Salih Müslim: Anlaşma gerçekten uygulanırsa yeni bir Suriye şekillenecek

Suriye Demokratik Güçleri (SDG) lideri Mazlum Abdi ile Suriye Geçiş Dönemi Cumhurbaşkanı Ahmed eş-Şara arasında, SDG’nin temsil ettiği toplum kesimlerinin mensuplarının “siyasal sürece ve tüm devlet kurumlarına katılımlarının güvence altına” alınmasına yönelik anlaşma imzalandı.
Kuzey ve Doğu Suriye Özerk Yönetimi’nde ‘belirleyici parti’ konumundaki Demokratik Birlik Partisi’nin (Partiya Yekîtiya Demokrat/PYD) Dış İlişkiler Sözcüsü Salih Müslim, 10 Mart anlaşması ve Özerk Yönetim’in geleceğine ilişkin bianet’in sorularını yanıtladı.

Suriye Demokratik Meclisi'nden Şam yönetimi ile anlaşmaya dair açıklama
“Bizim için tarihi bir anlaşma”
SDG Genel Komutanı Mazlum Abdi ile Suriye Geçiş Dönemi Cumhurbaşkanı Ahmed eş-Şara arasında bir anlaşma imzalandı. Bu anlaşma sizin için ne anlam ifade ediyor? Pratikte nasıl uygulanacak?
Evet, bir anlaşma imzalandı ve bu anlaşma sekiz maddeden oluşuyor. Genel çerçevede oldukça iyi bir anlaşma. Yeni Suriye’de demokratik yapılanmayı yeniden inşa etmek için bir kapı aralandı.
Bu açıdan bizim için tarihi bir anlaşmadır. Eğer maddeler gerçekten uygulanırsa, yeni bir Suriye şekillenecek ve bu durum hem içeride hem dışarıda etkisini gösterecek. Uygulama süreci içinse, son maddede belirtildiği gibi komiteler oluşturulacak. Her belde için komiteler kurulacak; ekonomi ve askeri alanlarda da komiteler olacak.
Ayrıca, SDG’nin entegrasyonunu tartışacak ve yönetim modelini belirleyecek komiteler de oluşturulacak. Farklı ihtiyaçlara göre yeni komiteler kurulacak ve bu süreç, bir yıl içinde tamamlanarak nihai bir sonuca ulaşacak.
Daha sonra, tüm taraflar anlaşmayı bütünlüklü bir şekilde imzalayacak. Bu süreç, danışma, tartışma ve müzakere içeriyor. Yani, yeni bir dönemin böyle uygulanması planlanıyor.

Suriye Demokratik Güçleri ve Şam yönetimi arasında anlaşmaya varıldı
“Şu an için federalizm veya otonomi kararı yok”
Türkiye kamuoyunda bu anlaşmayla ilgili kafa karışıklığı var. Anlaşma, Kuzey ve Doğu Suriye Özerk Yönetimi ve statüsüne dair ne söylüyor?
Kafa karışıklığı normaldir, çünkü anlaşma geniş kapsamlı. Yönetim konusuna gelirsek, şu an için doğrudan bir federalizm veya otonomi kararı alınmış değil. Bu, müzakereler sonucunda şekillenecek. Hem anayasa yazımı hem de yönetim komitelerinin tartışmaları sonucunda bir yönetim modeli belirlenecek.
Ancak emin olduğumuz bir şey var: Her konuda ortaklaşmak. Yönetimde ve idarede de bunu sağlamayı hedefliyoruz.
Bizim esas uygulamak istediğimiz şey ise radikal demokrasi. Merkeziyetçi olmayan bir sistem içinde, yerel yönetimleri güçlendirmek temel hedefimiz. Sadece yönetimde değil, her alanda tekçi bir anlayışa karşıyız. Bu yönetim modelinin adı önemli değil; İngilizcede “reflexive” veya Türkçede “gevşek federalizm” olarak tanımlanıyor. Ancak yönetim şekli, anlaşmalar ve müzakereler sonucunda netleşecek.

