Ressam ve heykeltıraş Selim Turan İstanbul Üniversitesi Koleksiyonu’ndaki eserlerinden oluşturulan sergiyle sanatseverlerle buluştu. Sakıp Sabancı Müzesi’nde 30 Mayıs’ta açılan “Selim Turan. Tez-Antitez-Sentez” başlıklı sergi, 18 Ağustos günü sona erecek.
Selim Turan’ın bu eserleri Feyhaman Duran Koleksiyonu gibi üniversitenin tarihi merkez binasında korunup sergileniyordu. Her iki koleksiyonun Sakıp Sabancı Müzesi’nde sergilenmesi, tarihi yapıda yapılacak onarım çalışmasının gündeme gelmesiyle oldu. Üniversite onarım çalışmaları süresince eserlerin korunması için bir yer arayışına girince Sakıp Sabancı Müzesi, eserlere evsahipliği yapmak için talip oldu.
Böylece Feyhaman Duran Koleksiyonu 11 Ocak 2017’de sergilenmeye başlandı; Selim Turan’ın eserleri 31 Mayıs 2017'de
Selim Turan’ın eserlerini Türkiye’nin önemli seramik sanatçılarından olan eşi Fatma Şahika (Arutay) Turan 2003'te İstanbul Üniversitesi'ne bağışlamıştı. Şahika Turan Paris’teki stüdyodan kalan eserleri toplayıp İstanbul’a getirmişti. Bu özel koleksiyon 233 tablo ve 19 heykelden oluşuyordu.
1915 İstanbul doğumlu Selim Turan, 13 Ekim 1994’te Paris’te 79 yaşında hayata gözlerini yummuştu.
Ressam ve hattat Feyhaman Duran ile Selim Turan’ın yolları bir kez daha eserleri aracılığıyla Sakıp Sabancı Müzesi’nde buluşmuş oldu. Selim Turan, Feyhaman Duran’dan bir kuşak sonranın sanatçısı. İkisi de Galatasaray Lisesi mezunu. Selim Turan daha sonra Güzel Sanatlar Akademisi'nde Feyhaman Duran'ın öğrencisi olacaktı.
Balıkçıyla Halikarnas’ta
Selim Turan mezun olduktan (1938) sonra dönemdaşı diğer bazı ressamlar gibi Cumhuriyet Halk Partisi’nin 1941’de Yurt Gezileri projesi kapsamında Anadolu'ya gönderildi. Selim Turan’ın “tayini” Muğla’ya çıkmıştı. Datça, Bodrum, Köyceğiz ve Fethiye'de çalıştı. Üç ay süren görevi sırasında Halikarnas Balıkçısı adıyla tanınan Cevat Şakir Kabaağaçlı ile tanıştı, uzun yıllar devam edecek dostlukları böyle başladı. Bu üç aylık çalışmada 20 tablo ile döndü. Bu eserlerle Devlet Resim Sergileri'ne katıldı.
1941’in Mayıs ayında katıldığı grup sergisi Selim Turan’ın dahil olduğu sanatçı kuşağının genel hatlarından birini belirleyecekti. Beyoğlu Matbuat Müdürlüğü Lokali’nde açılan “Liman” başlıklı sergiye ressamlar Nuri İyem, Haşmet Akal, Agop Arad, Avni Arbaş, Turgut Atalay, Abidin Dino, Fethi Karakaş, Kemal Sönmezler, Mümtaz Yener, grafik sanatçısı Yusuf Karaçay, heykeltıraş Faruk Morel ve fotoğraf sanatçısı İlhan Arakon katılmıştı. Sanatçıların hepsi 1910’lu yıllarda doğmuş, dönemin genç sanatçılarıydı.
Bu serginin açılışını bir balıkçı yapmıştı ve toplumsal sorunlardan hareketle sanat üretimi gerçekleştirmeyi hedefleyen grubun sergilerinin afişini Yusuf Karaçay tasarlamıştı.*
Modern Türkiye resmi içinde yeni bir gerçekçilik arayışını savunan grup, daha sonra “Yeniler” adını alacaktı. Yeniler Grubu 1947'den 1951'e kadar her iki yılda bir Fransız Kültür Merkezi'nde sergi açtı. Grup daha sonra dağıldı. Ancak Selim Turan, Liman sergisinin ardından gruptan ayrıldı. Onun sanat yolu Paris’e yönelecekti.
