“Giresun Firkateyni korsan avına çıkıyor.” Yaygın medyada Türkiye’nin “Aden Körfezi’ne asker sevki” ile ilgili haberler genellikle bu başlıkla verildi. Elbette her zaman olduğu gibi savaş ve savaş olasılığı kutsandı: “Gazanız mübarek olsun!”
“Deniz Haydutları” ile savaşsınlar diye uğurlanan Giresun firkateyni haberlerini, yakışıklı denizcilerin sevdikleriyle kucaklaşmalarını, kadınların uğurladıkları erkeklerden ayrı kalma ya da onları kaybetme olasılığının acısıyla yaşlanmış gözlerini gösteren fotoğraflar süslüyordu, insanın içini sızlatan.
Açlık ve kıtlığın ülkesi: Somali
Ama firkateyn karadan uzaklaşırken açlıktan ölmüş ya da ölmek üzere olan siyah çocuk siluetlerinin onun üzerinde yükseldiğini görür gibi oldum. Çünkü onların belki de çatışacakları Somalilileri en çok yaşadıkları savaşlar ve ülkelerini kırıp geçiren açlıkla anımsıyorum.
Somali’nin 10 milyonu biraz aşan nüfusunun yalnızca yüzde 35’i kentlerde yaşıyor. Geri kalanlar da yalnızca yüzde 2’si ekilebilir olan ve her yıl binlercesinin açlık, kuraklık ve katliamlardan ötürü kaçmaya çalıştıkları kırlarda hayatta kalmak için çırpınıyor. İç savaş yüzünden milyonlarca Somalili ülke dışında yaşıyor ve Afrika’nın en büyük diasporasını oluşturuyor.
Güney Somali’de tarım ve gıda dağıtımı iç savaş yüzünden çökmüş durumda. Çatışmaların temelinde doğal kaynakların denetimi için hasım kabileler arasındaki rekabet var. ABD’nin Somali’deki son büyükelçisi James Bishop’ın deyişiyle “rekabet su, otlak ve sığır üzerine. Eskiden ok ve yayla yapılan bu rekabet, şimdi Kalaşnikovlarla sürüyor.”
Neden korsanlık?
Ama bütün bunları yaygın medyanın haberlerinden öğrenemiyoruz. Bize Somalililer’in kaçırdıkları gemide keçi-koyun kestikleri aktarılır, onlarla savaşsınlar diye Aden Körfezi’ne denizci göndermemiz militarist ayinlerle kutsanırken bütün bunların neden, nasıl olduğuna dair tek kelime işitmiyor olmamız çok saçma.
Güvenlik sorunları nedeniyle son seçimleri komşu ülke Cibuti’de yapan Somalililer'in neden korsan oldukları sorusuna yanıt ararken rasladığım aşağıdaki rapor, şımarık ve yüzeysel medya haberlerinde göğe çıkarılan “korsan avı”nın neden hiç bir işe yaramayacağına ışık tutuyor.
Somali sularında yabancı yağması
USAK (Uluslararası Stratejik Araştırmalar Kurumu) kaynaklı raporun tam adı Ortadoğu ve Afrika Çalışmaları Merkezi, Afrika Raporları 2008-1. Hüseyin Aktürk ‘ün hazırladığı çalışmada, “Somali’de Korsanlığın Tarihçesi”ne ilişkin olarak şu bilgiler veriliyor.
“Somali’de korsanlığın başlaması yaklaşık 15 yıl öncesine kadar dayanmaktadır. 1991’de Siad Barre’nin düşürülmesiyle bir güç boşluğu oluşmuş ve bu boşluk hiçbir fraksiyon tarafından başarılı bir şekilde doldurulamamıştır. Karada olduğu gibi Somali sahillerinde de güvenlik kaybolmuş, sahilleri denetleyen hiçbir güç kalmamıştır. Bu denetim eksikliğinden diğer uluslar yaralanmış ve bölgedeki zengin ton balığı kaynakları sömürülmeye başlanmıştır. İlk korsanlık eylemleri de bölgede kaçak balıkçılık yapan ve teknolojik açıdan daha üstün olan diğer ulusların balıkçı gemilerinin kaçırılması ile başlanmıştır. 17 yıldır iç savaşla paramparça olmuş halkın yüzde 70’ten fazlasının günde 2 dolardan daha az kazandığı Somali’de balık en önemli kaynaklardan biridir ve Somali halkı bu kaynaklarını kullanamadıkları için balıkçı gemisi kaçırma eylemlerine başlanmıştır.”
