (yıla dikkat) şöyle yazmış; "Ayakları yerden 25 derece meyilli duran kadınlar çekicidir, 35 derecede ise düpedüz erotik."
Eğer böyleyse hemcinslerim, çekiciliğimizden niye vazgeçelim. Evet biz çekiciyiz, güzeliz. Göğüslerimiz ve popolarımız var, diye işimizi daha kötü yapmıyoruz.
Bana kalırsa, rahat ediyorsak topuklu ayakkabı da giyelim, şık elbiseler de. Ceketlerini de erkeklere geri verelim. İster işe gidelim, ister toplantıya, bedenimize yakışanı giyelim. Cinselliğimizi işe karıştırmadan ve cinselliğimize kimsenin karışmasına izin vermeden, işimizi yapalım.
Artık kimse bizi eve tıkamaz, bunu biliyorlar. Artık, bizi çirkinleştiren giysilerin içine de tıkamasınlar; İstediğimizi giyelim.
Biz güzeliz. Güzel kalalım.
Güzel bir dünya için güzel güzel uğraşalım.
Cesur hemcinslerimizin karşısına dikilen de, biz olmayalım.
Biz çirkinliklerin karşısına dikilelim.
Ara sıra düşsek de, burnumuzu kırsak da, ayağa kalkalım, bıraktığımız yerden yürümeye devam edelim.
Daha gidecek çook yolumuz var ! (NÇ/NM)