Bayrampaşa Cezaevi’nde 19 Aralık 2000’de, “Hayata Dönüş Operasyonu”nun uygulanmasıyla ilgili Bakırköy 13. Ağır Ceza Mahkemesinde görülen davada, dönemin İçişleri Bakanı Sadettin Tantan tanık sıfatıyla ifade verdi.
Mahkeme, birçok kez tanık olarak çağrılmasına rağmen duruşmaya gelmeyen Tantan hakkında, davanın müdahil ve sanıklarına tarihi bildirilmeyen, özel bir duruşma açılmasına hükmetmişti. Tantan bu kapsamda, 26 Şubat’ta mahkeme heyetinin bulunduğu bir oturumda soruları yanıtladı.
“Sanık olabileceğiniz hiç aklınıza geldi mi?”
Şahsına özel duruşmada Tantan’a, müdahil avukatların hazırladığı sorular soruldu.
Mahkeme, avukatların hazırladığı “Hayata Dönüş operasyonlarının İçişleri Bakanı olarak onlarca insanın öldüğü operasyonda yaşanılanlarla ilgili olarak sanık olabileceğiniz hiç aklınıza geldi mi?” sorusu gibi bazı soruları ise şu gerekçeyle Tantan’a sormadı: “…soruların davaya bir katkı sağlamayacağı kanaatine varıldığından takdiren tanığa sorulmasına yer olmadığına karar verildi.”
Soruların tamamına buradan ulaşabilirsiniz.
21 YIL GEÇTİ
“Hayata Dönüş” davasının siyasi ayağı eksik
Tantan hakkında suç duyurusu talebi
Müdahil avukatlardan Güçlü Sevimli, bianet’e yaptığı açıklamada, bu son ifadeyle birlikte, Tantan’ın operasyondaki hukuki sorumluluğunun net olarak belirlendiğini söyledi:
“Yargılama dosyasına giren harekat planı, Tantan imzalı. İfadesinde, imzanın kendisine ait olduğunu kabul ediyor. Bu planın, Hayata Dönüş Operasyonu’nun genel planı olduğunu da kabul ediyor. Planın içeriğine baktığımızda, ateşli silah kullanılacağı, basının dezenformasyona tabi tutulacağı gibi hükümler var.
“Hayata Dönüş”ün Gerçek Planı: Medyada Psikolojik Harekat
“Bu da Tantan’ın operasyondaki hukuki sorumluluğunu net bir şekilde ortaya koyuyor. Dolayısıyla operasyonda emir ve talimat verme konusunda en baş sorumlulardan olduğu belirlenmiş oluyor. Bu durum dosyadaki belgeyle de belirlenmişti ama kendisi de kabul etti.”
Avukat Sevimli, ifadesi usule aykırı alınmış olsa da Tantan’ın, MGK’daki toplantıya katılması, kriz merkezinde bulunması gibi bazı önemli bilgiler verdiğini, diğer sanık ve tanıkların da Tantan’ı işaret eden beyanları olduğunu ekledi:
“Tüm bunları bütün olarak değerlendirdiğimizde, Tantan’ın operasyonla ilgili belli bir düzeyde hukuki sorumluluğunun olduğu ortaya çıkmıştır. Yani, hukuki sorumluluğu konusunda iddianame düzenlenmesi için yeterli şüphe ve delil oluşmuştur. Tantan hakkında iddianame hazırlanması gerekir, gelecek duruşmada da mahkemeden suç duyurusunda bulunmasını talep edeceğiz.”
Açlık grevleri yokken neden operasyon kararı alındı?
Mahkeme, Tantan’a, operasyon kararının henüz açlık grevleri başlamamışken alınmasına dair şu soruyu yöneltti:
“25 Eylül 2000 tarihi itibariyle ülke çapındaki hiçbir cezaevinde açlık grevi ya da ölüm orucu eylemi söz konusu değildi. Ortada hiçbir açlık grevi ve ölüm orucu eylemi yokken neden cezaevlerine operasyon yapılmasına yönelik olarak 9 adet cezaevinde keşif ve istihbarat faaliyeti yapıldı?”
25-30 Eylül 2000’de 9 cezaevi gezilerek operasyona dair rapor hazırlanmıştı. Dönemin Asayiş Daire Başkanı Albay Ali Aydın imzalı “Cezaevleri İnceleme Gezisi Sonuç Raporu” başlıklı belgede, Bayrampaşa Cezaevinin de aralarında olduğu Marmara Bölgesindeki 9 cezaevinin gezilerek operasyon yapılacak olan cezaevlerinin istihbaratının çıkarıldığı yer alıyordu. Açlık grevleri ise 20 Ekim 2000’de başladı.
