Seçimden birkaç gün öncesine kadar bölgede barajın aşılacağı havasının olduğunu belirten Diken, ortaya bir temsil krizi çıktığını, sorunun yalnızca DEHAP'ın baraj altında kalmasıyla da açıklanamayacağını vurguluyor.
DEHAP'ın aldığı oyların Halkın Demokrasi Partisi'nin (HADEP) kendi oyları olduğunu ileri süren Diken,ittifakın demokrasi, birlikte yaşama kültürüne katkısının olmuş olabileceğini söyleyerek Bianet'e yaptığı açıklamayı şu sözlerle devam etti:
"Baraj aşılsaydı..."
DEHAP'ın barajın altında kalmış olmasından sonra ilk tepki "temsil krizi" yaratılacağı yolundaydı."Bütün bölgenin temsili olmayacak" gibi bir şey söylenebilir mi?
Ortada yüzde 6'yı aşan bir durum var aslında. Doğu-Güneydoğu Anadolu illerini dikkate aldığınızda, hemen tüm illerde yüzde 40'ın üzerinde, bazı illerde yüzde 60-70 düzeyinde bir oy alan DEHAP'a yoğun bir ilgi var. Bunların temsili anlamda parlamentoya yansımaması, beraberinde "Bunları biz seçmedik. Ama baraj nedeniyle bizim hiç oy vermediğimiz insanlar seçilip gitti" handikapı yaratıyor.
"Seçmeni olmayan siyasetçi" durumuna düşüyor buradan seçilip giden milletvekilleri. Diyarbakır'da baraj aşılsaydı 8 tane DEHAP, 2 tane Adalet ve Kalkınma Partisi (AKP) milletvekili çıkacaktı. Ama bu durumda AKP'nin ikinci sıradan sonraki 6 adayı, CHP'nin iki adayı HADEP'in oylarıyla parlamentoya gitmiş oluyor Bunların normal koşullarda, parlamentoda milletvekilliği yaparken bu şekilde oy kullanan kitlenin taleplerini de dikkate alarak politika yapması gerekir. Ne kadar bu vicdani muhasebeyi dikkate alacaklar, zaman gösterecek...
Sizin böyle bir gözleminiz var mı? Örneğin, AKP milletvekili adayı DEHAP adayı Mahmut Şakar'la aynı şeyi söylüyormuş gibi görünüyordu.
AKP adayı Fehmi Uyanık'ta ve diğerlerinde de sanki böyle bir istek var gibi. İki gündür AKP Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın ifadelerine baktığımızda geçmişin gerilimlerini dikkate almadan, talepler doğrultusunda politika geliştireceklerine dair ipuçları veriliyor gibi.
Temennim, hiç değilse burada insanların kimleri tercih ettiğini, ama bu tercihler sonucunda kimlerin seçilip parlamentoya gittiğini çok iyi bir şekilde tahlil edip ona göre politika geliştirilmesi yönünde. Çünkü, bu olmazsa, ciddi bir küskünlük oluşacak, hatta belki bir süre sonra politikadan soğumayı da beraberinde getirecek. Bu seçimlerden gördüğüm kadarıyla hem bölgede, hem Türkiye genelinde politikadan bir uzaklaşma da var. İnsanlar sandık başına gitmedi. Yer yer yüzde 30'lara, 40'lara varan bir oy kullanmama eğilimi var.
Yüksek baraj sistemiyle, temsiliyet krizi nedeniyle her defasında insanların verdiği oy tam anlamıyla parlamentoya yansımıyor. Bu durum bir zaman sonra sorun yaratıp, halkla parlamento arasında bir kopukluk yaratacak. Bu kopmayı da bir şekilde çözmek lazım. Bu da büyük ölçüde yeni parlamentoya düşüyor. Bu konuda çok ısrarcı olmak lazım. Belki sivil toplum örgütlerinin bir şekilde devreye girip siyasilere baskı yapması gerekir.
