14 Kasım'a kadar sürecek sergi Dakar, Tahran, Kahire, İstanbul ve Paris şehirleri üzerinden Müslümanları anlatmayı hedefliyor.
İslam medeniyetinin şehirler üzerinde kendini tesis ettiği düşüncesi arka plana alınarak Müslümanların modern dünyada farklı bağlamlarda nasıl yer aldıkları, modernite ile nasıl başa çıkmaya çalıştıkları üzerinde bilgilendirici bir sergi ile karşı karşıyayız. Serginin danışmanı Oliver Roy, bu düşünceleri hemen serginin girişinde yazılı bir levhada ifade ediyor.
Sergi akademik ya da kapsamlı bilgilendirmeden ziyade Müslümanların bahsedilen beş önemli şehirde nasıl yaşadıkları, gündelik hayatta hangi problemler ile karşılaştıkları üzerinde duruyor. Hemen her şehir ile ilgili uzmanlardan tamamlayıcı ve güncel bilgiler alınıyor. Küçük odalarda sinevizyon gösterileri yoğun ilgiyle sürekli tekrarlanarak izleniyor. İlgili ülkelerden gelenler için kendi şehirlerinin gösterileri nostaljik değer taşırken, birçok izleyici için önemli bilgiler ve Müslümanların yaşantıları ile ilgili ipuçları veriyor. Sergi odalarında ise oldukça ilginç görsel malzemeler ziyaretçilere sunuluyor.
Sergide Dakar'ın sahili, şehir içerisindeki hayat ve bir Müslüman kadının yaşadığı hemen her türlü sorunla ilgili uzunca bir röportaja yer verilmiş. İran'da bir karate salonunda dua ile başlayan karate eğitimi gösteriliyor. Sokaklarda elleri silahlı kadın askerler ile tekbir getirerek yürüyen gençlerin görüntüleri yer alıyor. Son kısımda ise Fariba Adelhah'ın sergide yer alan uzunca metinde bahsettiği İran'da modern olma üzerinde duruluyor. Gençlerin özgürlük istekleri ve devrim kurallarını zorlayan beraberliklerine gözatılıyor.
Kahire'de Müslümanlar daha geleneksel bir çizgide ortaya konuyor. Kadınlı erkekli gruplar modern yaşam ve geleneksel İslami değerler üzerinde konuşuyorlar. Kadın-erkek ilişkileri, giyim-kuşam ve aile üzerinde geleneksel ve modern fikirler ortaya atılıyor. Gündelik yaşamın pratiklerinde ise kadın-erkek ilişkilerinin yaşadığı değişim ortaya konuyor.
İstanbul'da daha çok İslam'ın dünyevileşen yönü üzerinde duruluyor. Nilüfer Göle farklılaşan İslami hayat tarzlarını ve Adalet ve Kalkınma Partisi (AKP) ile gelen değişimi anlatıyor. Türbanlı kadınların rahat tavırları ve örtülü olmayan hemcinsleri ile birliktelikleri öne çıkarılıyor.
Paris ile ilgili görüntüler ise tam bir melez resim ortaya koyuyor. Bu melezlik bir araya gelme değil farklı tarzların yan yana bulunması şeklinde. Öncelikle her Müslüman toplum kendi inancını ve onun dekorasyonunu beraberinde getirmeye çalışmış, bulamadıklarını Fransa'dan tamamlamaya çalışarak. Sofralarda Mecca Cola ile Coca Cola beraber yer alıyor. Mülteci ve banliyöler gerçeği ortaya konmuş. Paris'te Müslümanlar kısmı aynı zamanda değişen İslam coğrafyasının altını çiziyor. Müslüman ülkeler dışında yaşayan önemli bir Müslüman nüfusu bir realite olarak karşımızda.
Şehirli İslam'ın değişen yüzlerinin ortak yanı modernite karşısında yaşadıkları dönüşüm. Cemal al-Benna ile yapılan röportaj İslam, modernite ve reform arayışı çerçevesindeki tartışmaları akla getiriyor. Farklılaşan İslam öte yandan tek bir dogmatik anlayışın egemenliğini engelleyebilecek değişik yerel bağlamları üretiyor. Sergiyi izleyen Fransızların intibalarını anlattıkları kafede fundamentalizm korkusu ile bir arada yaşayabilme imkanı üzerinde gidip geldikleri gözleniyor.
Öte yandan Müslümanların kendi yaşantıları yanında diğerleri ile ilgili düşünceleri öne çıkıyor. UNESCO'nun dinler arası diyalog faaliyetleri ile ilgili biriminde çalışan bir uzman bu şehirlerin hemen hepsinde diyalog faaliyetleri yürütüldüğünü söylüyor.
Sergideki değişik temsiller Batılı zihnindeki hakim Müslüman paradigmasını zorluyor. Tüketim ve gündelik hayatın stratejilerinin ne kadar birbirleri ile benzeştiğini idrak ediyorlar. Haber bültenlerinde terör, şiddet ve diğer insani felaketler bağlamında izledikleri, Afganistan, Filistin ya da Irak'a indirgenen büyük İslam coğrafyasının gündelik hayat realitelerini fark ediyorlar. Bu fark etmeye Batılılar kadar Müslümanlar da ihtiyaç duyuyor. Her şey bir yana sergiden sonra gittiğimiz Notre Dame Katedrali'nin ihtişamlı salonunda bir Fransız siyasi tarih profesörünün söylediği gibi zor iş Müslüman olmak bu zamanda! (BA/BB)
* Bülent Aras, Avrupa Birliği Güvenlik Araştırmaları Enstitüsü, Paris