Yine aynı çalışmada yer alan bilgilere göre;
"İlk kaçırma eylemlerinden 18 yıl sonra korsanlar kendilerini ‘korsan’ olarak değil, sahil güvenlik görevlisi olarak tanımlamaktadırlar. Korsanlar verdikleri röportajlarda kimseye zarar vermediklerini sadece kendi haklarını aldıklarını, yıllarca bircok ulusun sularını kirlettiğini ve tek gecim kaynakları olan balığın yabancı devletler tarafından sömürüldüğünü ve tüm bunlara son vermek icin bu eylemleri yaptıklarını söylemektedirler. Yapılan araştırmalar, korsanların bu iddialarında gerçeklik payı olduğunu göstermistir. BM Somali Gözlemcisi Ghanim Alnajjar’ın 2005 yılında Nairobi’de yaptığı acıklamaya göre Somali’de yapılan kaçak balıkçılığın boyutu yıllık 300 milyon olara ulaşmıştır. Buna bağlı olarak 2001 yılında gecici hükümetin deniz ve balıkçılıktan sorumlu Bakanı Qanyareh, Somali sularında yapılan kaçak balıkçılığın cok ciddi boyutlara ulaştığını ve kaçak avlanma devam ettiği taktirde müdahale edeceklerini açıklamıştır.
"İronik bir sekilde 2001 yılında Bakan, kacak balıkçılar icin, deniz korsanları, deniz holiganları tabirini kullanmıstır. Korsanların ikinci iddiası olan kimyasal atıkların Somali sularına yasa dışı yöntemlerle bosaltılması da 1992 yılında Birleşmiş Milletler Çevre Programı tarafından doğrulanmıştır. Yine 1992 yılında New Scientist dergisi milyonlarca ton atığın Somali Sularına boşaltıldığını konu alan bir dizi makale yayınlamıstır. Bu iddiaları kanıtlar nitelikteki gelişmeler ise 2005 yılında Somali’yi vuran Tsunami ile meydana gelmistir. Tsunami denizlerden tonlarca atığın kıyıya vurmasına neden olmus ve BM Cevre Programı Yetkilisi Nick Nuttell bu atıkların tıbbi ve radyoaktif atıklar olduklarını açklamıştır. Gecmişte yaşananlar, Somalili korsanların bugünkü ortaya attıkları iddiaları kanıtlar niteliktedir. Bölgedeki korsanların oğu eski balıkçılardır ve bu balıkçılar deniz ve gemi bilgileri yüzünden savaş lordları tarafından gemi kaçırma eylemlerinde kullanılmaktadırlar.”
Mal değil, insan odaklı çözüm
Raporun "Sonuç ve Çözüm Önerileri"nin ilkinde ise “Somali için üretilen çözümler gemi ya da mal odaklı değil, insan odaklı olmalıdır. Somali’deki tek sorunun korsanlık krizi olmadığı iyi anlaşılmalıdır,” diyor.
Böylece bir kez daha Karl Marx’ın toplumsal çatışma ve gerilimlerin gerisindeki temel nedenleri anlamak için geliştirdiği metodolojinin değeri doğrulanmış oluyor:
“Toplumsal ilişkiler, üretici güçlere sıkı sıkıya bağlıdırlar. Yeni üretici güçler sağlamak için, insanlar, kendi üretim biçimlerini değiştirirler; kendi üretim biçimlerini değiştirmek, yaşamlarını kazanma yollarını değiştirmek için de, bütün toplumsal ilişkilerini değiştirirler.”
“Somalili Korsan”ı kazıyınca, altından, doğal üretici güçleri kendilerinden üstün kuvvetlere sahip uluslararası korsanlarca yağmalanıp açlıkla karşı karşıya kalan, bu kaderi tersine çevirmek ve geçim kaynaklarını yağmacılardan kurtarmak için silahlanmış bir balıkçı çıkıyor. Türkiye, onların üzerine donanma yollayarak, çözümün değil sorunun bir parçası oluyor. (NT/EK)