“Cezaevlerinin kontrolü devletten çıkmıştı”
Sadettin Tantan, operasyonun yapılma nedenini şöyle anlattı:
“O zamanlarda cezaevine giren pankart asmak, duvarlara yazı yazmak gibi basit suçlarla yatan gençler, tahliye şartı gerçekleşmiş olmasına rağmen örgüt mensuplarınca cezaevlerinde tutuluyorlardı, buna ilişkin aileler tarafından ve mahkemeler tarafından çokça şikayet vardı, amaçları örgütün kontrolünü sağlayabilmek ve kendilerini örgüt mensubu kişiler yetiştirebilmekti.
Bunlar arşiv kayıtlarında da zaten vardır, o zaman tam anlamıyla cezaevlerinin kontrolü devletten çıkmış örgüt liderlerinin kontrolüne girmişti, örgüt liderleri cezaevlerindeki örgüt mensuplarına da bu şekilde devam etmeleri yönünde talimatlar veriyordu. Aynı zamanda cezaevlerinin mimarisi örgüt mensuplarınca değiştirilmişti, biz de o zamanlar bu duruma bizzat şahit olmuştuk, operasyonun gerçekleşmesinin gerçek nedeni budur.”
Cezaevleri raporunun sorumluluğunu kimse almıyor
Dönemin Asayiş Daire Başkanı Albay Ali Aydın mahkemedeki ifadesinde, “Cezaevleri İnceleme Gezisi Sonuç Raporu’nu hazırlamam için Bülent Ecevit, Sadettin Tantan ve Hikmet Sami Türk’ün de katıldığı Milli Güvenlik Kurulu’nda (MGK) karar alınıp bana bu görev verildi” demişti.
Tantan ise ifadesinde, “Raporun hazırlanmasını ben söylemedim” dedi.
“Cezaevlerindeki işleri uygulama görevi Adalet Bakanlığında”
Aydın’ın bahsettiği MGK toplantısında başka hangi kararların alındığına dair soruya da Tantan şu yanıtı verdi:
“Aslında cezaevlerindeki işleri uygulama görevi Adalet Bakanlığındadır, ancak o zaman için cezaevlerinde jandarma görev yapıyordu, jandarma da idari anlamda İçişleri Bakanlığına bağlı olduğu için İçişleri Bakanlığının yardımı ile operasyonun gerçekleşmesi gerekiyordu, bu nedenle Milli Güvenlik Kurulunda İçişleri Bakanlığı temsilcisi olarak biz de bulunduk, o gün toplantıda başkaca hangi kararlar alındığını hatırlamıyorum.”
Ali Aydın, dava kapsamında verdiği ikinci ifadesinde, operasyonun sorumlularını şöyle sıralamıştı: “Her birimin ayrı komutanı vardı ama illa bir numara diye sorulacaksa Bülent Ecevit, iki numara İçişleri Bakanı Sadettin Tantan, üç numara Adalet Bakanı Hikmet Sami Türk, dört numara da Aytaç Yalman'dır. Operasyon sorumluları bunlardır. O dönem Jandarma Genel Komutanımız Aytaç Yalman'dı.”
Dönemin Ceza ve Tevkifevleri Genel Müdürü Ali Suat Ertosun da operasyonun planını yapan ve operasyonu icra edenin İçişleri Bakanlığı olduğunu söylemişti.
“Yetkim gereği bu emre imza atmam gerekiyordu”
Mahkeme, operasyonun harekat emrine dair de şu soruyu sordu: “Yargılama dosyasında mübrez, ‘gizli’ ibareli, 14 Aralık 2000 tarihli ve ‘Cezaevleri Müdahale Harekat Emri No:1’ başlıklı belge altında sizin isminiz bulunmaktadır. Bu harekat müdahale emrini siz mi hazırladınız veya hazırlattınız?”
Tantan, emrin altındaki imzanın kendisine ait olduğunu ancak kararın Hükümetçe alındığını söyledi:
“Hükümet kararı icra edilmiştir. Benim tek başıma böyle bir emir düzenlemem mümkün değildir. Zaten emrin altında başka imzalar da vardır. O zaman yetkim gereği bu emre imza atmam gerekiyordu.”
