* Fotoğraf: Sosyal medya
Taksim Meydanı'nda Pietro Canonica’nın imzasını taşıyan Cumhuriyet Anıtı 1928’de inşa edildi. Anıt modern Türkiye’nin altıncı, İstanbul’un ikinci anıtı ve kompozisyon anlamında ilk en kapsamlı anıt projesiydi. Tek parti döneminde toplam otuz sekiz Atatürk anıtı yapılmıştı ve bu anıtlardan sadece yedisinde Atatürk sivil kıyafetlidir. Taksim Cumhuriyet Anıtı da bunlardan biriydi.
Cumhuriyet Anıtı zaman içinde her gün önünden geçmek zorunda olanlar için rutinin bir parçası olduğundan görünürlüğünü kaybetti, şehre gelen yabancılar için fotoğraf çekinme ve bazılarımız için de buluşma noktası oldu.
Taksim Meydanı’nın düzenlenmesi için İstanbul Büyükşehir Belediyesi’nin (İBB) açtığı yarışmayı, Cumhuriyet Anıtının hikayesi özelinde "Atatürk Heykelleri: Kült, Estetik, Siyaset" kitabının yazarı Aylin Tekiner'den dinledik:
"Anıttaki sivil temsili"
"Yeni Taksim Projesi pek çok katmanda tartışılabilir elbette. Bir takım önemli konuların altını çizmek gerekirse bunlardan biri Taksim Cumhuriyet Anıtı’dır.
"Anıtın tarihine dair temel birkaç not paylaşayım. Pietro Canonica’nın imzasını taşıyan ve 1928’e tarihlenen anıt modern Türkiye’nin altıncı, İstanbul’un ikinci anıtıdır ve kompozisyon anlamında ilk en kapsamlı anıt projesidir. Tek parti döneminde toplam otuz sekiz Atatürk anıtı yapılmıştır ve bu anıtlardan sadece yedisinde Atatürk sivil kıyafetlidir. Sarayburnu Atatürk Anıtı ve Taksim Cumhuriyet Anıtı’ndaki bu sivil temsil, Atatürk’ün Batılı yanını vurgulaması açısından önemlidir. Erken Cumhuriyet döneminde İstanbul’un Batılı yüzünü simgeleyen İstiklal Caddesi’nin çıkışındaki Taksim Meydanı’na yerleştirilen anıtın ikonografi de bu yöndedir.
"Katılımcı Cumhuriyet'in temsili olarak anıt"
"Örneğin kaidenin doğu ve batı cephesindeki madalyonlarda peçeli ve mutsuz bir kadın ile peçesini sıyırmış mutlu bir kadın kabartması yer alır. Tek parti döneminde yapılan anıtların genel yaklaşımından farklı olarak tek adam vurgusundan uzak, sivil halk ile beraber kazanılmış, katılımcı bir Cumhuriyet imgesi anıtın ana izleğini oluşturur. Atatürk’ün Cumhuriyeti ilan ettiği anın da betimlendiği Taksim Cumhuriyet Anıtı’nın açılış tarihi de önemlidir.
"Atatürk bu sırada İstanbul’dadır ancak anıt açılışına katılmaz tıpkı diğer anıt açılışlarına katılmadığı gibi. Anıtın açıldığı günün gecesi yani 9 Ağustos’u 10’una bağlayan gece harf devrimini Sarayburnu Parkı’ndan halka duyuracaktır. 9’u akşamı anıtı görmek için Taksim Meydanı’na toplanan 30 bini aşkın yurttaşın coşkusu ile, Osmanlı’nın kültürel ve entelektüel geçmişinden kopuşun köklü hamlelerinden biri olan harf devrimine ve uygulayıcısı olan önderine de bu yolla bir onay mesajı gönderilmiş olur.
* Aylin Tekiner
"Protestoların önünü açan ritüeller"
"Bu türden toplaşmalar ve anıt açılışları tek parti dönemine ait propaganda stratejisinin önemli bir parçası olmuş, dolayısıyla meydanda toplanma geleneği açısından anıt önemli bir işaret noktasına dönüşmüştür. Şimdi tüm bunlar üzerinden değerlendirildiğinde bugün anıtın karşısına dikilen camiinin de yıkılan Atatürk Kültür Merkezi’nin de arka planında ne türden bir siyasal ve tarihsel hesaplaşmanın olduğu açıkça görülecektir. Meydanın en önemli yapısı olan Cumhuriyet Anıtı’nın anıtsal etkisini camii ile kıran ve bastıran siyasal anlayışın istikrarlı ve sistemli yürüttüğü rövanş hamlelerini tek tek yok edilen diğer Cumhuriyet mimarilerinden de izlemek mümkün.