SDG-Şam anlaşması: Şimdi ne olacak?
“Anlaşmayı doğrudan Öcalan’ın çağrısına bağlayamayız”
PKK lideri Abdullah Öcalan tarafından yazılan ve 27 Şubat’ta İmralı Heyeti tarafından kamuoyuna açıklanan “Barış ve Demokratik Toplum Çağrısı”, Suriye, Türkiye ve Ortadoğu özelinde nasıl bir etki yarattı? Bu çağrıdan iki hafta sonra SDG ve yeni Şam yönetimi masaya oturdu. Bu iki süreci bağımsız mı yoksa birlikte mi düşünmek gerekiyor? Ayrıca, bu anlaşmanın Türkiye ile SDG arasındaki ilişkilere etkisi ne olur?
Bu anlaşmayı başka süreçlerle bağlamak gerçekçi olmaz. Çünkü bu tür müzakereler, Suriye’de eski rejimin düşmesiyle başladı. Ayrıca, geçmişte de eski Suriye yönetimiyle sorunları çözmek için girişimlerimiz olmuştu, ancak o dönem kabul edilmemişti. Şimdi, yeni Suriye yönetimi müzakere sürecine girmeyi kabul etti. Bu yüzden, anlaşma sürecini doğrudan Sayın Öcalan’ın çağrısına bağlamak doğru olmaz.
Ancak bir gerçek var: Sayın Öcalan’ın çağrısı, tüm bölgeyi etkileyecektir. Çünkü, Kürt sorunu ile doğrudan bağlantılıdır. Türkiye’nin tutumunu da biliyoruz; bölgeye yönelik saldırıları gerekçelendirirken sürekli PKK ile ilişkilendirme gibi suçlamalarda bulunuyordu. Bu iddialar gerçek değil.
Türkiye’de yaşanabilecek olumlu gelişmelerin bizi de etkileyeceğini düşünüyorum. En azından Türkiye’nin saldırganlığını azaltabileceğini söyleyebiliriz.
“Sahildeki olayları herkesin üzerine yıkmak doğru değil”
Lazkiye ve Tartus’ta yaşanan katliamlar, Alevilere yönelik şiddet ve ölüm haberleri gündemde. Anlaşmada yer alan, “Suriye devletinin, Esad rejiminin kalıntılarına ve ülkenin güvenliği ile birliğini tehdit eden tüm unsurlara karşı mücadelesinin desteklenmesi” maddesi ne anlama geliyor? Ayrımcılığa ve şiddete maruz kalan halkların durumu ne olacak?
Bu durum gerçekten çok üzücü. Suriye’nin batısındaki sahil kentlerinde Alevilere yönelik çatışmaların yaşanması bizi derinden yaralamıştır. Bu konu da tartışmaların içinde yer aldı ve bu nedenle tüm Suriye genelinde bir ateşkes ilan edildi.
“Esad kalıntıları” ifadesi, belki küçük bir vurgu gibi görülebilir ama yaşanan katliamlar çok daha geniş çaplıdır. Biz Suriyeliler olarak, bir yönetim veya ortak bir yapı olarak Baas rejiminin yaptıklarını kabul etmiyoruz.
Ancak bu olayları herkesin üzerine yıkmak da doğru değil. Anlaşma çerçevesinde, Baas rejiminin kalıntılarına karşı yalnızca kendi bölgelerimizde değil, farklı yerlerde de tedbirler alacağız. Esad rejiminin uyguladığı politikaların kalıntılarını kaldırmak ve en azından değiştirmek için bu maddeye yer verilmiştir.

Suriye’de Alevilere yönelik saldırılar
“Kazanımlarımızdan vazgeçmeyeceğiz”
Kuzey ve Doğu Suriye’de kadın odaklı, çoğulcu, demokratik bir yapı var. Bu yapı, HTŞ’nin ağırlıkta olduğu Şam yönetimiyle nasıl entegre edilecek?
Bizim uygulamalarımız artık kadınların kazanımıdır. Bunun mücadelesi sürdürülecektir. Biz kazanımlarımızdan vazgeçmeyeceğiz. Eş başkanlık sistemi, kadın kurumları, kadınların örgütlenmesi, eğitim sistemi… Bunlar bizler için değişmeyecek.
Belki diğer tarafta da, [Kuzey ve Doğu Suriye’deki] kadınların mücadelesi etkili olacaktır. Ama biz asla bu kazanımlardan vazgeçmeyeceğiz. Tam tersine, karşı tarafı [yeni Şam yönetimi], değiştirmeye çalışacağız. Ne kadar başarılı oluruz bilmiyorum. Onu da mücadele belirleyecek ve bu mücadele devam ettirilecek.
(ED/VC)
Fotoğraflarla Diyarbakır'da 8 Mart
Diyarbakır'da 8 Mart: "TJA yasaklanamaz"

Sevda Karaca: İşçi kadınlar için hâlâ en güvenli yer mücadele!

Serra Bucak: "Bu 8 Mart, toplumsal barış ile taçlansın"

Diyarbakır, sekiz yıl sonra kayyımsız bir 8 Mart kutlayacak
