Fotoğraflar: Evrim Kepenek/bianet
Rize’nin Ardeşen ilçesine bağlı Yeniyol (Oce) Köyü halkı, köylerinin kıyı şeridinde kafes balıkçılığı (balık havuzu) yapılmasına karşı eylem yaptı.
“Denizine Sahip Çık” Platformu’nun öncülüğünde gerçekleşen eyleme Ardeşen ve Fındıklı ilçelerinden kayıkları ile gelen balıkçılar da destek verdi.
“Çocuklarım için denizime dokunma”, “Bu alana kafeslerimizi istemiyoruz” yazılı pankartların açıldığı eylemde, köy halkı, “Üretime karşı değiliz, üretimin doğru alanlarda yapılmasından yanayız” mesajı verdi.
“Yüzme alanlarında bu projeyi istemiyoruz”
Eylemde basına açıklamayı Ardeşen Kent Konseyi Başkanı Sevilay Yanılmaz okudu. Yanılmaz şunları söyledi:
“Geçen sene bölge halkının haklı nedenle itirazlarımız sonucu reddedilen denizde ağ kafeslerde su ürünleri yetiştiriciliği, bu yıl farklı firmalar tarafından tekrar yapılmak istenilmektedir.
“Bölgemizdeki tüm STK'ler Kooperatif Başkanlıkları, Siyasi Parti temsilcileri, Köy ve Mahalle Muhtarlarımız, en önemlisi tüm bölge halkı tek yürek halinde bu projelerin yüzme alanlarımızda ve kıyı balıkçılığının yapıldığı alanlarda yapılmasına itiraz etmekteyiz. Burada kendimizi doğru ifade etmek adına çok önemli bir şey söylemek istiyorum karşı çıktığımız şey üretim değil. Üretimin doğru alanlarda yapılmasından yanayız.”
ÇED toplantısı 10 Ağustos’ta
Yanılmaz, son olarak şunları söyledi:
“Burayı seçmelerindeki en büyün nedenlerden biri Karadeniz suyunun temiz kirli denizde balık olması. Akdeniz'de ege de tüm koyları kirlettiler üretemezsiniz.
“Bölgemiz tek yürek olarak bu alanlarda yapılmak istenilen Denizde ağ kafeslerde su ürünleri yetiştiriciliği projesine itiraz Merkezin ediyoruz.
“10 Ağustos Salı günü saat 14:00'da Ardeşen Halk Eğitim yapılacak olan ÇED bilgilendirme toplantısına tüm bölge halkı olarak hayır demek için orada olacağız."
Aynı alanda ikinci proje
Oceliler, aynı yerde benzer bir girişimde bulunulması üzerine 2000’li yılların başında bir eylem dizisi daha başlatmış ve proje iptal edilmişti. Bu kez aynı alanda başka bir firma benzer bir proje için harekete geçti.
TIKLAYIN - Bir Doğu Karadeniz Direnişi: "Okulun Düzi"
İmza kampanyası destek bekliyor
“Ardeşen’de yüzme alanlarımızda ve balıkçılarımızın avlandıkları bölgelerde balık kafesleri kurulmasını istemiyoruz” diyen bölge halkı, imza kampanyası da başlattı.
Eyleme katılanlar
Fındıklı Belediye Başkanı Ercüment Çervatoğlu, CHP eski Milletvekili - ODTÜ Öğretim Üyesi Prof. Dr. Yakup Kepenek, Emekli Öğretmen - Yazar Nurhan Alptekin Kepenek, Viçefest için Fındıklı'da bulunan Mimarlar Odası Ankara Şube Başkanı Tezcan Karakuş Candan, Mimarlar Odası yönetim kurulu üyesi Muteber Osmanpaşaoğlu, Kent İzleme Merkezi'nden Bülent Batuman Hazeli Akgöl ve Cansen Kılıççöte.
