Yaşamdan, yaşamı kurmak ısrarından ve yüreklerimizden bahsediyor bıkmadan. İşleyişini çok iyi bildiği savaş makinesini her deşifre edişinde gözleri parlıyor, yaşama dair herhangi bir dayanışmanın umudunu gördüğünde o alçakgönüllü tebessümü yayılıyor yüzüne. Karşımda, üniversiteye gidebilmek için para kazanması gereken, bunun için orduya yazılıp Irak'a giden ve orada öldürülen oğlunun, bütün öldürülen çocukların hesabını "savaş makinesi"nden sormaktan vazgeçmeyen bir anne var: Cindy Sheehan. İnsan böyle duru, bağırmayan, neredeyse bilge bir kararlı duruşa çok az rastlar hayatta, diye düşünüyorum.
Sheehan, Küresel Barış ve Adalet Koalisyonu'nun (Küresel BAK) dördüncüsünü düzenlediği "Savaşsız Bir Dünya İçin Uluslararası Buluşma" için geldi. Bir gün önce "Bush'un yaptıkları yanına kâr kalmamalı. İtham edilmeli, yönetimden azledilmeli, yargılanmalı ve hapsedilmeli. Ama Bush'un da bir kukla olduğunu unutmamalıyız" diyordu Buluşma'da yaptığı konuşmada. Şimdi görece sakin bir pazar sabahı, sohbetteyiz.
ABD'de Bush yönetiminin politikalarına ve Irak'ın işgaline karşı olan ama sokağa çıkmayan ya da hâlâ kuşkulu olan bir "potansiyel muhalif kitle"den söz ediyorsunuz. Onları nasıl ikna ediyorsunuz, ne diyorsunuz?
Çocukları, akrabaları, tanıdıkları Irak'ta olanların yanı sıra, bu savaş politikasından dolaylı olarak etkilenen çok kişi var. Bush rejiminden herkes etkilendi. Dünyadaki herkes. İnsani olarak bakmasalar bile, onlara Bush rejiminin Irak için günde 10 milyon dolar harcadığını, hazineyi kuruttuğunu, sosyal politikaları mahvettiğini, Katrina felaketinin sonuçlarını anlatıyorum.
Ama yine de sokağa dökülmüyorlar. Dünyanın başka yerlerinde de böyle bu. Eşik ne peki?
Eşiğin ne olduğunu ben de bilmiyorum. Bush rejiminin bir saldırı savaşı başlatarak yalnızca insanlığa karşı değil, anayasayı da ihlal eden bir sürü suç işlediğini, e-postalarımız, telefonlarımızı izlediğini, dinlediğini, insanları kaçırtıp işkence yaptırdığını anlattığım zaman beni dinliyorlar.
Ama ben de kendime soruyorum. Acaba bir şey yapmak için çok geç olmasını mı bekliyorlar? İran'a bir nükleer saldırıyı mı bekliyorlar örneğin? Üstelik bu bütün dünya için geçerli.
Sokağa çıkmak önemli; çünkü gösterilerin etkisini gördük. 2003'te İtalya'da, İspanya'da milyonlarca kişi yürüdü; hükümetler değişti; Irak'tan asker çektiler. Türkiye'de de savaş karşıtları yürüdü ve Türkiye'nin Irak'ın işgaline bulaşmasını engelledi.
Ama bugün gösterileri yeniden büyütmeliyiz. Milyonlarca kişiye ihtiyacımız var. O yüzden 17 Mart'ta, Küresel Eylem Günü'nde sokağa çıkın diyorum.
ABD'de Bush yönetimine ve Irak'ın işgaline karşı olanların sayısı arttı. Ama Bush hâlâ 20 binden fazla yeni askeri Irak'a göndermek istiyor. Peki yeni asker bulmak için nasıl taktikler uyguluyorlar?
Yedek askerleri aktif göreve alıyorlar ve belirlenmiş olandan daha uzun süre görevde tutuyorlar.
Görev süresi dolan askerleri de daha uzun süre görevde tutuyorlar. Irak'a dördüncü kez gidenler var.
Bir de Michael Moore'un Fahrenheit 9/11'de gösterdiği, yoksulları ve dışlanmışları hedef alan askere alma taktikleri var?