Oysa Liman temalı sergi fikrinin çekirdek üçlüsünden biriydi. Sergi fikri Kemal Sönmezler'den çıkmıştı. Selim Turan ve Avni Arbaş'la birlikte, balıkçıları ve liman işçilerini inceleyerek onları betimledikleri resimlerle sergi açmaya karar vermişlerdi.
Eşi Şahika Turan seramik ve hat sanatının ustalarındandı
1944’te Fatma Şahika Arutay ile evlendi.
Şahika Arutay Turan’a ayrı bir arabaşlık açmak gerekiyor.
Seramikçi, ressam ve hattat Şahika Arutay Turan 4 Temmuz 2017’de 100 yaşında hayata gözlerini yumdu. Son yıllarını Büyükada’da geçirdi. Eşi Selim Turan’ın eserlerini İstanbul Üniversitesi’ne bağışlamıştı ama hayatı boyunca yaptığı seramikleri, mürekkepli soyut resimleri, son hattatlardan Halim Özyazıcı ile çalışması sonucu ürettiği hatları Büyükada'da yaşadığı evinde muhafaza ediyordu.
Şahika Arutay, Selim Turan ile tanıştığında seramik sanatçısıydı. 1917 doğumlu olan Arutay, Hamburg Akademisi’nde seramik ve heykel öğrenimi görmüş ve İstanbul’a dönmüştü. İstanbul Devlet Güzel Sanatlar Akademisi’nde eğitimini sürdürdü. 1942’de mezun oldu.
Selim ve Şahika Turan’ın evlilikleri sonrası sanat çevresi Ahmet Hamdi Tanpınar, Hilmi Ziya Ülken, Arif Dino, Nurullah ataç, Orhan Veli kanık, Asaf Halet Çelebi, Ahmet Muhip Dranas gibi isimlerden oluşuyordu.
Paris’te Türkiyeli sanatçıların pansiyonunda
Selim Turan 1947’de Fransa Devletinin öğrenci bursunu kazandı ve çift Paris’e yerleşti. Dönemin Türkiye diasporasının toplanma yeri olan Schola Cantorum pansiyonunda aynı zamanda atölye olarak kullandıkları bir çatı katı odasında 1956’ya kadar yaşadılar.
O dönem pansiyonda Abidin-Güzin Dino, Avni-Henriette Arbaş, Sabahattin Eyüboğlu-Magdi Rufer çiftleri, Mübin Orhon, Cahit Irgat, Pertev Boratav gibi sanatçılar kalıyordu. Paris’te dönemin ünlü ressamları Camille Bryen, Georges Matthieu, Hans Hartung gibi isimlerle çalışma fırsatı buldu; Pablo Picasso ile tanıştı.
Vatandaşlıktan çıkarılıyor
1963’te devlet bursu kesildi. Ancak Paris’ten ayrılmadı Louvre müzesinin minyatür, hat eserlerinin onarım ve bakımını yaparak geçindi; özgün baskı atölyelerinde çalıştı. Bu sırada Paris’teki Türkiye büyükelçiliği Selim Turan’ı adres bilgilerini güncellemediği için vatandaşlıktan çıkarttı. O dönemin yasalarına göre yurtdışında yaşayan Türkiye vatandaşları beş yılda bir adreslerini büyükelçiliklere bildirmek zorundaydı.
1956’da Paris’teki ilk kişisel sergisini açtıktan sonra hayatını sadece resim ve heykel yaparak ve sanat dersleri vererek geçirdi.
Eserleri Türkiye’de ama kendisi değil
Türkiye’deki ilk kişisel sergisini İstanbul Alman Kültür Merkezi’nde 1969’da açtı. Bir yıl sonra ikinci kişisel sergisi, İstanbul’da Galeri 1’de açıldı. Selim Turan’ın eserleri Türkiye’ye gelebiliyordu ama kendisi gelemiyordu. Türkiye vatandaşlığını geri almak için verdiği mücadeleyi ancak 1979’da kazabilecekti. Vatandaşlığını geri kazanmasının ardından dönemin Cumhurbaşkanı Fahri Korutürk’ün özel davetiyle 1979’da Türkiye’ye döndü.
