Dağın eteklerinde bir hapishane kalıntısı bulunduğu mahalleden dolayı Libertad (özgürlük) adını almış, artık kente özgürlük tepesinden bakma zamanı.
Libertad'ı kente bağlayan Puerte Este (doğu köprüsü) gerçek manada da köprü olabilir mi? Birçok Uruguaylı'ya göre zor ama yine de umut var.
1 Nisan'da yönetime gecen Frente Amplio, sokaklardaki afişlerde de yazıldığı gibi "her yüz günde değişim" öngörmüş; Uruguay makus talihini yenmeye çalışıyor.
İlk adım nüfusun yüzde 40'ının -toplam nüfus 3 milyon- yoksulluk sınırı altında yaşadığı ülkede, Plan Panes adı verilen çalışmayla ailelere destek verilmesi. Su ana kadar 32 bin kişi bu plandan yararlanmış.
İkinci adım, 1986'da "demokrasi"ye geçildiğinde ilan edilen Ley de Caudicidad'la birlikte diktatörlük yıllarında suç isleyenlerin yargılanmasını engelleyen yasayı ortadan kaldırmak.
Yazar Juan Gelman 'ın gelininin, Arjantin-Uruguay ortak askeri operasyonuyla kaçırılması, yasanın yeniden tartışılmasına neden olur, Genelkurmay Başkanı Angel Bertolitti "anayasanın değiştirilerek ordunun suçlanmasını istemediğini" belirtirken, Frente Amplio ise, orduyla sert tartışmaya girmeden çözüm arayışında.
Bugün yalnız Arjantin değil, Şili ve Uruguay da geçmişin karanlık sayfalarını aralama, diktatörlük yıllarında işlenen suçlarla hesaplaşma arifesinde ama Şili ve Uruguay'da işler Arjantin'deki kadar kolay yürümüyor.
"Ordu güçlü", "değişik yöntemler kullanıldı", "Arjantin'de halkın desteği fazla"; Montevideo'da duyacağınız sözler bunlar ama yine de kayıp yakınları aileleri ve eski tutuklularla dayanışma örgütü (Cyrsol) insan hakları ihlallerinin araştırılması için mücadele etmeye devam ediyor.
Bizim haylaz çocuklar
Luisa Costa, Kayıp Yakınları Aileleri'nin Sözcüsü. Oğlu Nevio'nun yalnızca ortadan kaybolduğu günü biliyor: 23 Şubat 1977.
Oğlu Buenos Aires'te kaybolmuş, gözaltına alındığını birkaç gün sonra duymuş. Tıpkı Milka Rosela'nin oğlu Rodrigo'nun başına gelenler gibi.
Rodrigo, Buenos Aires Üniversitesi'nde öğrenciymiş. 7 Haziran 1977'de gözaltına alınmiş. İronik bir şekilde Paduela diğerlerine göre "şanslı". Kocası Leon'u gözaltına alındıktan sonra hastanede görenlerin olduğunu biliyor; sendikacı Leon Nisan 1977'de gözaltına alındıktan sonra hastaneye kaldırılmış.
Üç kayıp yakınının da ağzından aynı cümle çıkıyor: Plan Condor.
Onlar yakınlarının kimler tarafından kaçırıldığını bilmiyor ama bütün sorunların kaynağının Plan Condor olduğundan eminler; tıpkı Şilili, Paraguaylı, Arjantinli kader ortakları gibi.
1973 Şili askeri darbesinden alınan derslerden sonra uygulamaya sokulan Plan Condor temelde bölgedeki askeri istihbarat teşkilatlarının ortaklasa çalışmasını öngörüyordu. Zaten Uruguaylı kayıp 210 kişinin çoğunun Buenos Aires'te gözaltına alınmış olması da bu durumu açıklamaya yetiyor.
"Bizim haylaz çocuklarımızın ne olacağı zaten lisedeyken belliydi" diyor Luisa. Oğlu protesto gösterisinde yaralanmış, arkadaşlarıyla eve gelmiş. "Bütün gün odaya kapanıp kitap okuyup şarkılar söylerlerdi. Çok korkuyordum ama yine de çocukları seviyordum" diyor Luisa.