“TANIK DEĞİL SANIK OLMALILAR”
“Hayata Dönüş’ün tek planı var, Sadettin Tantan imzalı”
Ali Aydın, bu harekat müdahale emrinin “Hayata Dönüş” operasyonlarının genel müdahale planı olduğunu söylemişti. Tantan da “Evet, anılan emir hayata dönüş operasyonlarının genel müdahale emri ve planıdır” dedi.
Adalet Bakanlığına “yardım ettiklerini” savundu
Tantan, operasyondaki sorumluluğuna dair başka bir soruya da şöyle yanıt verdi:
“Milli Güvenlik Kurulu ve hükümetin aldığı kararlar doğrultusunda Adalet Bakanlığının, cezaevlerinde bu operasyonu gerçekleştirmesi gerekiyordu ve bu operasyon için ilgili kurumların yardımı gerekiyordu. Bu yüzden İçişleri Bakanlığı olarak, yetkili olan bizler ve yetkili cezaevi savcılığı ve Jandarma Komutanlıkları hep birlikte ön çalışma yaparak bu operasyonun içinde yer aldık.
Operasyonu gerçekleştirirken bütün ceza infaz kurumlarının mimari planını da göz önünde bulundurarak hiçbir cana zarar gelmemesi adına hassasiyetle hareket ettik bilhassa Jandarma Genel Komutanlığı bu konuda büyük hassasiyetle hareket etmiştir.
Hatta hassasiyetle hareket edebilmek için her hafta seminerler gerçekleştirilirdi bu seminerleri Ord. Prof. Sulhi Dönmezer vermiştir. Jandarmaya, polise, hakim, savcıya, avukatlara, müsteşarlara operasyonda yer alabilecek bütün herkese mevzuata uygun şekilde operasyon yürütülebilmesi için seminerler verilmiştir.”
Neden bomba ve silah kullanma emri verildi?
Müdahil avukatların sorularında, operasyonda silah kullanılması da yer aldı: “Bu harekat emrinde ‘müdahale safhasında icra edilecek faaliyetler’ başlıklı kısımda ‘göz yaşartıcı bomba’ kullanılacağı ve denge prensibine göre uygun ‘silah kullanılarak’ mukavemetin kırılacağı yazıyor. Henüz operasyon başlamadan önce neden bomba ve silah kullanma emri verildi?”
Tantan, amaçlarının kimseye zarar gelmemesi olduğunu söyledi: “Buradaki asıl amaç kimsenin canına zarar gelmeden operasyonu tamamlamaktı, kesin emir bu şekildeydi, hükümet emri bu şekildeydi.”
Kullanılan silahlarla ilgili de “Benim ne tür silahlar kullanıldığına dair bilgimin olması mümkün değildir, böyle bir talimatımız da yoktur” yanıtını verdi.
“Operasyonda savcının kararlarına göre hareket edilir”
Dönemin İçişleri Bakanı olan Tantan, operasyon sırasında İçişleri Bakanlığında kurulan kriz merkezini kimin yönettiğini hatırlamadığını söyledi.
Operasyon sırasında yaşananlarla ilgili de kararları cezaevi savcısının verdiğini belirtti: “Operasyon yapılırken o zamanın cezaevi savcısı kimse onun kararları önemlidir. Savcının kararlarına göre hareket edilir. Jandarma ve polis cezaevi savcısının emirlerine göre hareket eder.”
MGK toplantısında hangi kararlar alındığını hatırlamıyor
Tantan, operasyon kararının alındığı MGK toplantısında alınan kararları hatırlamadığını söyledi: “Ben birden çok toplantıya katıldığım için hangi toplantıda hangi kararlar alındı hatırlamıyorum.
Sadettin Tantan, operasyonun yapılacağını 19 Aralık 2000’den önce bildiklerini söyledi ve tarihin de MGK’da belirlendiğini ekledi:
“Operasyon tarihi Milli Güvenlik Kurulunun tavsiye kararlarıyla hükümete sunulur, operasyon tarihine ve nerede ne şekilde yapılacağına hükumet karar verir. Milli Güvenlik Kurulu içerisinde hiyerarşik yapıda kim varsa operasyonu onlar hep birlikte planlamışlardır.”
Tantan, MGK’da alınan kararlarla ilgili diğer tüm sorulara, “Benim bu konuda bir bilgim yoktur” yanıtını verdi.
