Suriye’de 2011’den beri süren iç savaşta Heyet-i Tahrir’uş Şam’ın (HTŞ) yönetimi devralması ve Beşar Esad’ın Rusya’ya kaçmasıyla bir devir bitti, yeni bir devir başladı.
bianet, 5 günlük yeni Suriye’de olayların günlük hayatlarına nasıl yansıdığını, duygusal açıdan nasıl bir iz bıraktığını, gelecekteki beklentilerini ülkenin farklı şehirlerinden insanlarla konuştu.
"Yaşam tarzına müdahele edecek bir sistemi kimse istemiyor"
Lazkiye şehir merkezinde ikamet eden kadın hastalıkları doktoru Haldun Bey, işini ilk günden beri kliniğinde devam ettirdiğini, şehirdeki hareketin genellikle çok az olduğnu, sonraki günlerde yavaş yavaş arttığını ve artmaya devam ettiğini anlattı.
Silahlı grupların kendisine ya da çevresindeki insanlara rahatsız edici herhangi bir tavır sergilemediklerini, onları arabalarıyla sokaklarda dolaşırken gördüğünü ekledi. Lazkiye’deki sokak psikolojisini şöyle dile getirdi:
“Karmaşık duygular içindeyiz, bir yerden yarım asırlık diktatörlüğün bitmesine herkes çok mutlu, diğer yandan selefi grupların ve radikal İslam'ın bizi yönetmesini asla istemiyoruz. Gelecekle ilgili kaygılarımız var. Suriye renkli, çeşitli bir ülke. İnsanların yaşam biçimine ve özgürlüğüne müdahele edecek bir sistemi hiç kimse istemiyor.”
"Esad’ın gitmesine herkes çok sevindi ama..."
Yine Lazkiye’nin çoğunluğu Alevi kesiminden oluşan bir köyünde yaşayan genç kadın Afraa Hanım da çevresindeki insanların son günlerde tedirgin olduğunu, gelen silahlı grupların intikam peşinde düşmesinden kaygılı olduklarını aktardı:
“Esad’ın gitmesine Alevi olarak hepimiz çok sevindik. Çünkü 50 yıl boyunca başta Aleviler olmak üzere tüm halk korku ve sefalet içinde yaşadı. Korktuğumuz için dile getiremiyorduk ama bu ailenin ülkeyi yönetiği zihniyetini hiçbir zaman tasvip etmedik.”
Elbet şimdi de çok korkuyoruz, çünkü selefi zihniyetin nasıl bir şey olduğunu iyi biliyoruz. Şu an tek istediğim şey bir an önce hükümetin kurulması ve tüm renkleriyle tüm çeşitliğiyle Suriye’yi temsil eden bir hükümetin olması."
Afraa Hanım ayrıca, köyündeki hayatın yavaş yavaş normale dönmeye başladığını, HTŞ mensuplarının köyün ekmek fırınına gelip yöneticisinden insanların ihtiyaçlarını karşılamak için fırını çalıştırmasını istediklerini, yöneticinin de un ve yakıtın olmadığını söyleyince gerekli malzemeleri kendisine verdiklerini belirtti.
Lazkiye, Tartus gibi özellikle Alevi kesimin yoğunlaştığı şehirlerde, HTŞ mensuplarının Esad iktidarının askerlerini ve komutanlarını meydanlarda idam edildiklerine dair doğruluğu kanıtlanmayan iddialar var.
Ancak HTŞ’ye bağlı ‘Askeri Operasyonlar İdaresi’, eski iktidarın askerleri dahil olmak üzere kimseye dokunulmaması konusunda kesin emir aldıklarını, aksi takdirde cezalandırılacakları söylendi.
‘Askeri Operasyonlar İdaresi’ bir şikayet mekanizması da oluşturdu. Lazkiye’nin bazı mahallelerinde yağmalama, ve gelişigüzel silah sıkmalarına karşın belirlenen telefon numarasının aranmasının akabinde şikayet edilen kişilerin gözaltına alındığına dair bilgiler de var. Ancak sosyal medyada ilgili telefon numaralarını aradıklarında cevap alamadıklarına dair paylaşımlar yapanlar oldu.
Askeri Operasyonlar İdaresi'nin, önümüzdeki günlerde aşamalı olarak tüm şehirlerden militanları çekip yerlerine polis güçlerini yerleştireceği ve yerleşim yerlerini emniyet birimlerinin kontrolüne bırakacağı iddialar arasında.
"Bazı uygulamalardan geri adım atıldı"
Humus’ta yaşayan Ziraat Mühendisi Farah Hanım da Esad yönetiminden ailecek yıllar boyunca çektiklerini anlattı. Ferah’ın babası ve amcası görüşlerinden dolayı Sedyana’da yıllar boyunca hapis tutulmuş.
