Ezilenlerin Sosyalist Parti Girişimi'nden (ESP) erkekler insanlık adına kadınlara yönelik şiddete karşı eylem yaptı. 25 Kasım Uluslar arası Kadına Yönelik Şiddete Son Günü, ESP'li erkekler ellerinde pankart, kortej, kortejin de kenarlarında bir kaç kadın arkadaşla beraber İstiklal Caddesi'nde slogan atarak yürüdüler. Sloganları şöyle idi: "İnsanız, kadına şiddete karşıyız." Cümlede Türkçe açısından sorun var ama ben esas olarak buna takılmadım tabii ki.
İlk bakışta vay be, erkeklere de bak, ne radikal bir eylem yapmışlar dedirten bu eylem bence kadın karşıtı, özellikle de kullanılan argümanlara bakınca feminizm karşıtı bir eylem.
ESP'li erkeklerin yürüyüşü nedense biz 25 Kasım Kadına Yönelik Şiddete Son Platformu'nun eyleminin olduğu yer ve saate denk geldi. Biz kadınlar caddenin iki tarafında kurmuş olduğumuz kadın zincirleri ile kadınlara yönelik erkek şiddetini döviz, slogan ve erkeklerin kadınlara şiddet uygulamak için kullandığı araçları sergileyerek protesto ederken, Taksim tarafından gelen baskın erkek sesiyle önce susturulduk, ardından caddenin diğer tarafındaki kadın arkadaşlarımız dövizlerini toplayıp, bizim olduğumuz tarafa geçerek "kadın dostu" ESP'li erkelere caddede yol açtık. ESP'li erkekler de yaptıklarından gururlu, bizlere dönerek nasıl kadın dostu insan (erkek değil) olduklarını, kadına şiddete nasıl karşı olduklarını bağıra bağıra gösterdiler(!)
Evde bağırdıkları, örgütte bağırdıkları yetmemiş olmalı ki, 25 Kasım günü eylemimizin ortasında, sokakta da kadınlara bağırmayı ihmal etmediler. Ağızlarını sonuna dek açıp, boğazlarının köküyle attıkları sloganlar da cabası. İnsan oldukları için kadın şiddetine karşılarmış. Doğru insan denen cins sadece erkeklerden oluşur, aynı insan erkekler değil mi kadınların burunlarını kesen, onları öldüren? Hayatlarına kast eden? Aynı insan erkekler değil mi erkeklikten beslenen, nemalananlar? Bundan hiç vazgeçmeyen ve geçmek çabasında olmayanlar. Erkekliklerinden vazgeçmeden insanlıklarından bahsedenler. Yaşasın erkeklikleri, yaşasın kadın ve feminizm düşmanlıkları!
Aslan sosyal demokratları, liberalleri anlamak mümkün insanlık üzerine strateji ya da taktik geliştirdiklerinde, siyasetlerini sürdürdüklerinde ama kendine sosyalist diyenlerin "kadın sorununu" insanlık zemininde ele alması bu konuya verdikleri ehemmiyet ve teorik perspektif noktasında pek manidar geliyor. Meseleyi böyle ucundan anlayınca söz de ancak böyle yanlış ama erkekler lehinde bir zeminde kurulabiliyor. Bu eylemde erkekliği eleştiren, ondan ve onun erkelere sağladığı avantajlardan hadi vazgeçemiyorlar da, hiç olmazsa rahatsız olduklarına dair esaslı bir emareye dahi rastlamıyoruz. Tam bir erkek hali.
Bu eylemin kadınlar açısından anlamı, kadınlara yönelik şiddetin bu kez örgütlüce yapılmış olmasıdır. Kadınları sosyalist bir örgüt eylem anında 25 Kasım'da taciz etmiştir. Üstelik sadece İstanbul'da değil, Ankara'da da aynı 25 Kasım Erkekleri benzer davranışlar sergilemişlerdir.
Durum maalesef sadece ESP'li erkeklerle de sınırlı değil. Tersi bir tutumla Kesk'de grev gününü 25 Kasım diye ilan etti ve bu tavrıyla kadın dayanışmasına karşı tavrıyla hafızalarımıza yazıldı. 25 Kasım Kadına Yönelik Şiddete Son Platformu olarak bu karara karşı tepkimizi yazılı olarak KESK'e de bildirdik.
Erkelerin feminist mücadeleye ilişkin karşıtlıkları aşikar. Şimdi bu durum belli ki daha bir ilerlemiş ve feminist kadınların yanı sıra kadın hareketini de kendine hedef almış durumda.
Her şeye rağmen görünen şu ki, erkeklik ve onun cengaverleri olan erkekler uslanmıyor. Bir zamanlar 8 Mart erkekleri vardı, 8 Mart eylemlerine katılmaya çok hevesliydiler, tam onlardan kurtulduk derken 8 Mart erkelerinden sonra şimdi de başımıza 25 Kasım erkekleri çıktı. Biz o zamanlar erkelere şunu söylüyorduk. Bizimle dayanışmanın en güzel yolu hiç olmazsa bu günlerde eşinizi, annenizi, kız kardeşinizi, sevgilinizi, kısaca hayatınızda olan kadınların dışarı çıkmasına katkı sağlamak için evlerinizde kalın, kapı cam silin, evi temizleyin, eylem sonrası eve yorgun gelecek kadınlara yemek hazırlayın, masayı kurun, çaydanlık sıcak sıcak fokurdasın ocakta, çocuklarla ilgilenin. Bir günlüğüne de olsa evde kalın. Bu işleri yapın.
Onlar ne yaptılar, 25 Kasım'da da kadınları eve kapatıp, üstüne üstlük pankartla yürüyerek, dışarı çıkabilen kadınların da sesini bastırmaya çalıştılar.
Çalışsınlar. Çalışsınlar ama bilinsin ki, siyasi açılım her zaman iyi olamayabilir. Erkekliğin iflasından yana olanların samimilerse yapacakları şey kadınlara rağmen sokaklara dökülmek onlara akıl vermek, rüşt ispatlamak değil, sessiz sakin, önce evlerinin içinden başlayarak, devamında örgütlerinde, sokaklarda, işyerlerinde, okullarda erkekliklerinden vazgeçen pratiklere girişmek olmalıdır.
Daha pratik olsun diye tüm sosyalist örgütlere öneriyorum: Örgütlerinde yüksek sesle şu soruyu sorsunlar hiç olmazsa 25 Kasım günü: Bu kadar kadın nasıl oldu da bu örgütlerden ayrılmak zorunda kaldılar? Niye gittiler?
Biraz bunun üzerinde düşünmeye ne derler acaba?