Bu savaş ekonomisi hayatı tüketti bitirdi. Benim oğlum Casey, üniversiteye gidebilmek için asker oldu. Çünkü üniversite çok pahalı. Bu durumda yoksulları ve özellikle siyahları kendilerine hedef seçiyorlar askere almak için. Onlar da yaşayabilmek için asker oluyorlar. Hatta askere alanlar, "eğer asker olursanız Irak'a gitmezsiniz" diye yalan söylüyor.
Bir de askere alanların belli kotaları var. Eğer belli sayıda kişiyi askere yazdırıp kotayı tutturamazlarsa, onları Irak'a göndermekle tehdit ediyorlar.
Ya vicdani retçiler? Bir de Watada gibi Irak'a gitmeyi reddedenler?
Watada bir vicdani retçi değil; çünkü savaşı reddetmiyor; Irak'a gitmeyi reddediyor o. Ama vicdani retçiler var ve onları destekliyorum. Hem manen hem de finansal olarak.
Finansal olarak nasıl destekliyorsunuz?
Davalarında savunmaları için para veriyorum. Kanada'ya gidebilmeleri için para veriyorum.
"Bush'un bir kukla olduğunu unutmayalım. Onun ipleri başkalarının elinde" dediniz. İpleri kimin elinde?
Büyük şirketlerin, savaştan kâr edenlerin. Washington'daki lobicilerin.
Bu durumda, savaş karşıtı hareketin esas ipleri elinde tutanlarla mücadele etmesi gerekmez mi?
Doğru. Ama onlara, bu "savaş makinesine" karşı çıkmak çok zor. "Bomba, tank yapanlardan bomba satın almıyoruz" diyemiyoruz ki. Ya da "Halliburton'ın barajlarını satın almayacağım" diyemem. Onlar büyük ölçekte oynuyorlar.
Dolayısıyla yapılacak en iyi şey, insanların askere gitmesini engellemek. Savaş makinesinin insan kaynağını kurutmak.
Bir de propaganda makinesini, Fox gibi savaş çığırtkanlarını ve ona finansal destek verenleri boykot etmek.
Ya savaşa karşı bir şeyler yapmak isteyen gazetecilere ne diyeceksiniz?
Gazetecilere hep aynı şeyi söylüyorum. Eski geleneğe dönün; yine dördüncü kuvvet olun. Rejimin uygulamalarını denetleyin, dengeyi sağlayın. Ama bu olmuyor. Gazeteciler yürütmeye o kadar bağlılar ki.
Örneğin, İran'la ilgili hangi iddiaları araştırdılar. Oysa şimdi yapmaları gereken Bush'un söylediklerini araştırmak, doğruyu ortaya çıkarmak. Irak da yalanlarla işgal edilmedi mi? O zaman da bu yalanları araştırmadılar.
Gazeteciler insanlara ne düşüneceklerini söylemesinler. Soru sormalılar ki, Bush'un söyledikleri yanına kâr kalmasın.
Bir de bunu yapan aykırı gazeteciler var. Gregory Palast gibi.
Palast gibi, Radio Democracy Now'un Amy Goodman'ı gibi ilerici, alternatif medya ve gazeteciler var. Palast çok önemli bir iş yaptı ve Bush'un seçimleri nasıl çaldığını ortaya çıkardı.
Ama ben Gregory Palast'ı hiç televizyonda görmedim, biliyor musunuz? Çıkarmıyorlar çünkü. Bu gazetecilerin ve alternatif medyanın varlığı bilinmiyor. Sıradan ABD'li bunların varolduğunun farkında değil.
Ama ilerici, alternatif medyanın savaş karşıtı harekete katkısı çok büyük.
Son dönemde Küba'ya gittiniz. Gayet de coşkuyla karşılandınız. ABD'de medyanın yansıttığı Küba'yla gördüğünüz Küba arasında ne fark vardı?
ABD'de Küba'daki sivil toplum, gündelik hayat üzerine bir şey duymazsınız, göremezsiniz. Ama Küba'ya gittiğimde Kübalı insanların konukseverliği, iyi yürekliliği karşısında çok etkilendim. Çok şaşırdım.
Küba gönenç içinde bir ülke değil; ama düşündüğümüzden çok daha gönenç içindeler. Çok güzel bir ülke Küba. Sağlıkta, eğitimde yaptıkları çok etkileyici. (TK)