Oce’ye balık havuzlarının zararları ne?*Kıyıya 1 km uzaklıkta yapılmak istenen proje yüzme alanlarımızı kullanılmaz hale getirecek. *Yapılmak istenilen bölge, kıyı balıkçılığının avlanma yerleridir. Bu bölge balıkçılığının yok olması anlamına gelmektedir. *Havaalanının yapılması ile birlikte bölgemizin turizm potansiyelinin artması beklenirken yapılmak istenilen bu proje deniz turizmine büyük zarar verecektir. *Kullanılan GDO ve antibiyotikli yemler Doğada doğal olarak yaşayan balıkların hiçbir hastalığı yokken denizde yüzen antibiyotikleri absorbe ederek balıklarda deformasyonlara sebep oluyor. *Bu çökelmelerle birlikte aynı zamanda kafeslerde hastalık sonucu ölen balıklar da dibe çöktüğü zaman dipte yoğun bir azot ve fosfor birikim oluyor bu yoğun azat ve fosfor denizin dibindeki balıklar için gerekli olan çözülmüş oksijeni hızla tüketiyor dolasıyla mania denizi deniliyor ölü bir göl haline getiriyor. Buna ekoloji biliminde otrofikasyon deniyor. |
Kafes balıkçılığı nedir?Denizlerde ve iç sularda yetiştiricilik için uygun olan yerlerde ağ kafesler içinde yapılan ticari amaçlı balıkçılık.Neden zararlı?yesilgazete.org’dan Akgün İlhan’ın Dr. Irmak Ertör ile yaptığı söyleşide bu tür havuz balıkçılığının zararları şöyle özetleniyor: Öncelikle bu balıkların yetiştirilmesi yemlemeye dayalı olduğu için, çiftliğin büyüklüğüne ve çiftlik içindeki balık sayısına bağlı olarak bu üretim biçimi kafesin altında ve çevresinde dışkı, besin kalıntısı ve bazen de ölü balık birikimine sebep olmakta. Bu birikim özellikle de su sirkülasyonunun daha az olduğu bölgelerde (örneğin kapalı koy ve körfezlerde) deniz suyunun fiziksel ve kimyasal özelliklerinde önemli değişikliklere, kirlenmeye ve oksijen seviyesinin azalmasına yol açar (Perdikaris vd. 2016). Hatta bu sebeple balık çiftliklerinin denizlerin akciğeri diye de adlandırılan Posedonya çayırlarının üzerinde ve yakınında kurulmaması önerilmektedir. Ayrıca kafeste yoğun bir ortamda bir arada bulunan balıklar arasında parazit ve bulaşıcı hastalıkların yayılması; balıklar hastalanmasın ve parazit kapmasın diye kullanılan kimyasalların ve antibiyotiklerin denize yayılması ve tüm deniz ekosistemini etkilemesi; eğer yetiştirilen tür o yöreye ait olmayan veya istilacı bir tür ise kafesteki balıklardan kaçanların doğaya yayılma ve diğer türlerle genetik ilişkiye girme riski; çiftlikteki üretimin yabani balığın da besini olan küçük balık türlerinin avcılığı üzerine daha da yoğun bir baskı oluşturması gibi çeşitli olumsuz etkiler ve riskler görülebiliyor (Bkz. Deniz Atlası). Bu çiftliklerin vatandaşa ek gıda kaynağı sağlaması ancak kısmi olarak söz konusu olabilir çünkü bu balıkların büyük çoğunluğu ihraç ediliyor. Zaten Türkiye’de balık tüketimi ortalama yıllık kişi başına 6,2 kilogram, yani yıllık kişi başı 20-25 kilo civarındaki dünya ve Avrupa ortalamasının oldukça altında. Dolayısıyla aslında böyle bir talep tam olarak yok. Aynı zamanda da balık çiftliklerindeki yoğun yetiştiricilik, avcılıktan elde edilen küçük balığın balık ununa ve balık yağına dönüştürülüp çiftliklere yem olarak sunulmasına dayalı olduğundan aslında kitlesel olarak daha fazla (ve daha ucuz olabilecek) hamsi, çaça gibi balıkların yeme dönüştürülerek sonuçta çiftliklerde daha az miktarda çipura ve levrek gibi balıkların üretilmesinden bahsediyoruz. Yani balık çiftliklerinin aşırı avcılıkla karşı karşıya kalan balık stoğuna bir çözüm sunması ve gıda güvenliğini doğal sınırların ötesine geçerek sağlaması söz konusu değil, devlet teşvikleri de bu amaca hizmet etmiyor. |
(EMK)