Boğaziçi Üniversitesi Sosyal Politika Forumu (SPF) farklı çalışmalardan yararlanarak Türkiye'deki toplumsal eşitsizliklerin bütünlüklü bir resmini ortaya çıkardı.
"Türkiye'de Eşitsizlikler: Kalıcı Eşitsizliklere Genel Bir Bakış" başlıklı rapor sosyo-ekonomik eşitsizliklerin ve ayrımcılığın birbirini beslediğini gösteriyor; çözüm önerileri ortaya koyuyor.
Rapor Prof. Dr. Ayşe Buğra danışmanlığında Yrd. Doç. Dr. Ayşen Candaş, Volkan Yılmaz, Sevda Günseli ve Dr. Burcu Yakut Çakar tarafından hazırlandı.
"Doğallaşan eşitsizlikler"
Kalıcı eşitsizlik kavramı "eşitliğin prensip edinilmediği siyasi ortamlarda süreklileşen ve adeta kendilerine doğallık atfedilmeye başlanan eşitsizliklere gönderme yapıyor."
Buğra önsözde "Sosyoekonomik eşitsizliklerle ayırımcılığın nasıl iç içe geçtiğini, bu iç içe geçmiş sorunların nasıl bazı kesimlerin kalıcı bir dışlanmışlığa maruz kalmalarına yol açtığını görüyoruz" diyor.
"Giderek, bu dışlanmışlığın nesilden nesile aktarılarak doğallaştığını ve olağan kabul edilmeğe başladığını, daha da acıklısı dışlananların kendileri tarafından da tevekkülle karşılanmaya başlayabildiğini görüyoruz. Bu noktada, sorunların siyasi taleplere dönüşemediği, dönüştüklerinde de siyasi katılım mekanizmalarındaki engellere takılıp etkisiz kaldıklarına tanık olabiliyoruz."
Rapor iki tür kalıcı eşitsizlik alanı belirledi:
Sosyo-ekonomik eşitsizlik: Bu tarz eşitsizlik temelde hanenin gelir seviyesi gibi nesnel sosyoekonomik koşullardan kaynaklanıyor. Örneğin, belli bir gelir seviyesindeki bir hanenin içine doğmak, alınacak sağlık hizmetlerinin, eğitimin seviyesini ve kalitesini, kişinin istihdam içerisindeki konumunu, hatta erişilmesi mümkün olan siyasi katılımın derecesi ve niteliğini etkileyebiliyor.
Ayrımcılık: Gelir seviyesi ne olursa olsun etnik kökene ve/veya anadile bağlı, din ya da mezhebe dayalı, ya da toplumsal cinsiyet ve cinsel yönelime dayalı kimlik, çoğunluğun eğilimlerinden ya da egemen ideolojiden ayrıştığı ölçüde aşağı görülme ve denk addedilmeme sebebi olabiliyor. Kamunun yasal güvence sağlamadığı toplumlarda, toplumun çoğunluğundan ayrışan bir farklılığa sahip olarak doğmak ya da böyle bir farklılığı sonradan edinmek, kişinin eğitime erişip erişemeyeceğini, işten atılıp atılmayacağını, hatta siyaseten kendini temsil edip edemeyeceğini belirleyebiliyor.
Tespitler
Gelir dağılımı, istihdam, sağlık ve sosyal güvenlik, eğitim ve siyasi temsile dair eşitsizlikleri birarada ele almayı amaçlayan raporda yer alan bazı tespitler şöyle:
* 2000’li yılların ortasında Türkiye OECD ülkeleri arasında Meksika’dan sonra gelir dağılımı en adaletsiz ülke.
* Toplam gelirden nüfusuna oranla en düşük payı alan bölgeler Güneydoğu ve Ortadoğu Anadolu bölgeleri.
* 2008'de ülke genelinde yoksulluk oranı yüzde 17,11, tarımda çalışanların yaklaşık yüzde 40’ı yoksul.
* Vergide en büyük yükü en düşük gelir grubu taşıyor.
* 2007'de kadınların işgücüne katılım oranı yüzde 30’un altında, aynı oran OECD ülkeleri ortalamasında yüzde 62.
* İki emekçiden biri yasal sınırın üzerinde çalıştırılıyor.
* 2006'da 6-14 yaş grubundaki çocukların 318 bini çalışıyor. (EÜ)
_________________________________________________________________
* Raporun tam metnine ulaşmak için tıklayın. (.pdf)