MGK karar alındığını kabul etmemişti
Avukat Güçlü Sevimli, Tantan’ın verdiği yanıtlarda operasyon kararıyla ilgili MGK’ya atıfta bulunarak önemli bir bilgi verdiğini belirtti:
“Operasyon kararının MGK’da alındığını söylüyor, daha önceki tanıklar da aynı yanıtı vermişti. MGK ise mahkemeye gönderdiği yazıda, operasyonla ilgili bir toplantı yapılmadığını ve karar alınmadığını ileri sürmüştü. MGK’nın yanıtlarının, bu tanık beyanları karşısında gerçeği yansıtmadığını görüyoruz.”
Avukat Sevimli, Tantan’ın verdiği bu bilgiye rağmen, MGK’da kendisinin de katıldığını söylediği toplantıya dair soruları yanıtlamadığına dikkati çekti.
“Kanuna aykırı şekilde dinlendi”
Avukat Güçlü Sevimli, Tantan’ın şahsına özel duruşma açılmasını da şöyle değerlendirdi:
“Müdahil avukatlar olarak 40’a yakın soruyu 6 Kasım 2023’te Bakırköy 13. Ağır Ceza Mahkemesine teslim etmiştik. Ama Tantan ancak 26 Şubat’ta dinlenebildi. Gelecek duruşma da 1 Nisan’da görülecek. Dolayısıyla Tantan özel bir mahkeme açılıp dinleme kararı olmasına rağmen, gecikmeli şekilde dinlenmiş oldu. Bu şekilde de yargılamayı toplamda 2,5 yıl sürümcemede bıraktı.
Tantan Bakırköy Adliyesinde, hem müdahil hem de sanık avukatları olmaksızın dinlendi. Bu şekilde tanığa soru sorma hakkımız da ihlal edildi. Bu uygulama tamamen Ceza Muhakemesi Kanununa (CMK) aykırı. Mahkemeye bu usulden vazgeçmesi gerektiğini defalarca sözel olarak ilettik, dilekçe de verdik ancak kabul edilmedi, Tantan kanunda yeri olmayan bir işlemle dinlendi.
Duruşma zaptına baktığımızda da Tantan’ın duruşmayı kendi istediği şekilde yönlendirip sonuçlandırdığını anlıyoruz. Tantan da en başından beri bu sebeple avukatların olmadığı bir duruşmada dinlenmek istedi. Çünkü dönemin İçişleri Bakanı olarak, operasyonla ilgili kendisinin hukuki sorumluluğunun olduğunu çok iyi biliyor ve yargısal tahkikata maruz kalmamak adına böyle bir yola gidilmesini istedi. Mahkeme neden böyle bir karar aldı, hukuken bunu anlamak mümkün değil.
Mahkeme ilettiğimiz bazı soruları da ‘yargılamaya katkısı olmayacağı’ gerekçesiyle sormamış. Buna katılmak mümkün değil. Soruların tamamı yargılamayı doğrudan ilgilendiren sorulardı. Duruşmaya katılabilseydik, Tantan’dan operasyona dair çok daha fazla ve önemli bilgi elde edilebilirdi.”
Ne olmuştu?
Hayata Dönüş Operasyonu esnasında İçişleri Bakanı olan Sadettin Tantan’ın tanık olarak dinlenmesine mahkeme, olaydan 21 yıl sonra karar verdi.
Bakırköy 13. Ağır Ceza Mahkemesi, davanın 9 Aralık 2021’de görülen 44. duruşmasında, dönemin İçişleri Bakanı Tantan ile Ceza ve Tevkifevleri Müdürü Ali Suat Ertosun’un duruşmada dinlenmesine hükmetti.
Mahkemenin bu kararının ardından Tantan ile ilgili İçişleri Bakanlığına yazı yazıldı. Bakanlık bir sonraki duruşmada “Tantan’a ait güncel adres bulunamadı” şeklinde yanıt verdi, bu nedenle Tantan’ın dinlenmesi için tebligat gönderilemedi.
Tantan, daha sonraki duruşmada ise “güvenlik riski bulunduğu gerekçesiyle” duruşmaya katılamayacağını mahkemeyle paylaştı.
Mahkeme, bu mazeretini önüne geçmek adına Tantan’ın, önceki duruşmada Ses ve Görüntü Bilişim Sistemi (SEGBİS) ile dinlenmesine hükmetti. Ancak Tantan bu duruşmaya da mahkemeye sağlık raporu sunarak katılmadı.
5 Ekim 2023 tarihli duruşmaya ise herhangi bir mazeret sunmaksızın katılmadı. Mahkeme bu duruşmada, tarihi müdahil tarafa bildirilmeyen, Tantan’a özel bir duruşma açılmasına hükmetti.
(AS)