Sunucu ve oyuncu Defne Joy Foster'ın aniden yaşamını yitirmesi, yaygın medyada " buğday ambarına düşmüş aç tavuk" örneği kamuya servis edilirken, köşelerin beyzadeleri de eril ahkâmlarına başladılar bile.
Yeni Akit'in soyadı ile müsemma Serdar Arseven'i, "kucakta zıplatılırken" bir kez gördüğü genç kadının ölümünü tariflerken, kâfirlerin içkisinden başlayıp, laiklerin ahlaksızlığına dem vuran cümlelerle geliştirip ardından cenaze marşı niyetine 10. yıl marşı ile bitirmiş. Ne ilgi, ne kurgu ama (!)
Sabah'ın entelektüelliğinden sual olunmaz yazarı Hıncal Uluç Bey ise Foster'ın yaşama veda ettiği "bekar evi"nin önünden yayın yapan TV muhabirinin sözlerinden birini duyunca TV başında donakalmış! Efendim, hemen Defne Joy Foster'in eşi ile empati kurarak, kendisini "yaşayan ölü" ilan etmiş.
Siz kim oluyorsunuz da bir adamı, yaşamını yitiren karısının bedeni üzerinden mazlum, zavallı olarak yaftalayabiliyorsunuz? Henüz iki yaşına dahi gelmemiş bir bebeğin geleceğine dair "namus" kriterlerini , annesinin bedeni üzerinden ve bugünden belirleme/sabitleme hakkını size kim verdi?
Bu ne iddia! Bu ne cüret!
Yaşama duruşları sözüm ona farklı gibi görünen iki erkeğin, Arseven ve Uluç'un Defne Joy Foster için ortak kanaatlerinin "Su testisi su yolunda kırılır" olması aslında hiç te şaşırtıcı değil.
Patriyrakal sistemin iki yüzlü ahlakını anlatan binlerce örnekten biri sadece.
Efendiler;
Feminist kızkardeşlerimin de dediği gibi...
Bir kadının geceyi kimle geçirdiği, ne yaptığı, ne yapmadığı sizi ilgilendirmez. Kadının bedeni ve cinselliği kendi tasarrufundadır, anne veya evli olması bunu değiştirmez.
Bir kadının ölümü dolayısıyla ortalığa sorumsuzca saçtığınız bu kadın düşmanı fikirlerinizden ötürü sizi kınıyorum.(NT/BB)