33 yıl sonra vatanında ve Sarı Kız’la tanışma
Vatanından ayrılışının üzerinden 33 yıl geçmişti.
Hayatının sonraki dönemini Paris-İstanbul arasında geçirdi. Resim anlayışında yeni bir dönemin başlangıcını Kaz Dağları gezisi sırasında öğrendiği Tahtakuşlar ve Sarı Kız efsanesinden** etkilenmesi sonrası yaşadı. Sarı Kız temalı figüratif çalışmaları bu döneme aittir. Ölümünden önce yaptığı son heykel Sarıkız Heykeli olur.
Ankara’da Kurtuluş Parkı’na 1993 yılında dikilen eser, hareketli bir heykel. Selim Turan, heykel çalışmaya 1975'te bir müzede sergilenen Kolomb öncesi Peru’da yapılmış, dokunulduğunda dönen cadı ve melek heykellerinden etkilenerek başlamıştı.
Serginin kataloğunda önsözü kaleme alan Sakıp Sabancı Müzesi Müdürü Dr. Nazan Ölçer, heykeldeki bu dönemini şöyle tanımlıyor:
“Yaşamının son diliminde gitgide daha sık geldiği Türkiye'de yeni alanları keşfe koyuldu, yerel efsaneler izinde pagan inançlar ve mecazlar âlemine daldı, hareketli heykelleriyle adeta farklı bir tasavvuf dünyası yarattı.”
Kataloğun diğer önsözünü yazan Dr. Necmi Sönmez ise hareketli heykelleri şöyle tanımlıyor:
“Sanatçının karton, çivi, tel, süt şişesi kapaklarını bükerek, keserek oluşturduğu heykellerin dönmesi, hareket etmesi için onlara insan elinin değmesi gerekmektedir. Oysa ilk bakıldığında adeta çocuk oyuncağı izlenimi uyandıran bu heykeller, ‘görünenin ötesini imgeleyen’ işaretlerle, sembollerle doludur.”
Sönmez Sarı Kız çalışmaları için ayrıca şu ayrıntının altını çiziyor:
“(...) yörükler arasında yaygın olan Sarı Kız efsanesini dinlemekle kalmamış, onların Edremit’e yakın Tahtakuşlar köyünde her yıl yaptıkları törenlere de katılmıştı. Bu folklor şenliğinin pagan karakterinden etkilenmişti. Bir tür oyun olarak yaptığı hareketli heykellerindeki figürler hem meleklere hem de Sarı Kız’a benziyor, Selim burada mecazlar üzerinden ölüm kavramına yaklaşıyordu.”
Haraket eden, yaşayan heykel
Turan, Kurtuluş Parkı’ndaki Sarı Kız Heykeli’ni 12 metrelik yüksek bir kaidenin üzerine yerleştirdi. Çok ince bakır plakalardan oluşan heykeli, rüzgârla hareket edecek şekilde bir bilyeli kutu üzerine monte etti. Böylece Sarıkız esen rüzgarla değişik duruşlar sergiliyordu.[3] Necmi Sönmez’in “mecazlar üzerinden ölüm kavramına” yakınlaştığını söylediği Selim Turan, bir anlamda değişen hava koşullarıyla sürekli devinen bir yaşayan eser bırakmıştı ardında; bu da başka bir “mecazdı” belki... (HK)
[1] Burcu Pelvanoğlu "Tavanarası Ressamları" - Kültürservisi
[2] Sarıkız efsanesinin versiyonları için tıklayın.
[3] Ankara Enstitüsü Vakfı - Kurtuluş Parkı ve Sarıkız Heykeli
Adres:
Sakıp Sabancı Müzesi Sakıp Sabancı Caddesi, 42 Emirgan 34467 İstanbul
Ziyaret Saatleri:
Salı, Perşembe, Cuma, Cumartesi, Pazar: 10.00-18.00
Çarşamba : 10.00-20.00
Son biletler Müze kapanışından 30 dakika önce satılır.