İstanbul, Silivri 9 Nolu Cezaevi’ndeki müvekkilleriyle görüşen avukat Ezgi Çakır, mahpusların maruz kaldığı saldırıları bianet’le paylaştı.
Avukat Çakır, tutuklulardan aldığı bilgiye göre, “Mahpuslardan Umut Gündüz Altın ve Hasan Farsak’ın hücresine giren gardiyanlarca ayakkabılarının çıkarılıp falakaya yatırıldığını, ayaklarına, plastik süpürge sopasıyla vurulduğunu, falakanın sopa kırılana dek sürdüğünü” aktardı.
Ezgi Çakır mahpusların maruz kaldıkları şiddetle ilgili Silivri Cumhuriyet Başsavcılığına şikayette bulunduklarını, kendisinin de suç duyurusu yapacağını açıkladı.
“Bu soğukta, ‘halı sahada sohbet edin’ deniyor”
Avukat Çakır, müvekkilleriyle dün görüştüğünü, 22 Aralık 2017’de meydana gelen olayı da bu görüşmede öğrendiğini belirtti.
Çakıri kendisine aktarılanlarla ilgili şu bilgileri verdi:
“Mahpusların birbirleriyle iletişim kurmaları çerçevesindeki sohbet hakkı, kendi istedikleri mahpuslarla değil, hapishane idaresinin belirlediği mahpuslarla kullandırılıyor. Ayrıca, bu soğukta sohbet hakkını halı sahada, açık havada kullanmaları isteniyor.
“Önceki hafta da tutuklular, aynı hapishanedeki başka bir mahpus olan Remzi Uçucu ile görüşme talebini cezaevi idaresine ilettiklerini, bu gerçekleşmeyince de kapıya vurma eylemini bir sonraki safhaya taşıyıp en son havalandırma kapılarını kırdıklarını anlattılar.
“Hapishane idaresi bunun üzerine hücrelerine 20'den fazla gardiyanla giriyor, mahpuslardan Umut Gündüz Altın ve Hasan Farsak’ın ayakkabılarını çıkarıp falakaya yatırıyorlar. “Vileda” diye anılan, suyla paspas yapmada kullanılan temizlik malzemesinin plastik sopasıyla beş dakika kadar çıplak ayaklarına vuruyorlar. Bu işkence sopa kırılana kadar sürüyor.”
“Dur, burada kamera var”
Avukat Ezgi Çakır, diğer hücrelerdeki mahpusların da darp edildiğini anlattı:
“Diğer mahpuslar Fatih Özgür Aydın ve Şerif Turunç’u da süngerli odaya [süngerle kaplı tecrit odası] götürüyorlar.
“Yere yatırıp kelepçeledikleri Aydın’ın ayrıca baş bölgesine yumruk ve tekmeyle vuruyorlar. Hücredeki diğer iki kişiye de ‘Kalp hastası olan hanginiz?’ diye soran gardiyanlar, bir mahpus fenalaşınca onu dövmeyi bırakıyorlar.
“Aydın, koridora sürüklenerek çıkarıldığını, gardiyanların koridorda birbirlerini uyararak ‘Dur, burada kamera var’ dediklerini anlattı. Ayrıca süngerli odada kemerini ve ayakkabılarını çıkarttıklarını, pantolonunu da çıkarmak istediklerini, direnince de düğmesini açıp bıraktıklarını aktardı.”
Avukat Ezgi Çakır, darp edilen mahpuslardan Şeref Turunç’un başına ve ensesine aldığı darbelerle kanama oluştuğunu, öksürük ve mide bulantısı da olunca önce hapishane revirine ve Silivri Cezaevi Kampus Hastanesine sonra da Silivri Devlet Hastanesine götürüldüğünü söyledi.
Çakır, muayenelerin ardından “Bir şeyin yok” denerek Turunç’un hapishaneye geri gönderildiğini ifade etti.
Eşlerin mektuplaşması da yasak
Hapishanedeki kitap ve dergi sınırlamasından da bahseden Çakır, Fatih Özgür Aydın ile aynı hapishanedeki eşi Yeter Gönül’ün mektuplaşmasına da “aynı hapishanede olduğunuz için mektuplaşamazsınız” denerek izin verilmediğini söyledi:
“Aydın’ın eşi Gönül’e PTT üzerinden gönderdiği mektubu bu gerekçeyle kendisine vermediler.”
Çakır ayrıca, açlık grevindeki eğitimciler Nuriye Gülmen ve Semih Özakça’ya destek vermesinin ardından tutuklanan Nazife Onay’ın vücudundaki kistin kontrol edilmesi talebinin karşılanmadığını, hastaneye götürüldüğünde gereken testlerin yapılmadığını belirtti ve tedaviye başlamada geç kalınmasından endişe ettiklerini aktardı. (AS)