2011’de başlayan iç savaşla birlikte de eşinin askere alınmak istediğini bu nedenle de bir süre Türkiye’ye yaşadıklarını söyledi. “Eşim askere gitseydi ya katil ya maktul olacaktı. Ben ikisini de istemiyordum” dedi.
Farah, Esad yönetiminin düşmesiyle ilgili de “Herkes çok sevindi, ama onun yerine HTŞ’nin gelmesinden hepimiz çok korkuyoruz. Biz kanun devleti istiyoruz. Demokrat, özgür ve laik bir Suriye istiyoruz. Bizim hayalimiz bu” diye konuştu.
Farah Hanım aynı zamanda iki çocuk annesi. Çocukların eğitimi için ve geleceği için çok kaygılı olduğunu söyledi. Onlara nasıl bir eğitim sistemi nasıl bir ortam beklediğini bilmediğini belirtti.
Ayrıca HTŞ’nin ele geçirdiği Suriye Televizyonu’nda cihatçı ve selefi şarkılar yayınladıklarını, bundan dolayı geleceğe dair umutsuz olduğunu ekledi.
HTŞ’nin Suriye devlet televizyonunda yayınladığı içerikler halktan tepki gördü. İtirazlar üzerine dini içerikler yayından çıkartıldı.
Ayrıca Başbakan Muhammed Gazi el-Celali’nin, HTŞ'nin siyasi yapısı Suriye Kurtuluş Hükümeti’ne yetkileri devrettikten sonra yapılan ilk toplantıda yeni Suriye bayrağıyla birlikte tevhid bayrağının da yer alması kamuoyunda tepkilere yol açtı. Bunun üzerine Suriye Geçici Başbakanı, HTŞ'li Muhammed el-Beşir röportaj verirken arkasında sadece Suriye bayrağı kullanmaya başladı.
"Suriye'nin gelişmesi için medeni bir yönetim şart"
Şam’da ikamet eden gazeteci Dima Hanım, bu sürecin Suriyeliler için çok hassas ve karmaşık olduğunu söyledi. Ona göre, tüm Suriyeliler yarım asırlık karanlık bir dönemden çıkmış durumda ve herkes, başka bir karanlık döneme girmemek için çabalıyor. Şu an tüm gözler seçim sürecinde ve ardından yeni hükümetin kurulmasında.
Dima Hanım, Şam’da HTŞ’nin silahlı militanlarını sokaklarda dolaşırken görmenin mümkün olduğunu ancak dile getirilecek kadar ciddi olaylar yaşanmadığını söyledi.
Şam’ın bazı yerlerinde militanların kadınlara başlarını örtmelerini söylediklerine dair duyum aldığını belirten Dima Hanım, tepki görmeleri üzerine militanların bir şey demeden olay yerinden ayrıldıklarını anlattı:
“Askeri Operasyonlar İdaresi, kadınların giyim tarzına karışılmayacağına, aksi takdirde ceza verileceğine dair açıklama yapmıştı. Ancak selefi grupların bu konuda ne kadar samimi ve dürüst olabileceğine dair soru işaretleri var.
Zaten ülke maddi olarak yıpranmış durumda. Katar ve diğer ülkeler HTŞ’ye ılımlı medeni bir yönetim sağlaması için şart koştu. Aksi takdirde terör listesinden çıkarılmayacak. HTŞ’nin uluslararası topluma ihtiyacı var. İsrail, ülkenin savunma sistemini yok etti. Devlet kurumları yolsuzlukla boğuşuyor. Suriye Merkez Bankası’nda döviz yok. Bir devlet bunlar düzelmeden ayağa kalkamaz.
HTŞ de kaynağa ihtiyaç duyduğu için Suriye’nin çeşitliğini koruyacak medeni bir sistem kurmak zorunda. Hem İsrail de diplerinde bir radikal İslam devletin kurulmasına asla müsaade etmez.”
Dima ayrıca çarşıdaki hayatın normale döndüğünü, fiyatlarda ve dövizde ciddi bir düşüş olduğunu, yakıt ve ekmek gibi temel ihtiyaçlarda bir eksiklik yaşanmadığını aktardı.
Suriye cumhurbaşkanlığı sistemiyle yönetilen bir ülke. Eski hükümet, görevini geçici hükümete devretti. Geçici hükümet 1 Mart 2025’e kadar görevde kalacak. Ardından cumhurbaşkanlığı seçimine gidilecek ve seçilen cumhurbaşkanı yeni hükümeti kuracak.