"Meydan geleneğinden yoksun bir kent planlamamız var ve Taksim Meydanı bu anlamda kamusal alan için oldukça önemli. Anıt da önüne çelenk konulan, ant içilen, bir şikâyet mercii olarak muhatap alınan ya da bir protesto eyleminin başlangıç noktası olarak bir tarihselliğe ve geleneğe sahip. Örneğin Atatürk’ün ölümünün ardından bir grup genç, Cumhuriyet Anıtı’nın önünde toplanarak Atatürk’ün kurduğu Cumhuriyet’i koruyacaklarına dair ant içerler. Gelenekselleşen bu türden ritüeller zaman içerisinde daha büyük eylemlerin, protestoların da önünü açmıştır.
"1 Mayıs 1977'nin yeri"
"Bu bağlamda 1 Mayıs 1977’nin özel bir yeri vardır. Meydan 1970’lerin örgütlü mücadelesi, sosyalist hareket ve sendikal hareket için önemli bir kazanımdı. Çünkü neredeyse 50 yıl süre yasak olan 1 Mayıs törenleri DİSK’in çağrısıyla ilk kez 1976’da Taksim’de kitleselleşti. 500 binden fazla kişinin katılımıyla Taksim Meydanı’nda gerçekleşen 1 Mayıs 1977 ise planlı bir operasyonla bir katliama dönüştü.
"Onlarca kişinin ölümüne neden olan bu operasyonun üzeri devletin bildik yöntemleriyle örtüldü. 1979’dan itibaren alanın kaybedilmesi, meydanın yeniden kazanılmasına dair yıllardır verilen mücadele de toplumsal hafızamızda önemli yerlere dokunuyor. Bu nedenle katliamın yaşandığı bu meydanı bir bellek mekânı olarak hatırlamak ve hatırlatmak zorundayız.
"Bellekte Gezi de var"
"Taksim Meydanı’nı bellek mekânı olarak kaydettiğimiz bir diğer önemli süreç de Gezi Hareketi’ne tarihlenir. Cumhuriyet Türkiye’sinin önemli simgelerinden olan Taksim Meydanı’ndaki Cumhuriyet Anıtı ve karşısındaki Atatürk Kültür Merkezi, Gezi’nin kullandığı mekanlardı ve hatırlarsanız bu mekanlar Gezi zamanı simge niteliğinde yeni görünümlere büründüler.
"Ancak Gezi’nin tüm barışçıl direnişine karşın siyasal iktidar biraz önce söylediğime ek yeni bir hesaplaşma alanı olarak sözünü baskı ve şiddetle söyledi ve devletin devasalığını meydanın ortasına bir cami dikerek gösterdi ve bu kamusal alanda önemli bir kırılma yarattı. Şöyle ki kültürel ve politik pek çok kodu içinde barındıran Taksim Meydanı’nın üzerine devlet tarafından beton döküldü ve meydan sistemli bir biçimde çözülüp dağıtıldı.
"İnkarcı devlet zihniyetinin ana hattında"
"Şimdi gelelim Taksim Projesi'ne. Yarışma geleneği oturmamış, hele son yirmi yıldır da ya hiç yapılmayan ya da şeffaf işletilmeyen bir yarışma düzeninde yeni iş başına geçen ve yeni/çoğulcu bir zihniyeti vadeden İBB geçtiğimiz aylarda bir proje yarışmasını coşkuyla kamuoyuna duyurdu. Pek çok uzmanın görüşünü alarak, düşünülüp taşınılarak titiz, kapsamlı bir projenin yürütüldüğünden söz edildi. Buraya kadar tamam.
