"Referandum sonuçları ülkede herhangi bir hayat tarzını bir tarafın diğerlerine dayatmasının mümkün olmadığını netleştirdi. Hükümetin de bu sonucu çıkarması gerekir. Aksi halde geçmiş iktidarlar gibi zamanla kaybolabilir."
Marmara Üniversitesi öğretim üyesi, siyaset bilimci Prof. Dr. Büşra Ersanlı, bianet'e 2009 yerel seçimlerinde ortaya çıkan haritanın referandumda da belirginleştiğini vurguladı.
Aynı zamanda Barış ve Demokrasi Partisi (BDP) Parti Meclisi üyesi olan Ersanlı'ya göre partinin "demokratik özerklik" önerisini bu sonuçlarla daha da anlam kazandı.
"Demokratik özerklik yerel yönetimlerde, yerinden yönetim için yetki talebidir. Bu önerinin sadece Güneydoğu değil Trakya için, Ege için, Akdeniz için de anlamlı olduğu gözüküyor. Bunu milliyetçiliğe varan etnik bir tutumu dışlayarak söylüyorum."
"Kürt siyaseti sesini duyurdu"
Ersanlı, referandum sonucunun hiçbir parti için "zafer" olarak nitelenemeyeceğini; önerilen reform paketinin zaten anlamlı olmadığını düşünüyor.
"Ancak hazırlık sürecinde tüm taraflar etraflı bir tartışma yapma olanağı buldu. Boykot çağrısının önemi bu anlamda büyüyor. BDP'nin sesi daha duyulur hale geldi; diğer partiler daha saygılı davranmak zorunda olduklarını düşünmeye başladı. Sonuçta da özellikle 10-11 ilde güçlü bir destek buldu.
"Bu durum Kürt siyasetinin önemli bir yeri olduğunu gösteriyor. Kürt siyaseti derken de etnik bir referans değil, sosyal, kültürel, ekolojik alanda farklı bir önerinin Türkiye'nin demokratikleşmesi açısından önem kazandığını söyleyebiliriz."
"Operasyonlar durmalı"
Referandumun ardından yeni bir anayasa tartışması başlarken, kısa vadede de PKK'yle çatışmanın durdurulması sorun olarak gündemde. Örgütün eylemsizlik kararı, hükümet adım atmazsa 20 Eylül'de sonlanacak.
Ersanlı, bir hafta içinde atılacak en acil adımın askeri operasyonları durdurmak olduğunu düşünüyor.
"Ancak o şekilde yeni anayasa, demokratikleşme, yerelden dolayı özgürleşme gibi konularda adım atılabilir. Çatışma sürerse bunların hepsi yarım kalır." (EÜ/EÖ)