Geçici hükümet özellikle elit ve entelektüel kesimlerden çok eleştiri aldı. 2017’de İdlib’de ‘Suriye Kurtuluş Hükümeti’ adıyla kurulan bu hükümet 12 bakanlıktan oluşuyor. Aralarında hiç kadın olmadığı gibi Kültür Bakanlığı, Turizm Bakanlığı gibi bakanlıklar da yok. Ayrıca başbakan dahil olmak üzere içinde yer alan birçok bakan şeriat eğitimi almış radikal isimler.
"İlk günlerde başıboşluk vardı"
Şam’da ikamet eden yazar Ammar Dayoub geçici hükümeti eleştirenlerden. HTŞ lideri Muhammed el-Culani’nin kimseye danışmadan ve diğer muhalif kesimlerin görüşünü almadan kendine yakın isimleri dayattığını söyledi:
“Ben bunun büyük bir hata olduğunu düşünüyorum. Eski rejimden ayırılan binlerce komutan var, El-Culani onların deneyimlerinden hiç faydalanmadı. Oysa emniyeti ve istikrarı sağlamak için bu çok önemli bir şeydi. İlk günlerde Şam’da büyük bir başıboşluk vardı. Devlet kurumlarını yağmalandı. Osya bu olaylar önlenebilirdi. Neyse ki ilerleyen günlerde şehrin daha istikrarlı ve sakin olduğunu, ayrıca kurumların da yavaş yavaş çalışmaya başladığını gördük.”
Dayoub’a göre geçici hükümetin başbakanı Muhammed el-Beşir tüm Suriyeliler için bir endişe kaynağı. İsrail’in Suriye ordusuna yönelik saldırılarıyla ilgili bir açıklama bile yapmadığını söyleyen Dayoub “Oysa İsrail, Suriye’ye en büyük tehditlerden bir tanesi. Şu an Suriye topraklarında istedikleri gibi hareket ediyorlar” dedi.
"Güveni ve emniyeti kendimiz sağladık"
Şam’ın güneyinde yer alan Süveyda şehri, çoğunlukla Dürzilerden ve Hristiyanlardan oluşan bir şehir. Burada yaşayan öğretmen ve çevirmen Adonis Hanım ise şehirdeki durumu şöyle anlattı:
“Süveyda yaklaşık bir buçuk yıl önce Esad’a karşı protestoların tekrar başladığı bir yerdi. Eylemler devam da etti. Esad’ın ordusuyla HTŞ tekrar çatışmaya başlayınca gençlerin kurduğu yerel koruma grupları eski rejime ait tüm asker ve istihbarat birimlerini şehirden gönderdi.
Ertesi gün rejimin yıkılmasıyla büyük bir kutlama yapıldı şehirde. Dile getirilebilecek kadar başıboşluk durumu olmadı. Yerel dini liderler ile halkın oluşturduğu kontrol grupları güveni ve emniyeti sağladılar.
İlk gün çarşı tamamen kapalıydı çünkü dolar uçtu, fiyatlar oynadı. Ama sonraki günlerde doların da düşmesiyle çarşıya hareket döndü, fiyatlar da düşmeye başladı.
HTŞ militanları bizim şehre girmediler. Kaldı ki zaten bizim yerel silahlı grubumuz var. HTŞ’nin Şam’a gelmesiyle burada kaygılar başladı. Şeriat rejimi ve radikal İslam’ın iktidar olacağı düşüncesi var.
Şüphesiz bunlar meşru korkular. Fakat uygulamaya baktığımızda şimdiye kadar HTŞ’nin bu yönde ilerleyeceğine dair bir izlenim görmedik.”
"Herkesi eşit gören, laik bir sistem gerek"
Şam’da yaşayan İsmaili mezhebine tabi Avukat Hanadi Hanım ve eşi Dr. Samer Bey, gelişmeleri tedirginlik içinde karşıladıklarını ama her geçen gün hayatın normale döndüğünü söyleyen bir başka isimler.
Her gün aileleri ile görüştükleri, geldikleri Hama’nın Selemiyye ilçesi ile Tartus kırsalında herhangi bir olumsuz durumun olmadığını söylediler. Ayrıca ikisi de işlerine gitmeye başlamış.
Fakat geleceğe dair yeni hükümetin temsil ettiği radikal anlayıştan çekindiklerini, Suriye’nin zengin bir kültürden oluştuğunu, çok farklı din, dil ve ırka mensup halk olduğunu, onun için gelecek yönetimin herkesi eşit gören, laik bir sistem getirmesi gerektiği söylüyorlar.
İki isim de halkın büyük bölümünde HTŞ’nin temsil ettiği zihniyetin karşılığı olmayacağını düşündüğünü belirtiyor.
Diğer kişilerin de görüşü ortak. Herkes mutlu, kaygılı ama umutlu. Beklenti eşit ve laik bir yönetim. Ancak gelişmeleri görmek için sabır gerektiğinin de farkındalar.
(ANB/HA)