"Peki, nasıl bir temel nedenle, ihtiyaçla ve beklentiyle bu yarışma açıldı? Yani meydanı neden yeniden düzenliyoruz? Sorularımız buradan itibaren başlıyor. Yarışmanın amacı Taksim’i yeşillendirmekse, ki seçilen projeler üzerinden bu anlaşılıyor, inkârcı ve yok sayan devlet zihniyetinin bu projenin de ana hattına oturduğunu söyleyebiliriz.
"Taksim Meydanı bahsettiğim tarihselliğinin yanında İstanbul’un en önemli meydanı olması nedeniyle toplumsal hafızamızda pek çok anlamı ve derin acıyı içinde barındırıyor. Sistematik unutturmanın daim kılındığı bir devlet pratiğinde bu türden projeler neden hakikati gösteren, yüzleşilmemiş geçmişi hatırlatan ve buna cesaret gösteren bir ekip tarafından gerçekleştirilmez? CHP’li İstanbul Büyükşehir Belediyesi’nin Taksim projesi 1 Mayıs 1977’yi içermeyecekse bu projeyle tam olarak ne yapılmış olacak? Yarışma komitesi bu aklı neden yürütemez?
"Peki ya hakikat?"
"Cevabı açık. Çünkü toplumsal hafızamızda yer edinen bu acılar yetkiyi elinde tutanlarca yeterince dert edinilmez, hatta bundan bile isteye kaçınılır. Uygulamaya değer görünen 3 proje de Taksim’in derin tarihine dokunmayan, yüzleşme yollarını açmayan aksine bu yolları bir kez daha kapatan, hakikatin üstünü bir kez daha örten kolaycı projeler. Dolayısıyla halka üç projeden hangisini seçersiniz diye sorduğunuzda size ya en yeşilini ya da en gösterişli olanını seçecektir. Peki ya hakikat?
"Bu şuna benzer. Galatasaray Meydanı’nı düzenleyeceksiniz ve bu yeni proje uygulamasında Cumartesi Anneleri’ne dair bir anıta ve/veya hatırlatmaya yer vermeyeceksiniz. Bir gün bu türden bir körlükle ve kötülükle bir proje uygulanırsa biz buna şaşırır mıyız? Hayır. Ama bugün Yeni Taksim Projesi’nde İstanbul Büyükşehir Belediyesi’nin izlediği yol, Cumartesi Anneleri’nin hakkını teslim etmeden Galatasaray Meydanı’nı yeniden düzenlemekten farksızdır.
"Üç maymunu oynayan projelerin inkârcı devlet pratiğini yeniden üreterek kör kuyuyu daha da derinleştireceği açıktır. Keşke projenin çatısı vicdan, hakikat ve adalet kavramları üzerinden bir kez daha düşünülebilse. Henüz geç kalınmış değil."
Aylin Tekiner hakkındaSanatçı, yazar ve insan hakları savunucusu. Toplumsal travmalar özelinde hafıza ve adalet kavramları üzerinde çalışmalarını sürdürüyor. 2010 yılında İletişim Yayınları tarafından yayınlanan, doktora tezinden yola çıkarak hazırladığı “Atatürk Heykelleri: Kült, Estetik, Siyaset” adlı bir kitabı bulunuyor. Ülkesinde ve yurt dışında kişisel sergiler açan ve karma sergilere katılan Tekiner, New York merkezli bir araştırma enstitüsü olan Research Institute on Turkey’nin eş direktörü. Türkiye’de siyasi cinayet mağduru 28 ailenin bir araya gelmesiyle oluşan Toplumsal Bellek Platformu’nun üyesi. Aynı zamanda 1980 darbesine yönelik kolektif hafıza çalışmaları yürüten Çocuklarız Bir Aradayız inisiyatifi üyesi olan Tekiner, New York’ta yaşıyor. |
MEKANIN HAFIZASI YA DA TAKSİM MEYDANI PROJESİ YAZI DİZİSİ
Mekanın hafızası ya da Taksim Meydanı projesi
Ertuğrul Kürkçü: Bize Taksim'de ağaç değil hürriyet lazım
Karakaşlı: Taksim Meydanı ülkedeki pek çok şey gibi yaralı
Laki Vingas: Şehrin kalbi olan bir meydan yaratılmalı
Mücella Yapıcı: Yerel yönetim meydandan vazgeçmiş
HAFIZA MEKANI TAKSİM MEYDANI 1977 1 Mayıs katliamını unutmamak için |
(TP)