Milka'nin oğlu üniversiteye Buenos Aires'te gitmiş. Oğlunun eylemlere katıldığından Milka'nın haberi var. "Tatile geldiği zaman çok seviniyorduk, sanki oğlum yeniden hayata dönmüş gibi oluyordu" diyor Milka.
Milka ve Luisa'nın haylaz çocukları gibi Güney Amerika'da binlerce çocuğun akıbetlerinin araştırılması adete demokrasi sınavının göstergesi haline geldi.
Yazar Horacio Verbitsky'nin Arjantin'de yayımlanan Pagina12 gazetesinde yazdığı gibi: "Arjantin, Uruguay, Şili demokrasinin kıyılarında geziniyor. Arjantin'de diktatörlüğün Malvinas savaşını kaybetmesinden sonra yıkılışı sivil Rauf Alfonsin hükümetinin elini güçlendirmesine rağmen, önce Punto Final yani artık sivil yönetime geçildi ardından da Ley de Obedencia, zaman aşımına göre suçlama kararları alındı.
Bilindiği üzere iki yasa da gecen aylarda Yüksek Mahkemenin aldığı kararla ortadan kaldırıldı. Uruguay'da ise 1985'de uzlaşmayla geçilen sivil Julio Sangunetti hükümeti askerlerin ve 150 yıldır dönüşümlü iktidarı paylaşan iki partinin (Colorado ve Blanco) zorlamasıyla Ley De Caducudad'i ilan ederken ayni yıl yapılan referandumda da aldıkları kararı halka tescil ettirdiler. Bugün yalnızca yasanın değil, anayasa da halkın oyuyla alınan kararın da değiştirilmesi zor görünürken, askerlerin iktidardaki Frente Amplio hükümetinin herhangi bir araştırmasını engellemesi de Uruguay'daki şartları ne kadar güç olduğunun işareti olarak değerlendiriliyor.
Şili'de ise 1973 askeri darbesiyle işbasına gelen Augusto Pinochet iktidarı 1998 yılında İspanyol Yargıç Baltazar Guzmán'in Pinochet hakkındaki soruşturmasına kadar hiçbir yargı tehdidi altında kalmazken Pinochet de dahil olmak üzere askeri cunta görevlilerinin yargılanmasını engelleyen yasa ortadan kaldırılmış değil".
Uruguay'da yeni başlangıç
Yazar Verbitsky, Uruguay ve Şili'nin Arjantin'in izini takip ettiğini söylerken, kamuoyu desteğinin azlığı, ordunun gücü ve geçiş sürecindeki sol hükümetlerin neo-liberal tahribatı gidermek gibi acil planlarından dem vuruyor.
Ordunun gücü aşikar, Uruguay gazeteleri bugün Kongo'daki barış gücüne bağlı Uruguaylı askerlerin faaliyetlerini anlatan haberlere yer veriyor. Başkan Tabare Vazquez'in diktatörlük yıllarında işkence yapıldığı bilinen bir kampı ziyareti ordudan sert tepki görüyor, dahası sağcı partiler Vazquez'i "Kastrist Vazquez devleti kontrol altına almalı" yorumları yapıyor.
Şili'de Ricardo Lagos, Pablo Neruda'nin arkadaşı olmak ve yazar Juan Gelman'a ödül vermek dışında fiili olarak bir şey yapmış değil, bütün gayret bağımsız insan hakları örgütlerinden ve yargıçlardan geliyor hem de hala popülerliğini koruyan Augusto Pinochet'e rağmen.
Montevideo'nun limandan esen sert rüzgarını ardımıza alarak Milka ile yola düşüyoruz.
Milka, "İnsanlar hala korkuyor. Biz 1977'den beri sokaklardayız. Tabii biz de korkuyoruz" diyerek artık "korkmanın değil korkuyu yenmenin zamanı olduğunu" söylüyor.
"Dağın insana baktığı" kenti kışın soğuğu yanında cesaretin sıcaklığı da almış durumda.(NK/EÜ)