Hakkari'de çok somut bir şey gerçekleşti. Mustafa Zeydan yaklaşık on bin oy alarak seçildi, Pinyanişi aşiretinin temsilcisi, koruculuk sisteminin devamını savunuyor. Bu tip ilişkilerin bölge için anlamı nedir?
Onların hangi mantıkla aday olduklarını, neden parlamentoya illa bağımsız aday olarak gitmek istediklerini bilmiyorum açıkçası. Şırnak'tan Mehmet Tatar seçilip gitti.Bitlis'ten Edip Safter Gaydalı seçildi. Urfa'dan Cevherilerden biri seçildi. Bölgede feodal bir kimlik var. Bu feodal kimlik, üst yapı kurumu anlamında da olsa henüz çözülmedi. Çözülmediği için de partilerde varlık bulamayan bu tip feodal kimlikli erkler, kendilerini bu tip temsiliyet yollarına itiyor.
Parlamentoda çok fazla şey yapabileceklerine inanmıyorum. Kendi kişisel ya da aile gelecekleri açısından bu tip çözüm yollarını düşünüyorlar. Ben Türkiye'nin önümüzdeki dönem itibariyle dokunulmazlık zırhının arkasına sığınarak kendilerini koruma eğiliminde olan şahısları koruyabilecek lükse sahip bir ülke olmadığına inanıyorum İstense de istenmese de önümüzdeki dönemde dokunulmazlık olayı ikinci plana atılmak zorunda. Örneğin Siirt'ten seçilen Fadıl Akgündüz'ün de tercihi dokunulmazlık. Ama dokunulacak bir şekilde. Siz dünyada saygın bir yer edinmek istiyorsanız, feodal güce dayanarak, dokunulmamazlık gibi bir lükse sarılarak bir şeyler yapamazsınız...
DEHAP'ın bölgedeki oyları:
Adıyaman 25 bin 552 (yüzde 11.93) - (7.73
Ağrı 51 bin 818 (yüzde 35.10)- (33.92)
Batman 69 bin 854 (yüzde 47.16)- (43.46)
Bingöl 19 bin 622 (yüzde 22.12)-(12.96)
Bitlis 30 bin 277 (yüzde 29.56)-(13.74)
Diyarbakır 237 bin 49 (yüzde (56.18)-(46.04)
Elazığ 17 bin 244 ( yüzde 7.11)-(5.15)
Erzincan bin 480 (yüzde 1.36)-(1.18)
Erzurum 33 bin 187 (yüzde 9.85)-(6.30)
Gaziantep 38 bin 528 (yüzde 8.01)-(5.61)
Hakkari 33 bin 897 (yüzde 45.23)-(46.18)
Iğdır 17 bin 200 (yüzde 31.12) -(29.86)
Kahramanmaraş 12 bin 656 (yüzde 3.27)-(1.90)
Kars 23 bin 561 (yüzde 20.08)-(17.80)
Kilis .bin 137 (yüzde 2.27)-(1)
Malatya 13 bin 313 (yüzde 4.19)-(2.63)
Muş 49 bin 184 (yüzde 37.89)-(31.92)
Siirt 26 bin 913 (yüzde 32.19)-(22.40)
Şanlıurfa 83 bin 294 (yüzde 19.36)- (16.66)
Şırnak 47 bin 448 (yüzde 45.95)-(24.96)
Tunceli 13 bin 442 (yüzde 32.56)-(13.37)
Van 105 bin 369 (yüzde (40.90)-(35.82)
* Birinci bölümde 2002 oyları ve yüzdeleri ikinci bölümde 1999 oylarının yüzdesi yer almaktadır.
* 1999 oyları HADEP ve EMEP'in oylarının toplamıdır. Yalnızca Tunceli'de HADEP oyu geçerli, Tunceli'de EMEP seçimlere katılmadı. (NK/BB)