"Siyasi müdahale uzlaşmayı parçaladı"
Gülbahar'a göre Başbakan Erdoğan'ın "Velev ki siyasi bir simge olsun" dediği konuşmasına kadar, son dönemde özellikle üniversitelerde başörtüsü konusunda toplumsal bir uzlaşma zemini oluşmuştu.
"Başörtülü üniversite öğrencilerinin okuldaki varlıklarının herhangi bir siyasal simge niteliği taşımadığının, tehdit olmadığının görülmekte olduğu bir süreç yaşıyorduk. 'Bu bir sosyal değil siyasal kimliktir' vurgusuyla yapılan siyasi müdahale uzlaşmayı parçaladı. Birçok başörtülü kadını bu suçlamayla karşı karşıya bıraktı. Ve tek bir görüşün siyasi şemsiyesi altındaymış gibi değerlendirilmelerine neden olacak bir mesaj verilmiş oldu."
Gülbahar zamana ihtiyaç olduğu kanısında. Üç şeyin gerçekleşmesi gerektiğini düşünüyor:
1. Yeniden bir uzlaşma zemini sağlanması için zaman gerekiyor. Çabalamak ve sabırlı olmak önemli.
2. Bütün hak ve özgürlükler için mücadeleyi yükseltmek gerek.
3. AKP; CHP, MHP ve bütün diğer siyasi örgütler başörtüsünü siyasi olarak topluma mesaj verme ve oy toplama aracı olarak kullanmaktan vazgeçmek zorunda.
Gülbahar'ın konuyla ilgili diğer saptamaları şöyle.
En önemli sorun: Türbanla ilgili düzenlemeye taraf olan ya da karşısında yer alan bütün siyasetçilerin acilen soğukkanlı bir biçimde tavır değişikliğine ihtiyaç var. Bugün en önemli sorun ister baskıyla, ister özgür seçimle olsun, başörtüsü takan insanların siyaset malzemesi olarak kullanılmasına son verilmesidir. Siyasetçiler bu konudan derhal elini çekmeli. Konuyu kadınların ve toplumun birlikte yaşamanın kurallarını kendilerinin saptayacağı özgür bir tartışma uzlaşma sürecine bırakmaları gerekiyor.
Toplumsal uzlaşmayla çözülür: Yaşanan süreç Anayasa'ya kılık kıyafetle ilgili düzenlemelerin sokulmaması, bu sorunun toplumsal uzlaşmayla ve buna zaman tanıyarak çözülmesi konusundaki Anayasa Kadın Platformu'nun görüşünün ne kadar isabetli olduğunu ortaya koydu. Uzlaşma zeminin tekrar kurulabilmesi zaman alabilir, ama mümkündür. Yeter ki siyasetçilerimiz din ya da laiklik konusunu siyasi malzeme olarak kullanmaktan, kadınları diledikleri gibi kapatıp açacakları bir nesne olarak kullanmaktan vazgeçsinler.
Karara saygı duymak gerek: Yüksek mahkemenin kararına herkes saygı duymalı. Konuya "yargı darbesi" diyerek sadece bu çerçeve içinden bakmak, artık toplumun tüm kesimlerini yeterince germiş olan bir konuya, toplumun kendi içinde tartışarak, indirerek uzlaşarak çözüm bulmasının önünü tıkayan bir politik yaklaşım olacaktır.
Bütün özgürlükler için mücadele: Anayasa Kadın Platformu'nun sürecin en başında da söylediği gibi, kadınların -bağımsız bir birey olarak kendi hayatları ve kendi kıyafetleri konusunda özgürce karar verebilme hakları da dahil olmak üzere- eğitim çalışma ve siyasal temsil gibi hakları en geniş bir anayasal ve yasal özgürlük düzeni içinde sağlanmadığı sürece, sadece dar siyasi çıkarlar için kullanılan kıyafet konusuyla, hiç kimse ne kadınlar için ne toplum için özgürlükçü bir çözüm göstermiş olmaz. Tersine özgürlükçü çözümlerin önünü tıkar. (TK/EZÖ)