"Amerika düğmeye bastı, İstanbul'da yağmur başladı. Sabah evinden dımdızlak çıkan ofis çalışanları tedirgin. Ara sokaklarda bile trafik başladı. Piyasalar tetikte."
Bu bir televizyon haberi. Muhabirin bu metni hafif yaydıra yaydıra; yüzünde çok ciddi bir ifadeyle okuduğunu hayal edin. Televizyon haberciliğindeki klişelerle dolu haber metinlerini; hakim vurguları, mimikleri şöyle bir hatırlayın yeter.
Ya da siz hayal etmeye uğraşmayın. Yıllardır dillere pelesenk olan cümleleri eğlenceli haberler haline getiren Pınar Yurtsever'i takip edin.
Zımba gibi, heyecanlı, acar televizyon muhabiri yaratmış Pınar Yurtsever, tüm klişeleri allak bullak ettiği haberlerini internette yayınlıyor. Ne zaman kar yağıp mega kent felç olsa ya da yüzde 98 nem oranına ulaşılsa, piyasalar alarm verse Nermin Zımba orada bitiveriyor: Doğru, tarafsız ve heyecanlı haberlerini sunuyor.
İşte karşınızda muhabirimiz Nermin Zımba.
Nasıl oldu da başladın bu videolara? Düşündün, planladın da mı başladın?
Nasıl başladığımı ben de hatırlamıyorum. Arkadaş arasında sürekli bu tür geyikler yapıyorduk. Unutmamak için medya klişelerini not aldığım bir defterim bile vardı. Bir süre sonra arkadaşlarım benim bu taklitlerimi videoya çekmeye başladılar. Kendi aramızda izleyip eğleniyorduk.
Derken bir kış günü çok kar yağdığı için erken paydos ettik. İş yerimizin bulunduğu Maslak'ta hem metroya yürüyor hem de karla oynuyorduk. O sırada video çekmek aklımıza geldi ve böylelikle "Maslak Oto Sanayi beyaza büründü" başlıklı video çıktı ortaya.
Arkadaşlarımın da ısrarıyla bu videoyu kişisel Facebook hesabımdan paylaştım, herkes bayıldı. Bir sonraki sene kar yağdığında yine benzer bir video çektim ve paylaştım. Bir süre sonra çevremdekilerde bir beklenti oluştu, "Kar yağsa da video çeksen" diyenler bile oldu.
Yaklaşık 1,5 sene önce yine karlı bir günde artık klasikleşen videolarımdan birini çekmiştim. "Megaköy İstanbul'un tipi kaydı" başlıklı bu video hepsinden daha fazla ilgi çekti. Ve bir arkadaşımın ısrarları sonucu Facebook sayfası ve YouTube kanalı açtım. Olay böyle başladı.
Muhabirimizin adı Nermin Zımba. O nasıl çıktı?
Arkadaş arasındaki bu taklitleri sosyal medyada paylaşmaya başladığımda buna bir isim bulalım dedik. Zımba gibi, heyecanlı, acar ama aynı zamanda geleneksel tarafı da olan bir muhabir olsun istedim. Nermin Zımba adı da böylelikle ortaya çıktı.
İlk başlarda Nermin Zımba'yı deneyimli parlamento muhabiri olarak tanıtmayı düşünmüştüm ama haber konularıyla çelişkili olacağı için bundan vazgeçtim. Kendisi heyecanlı bir muhabir, sokakta olup biten ve genelde hava olayları ilgisini çekiyor. Kimseye karşı agresif bir tavır içinde değil.
Nermin Zımba'yı canlandıran Pınar Yurtsever'i de tanıyalım...
Galatasaray Üniversitesi'nde gazetecilik okuduktan sonra Fransa'ya gittim ve orada iletişim teknolojileri üzerine yüksek lisans yaptım. Türkiye'ye döndükten sonra bazı dijital ve ana akım medya organlarında çalıştım. Dış haberler editörlüğü yaptım. Bir süre de Türkiye'ye geçici süreyle gelen veya yerleşik olan yabancı gazetecilerle birlikte haber prodüktörlüğü yaptım.
Kısa bir süre önce de düzenli gelir ve daha rahat çalışma saatlerini tercih ederek halkla ilişkiler sektörüne geçtim. Halen de aynı sektördeyim. Zaman zaman Fransızca ve İngilizce çeviriler yapıyorum, bazı basılı ve dijital yayınlar için editörlük yapıyorum.
Haberler için hazırlanıyor musun? Tek seferde doğaçlama mı yapıyorsun? Yoksa oturup planlıyor, defalarca çekim mi yapıyorsun?
Çok fazla hazırlandığımı söyleyemem. Aklıma bir şey geliyor, önce kendi aramızda geyik yapıyoruz. Sonra da "hadi çekelim" diyoruz. Söyleyeceklerimi kafamda tasarlayıp birkaç kez tekrarlıyorum ve kameranın karşısına geçiyorum. Kamera dediğime bakmayın, bunların hepsi cep telefonuyla çekilmiş videolar. Çektikten sonra hemen izliyorum, takıldığım veya içime sinmeyen bir yer varsa birkaç tekrar yapıyoruz. Sonra da hiç bekletmeden paylaşıyorum.
Kameranın arkasında kim var?
Kameranın arkasındaki kişi her seferinde değişiyor. O sırada etrafımda hangi arkadaşım varsa o çekiyor. Kendi çektiğim videolar da oldu. Özellikle soğuk ve yalnız geçen kış gecelerinde...
Sen çekim yaparken etraftaki insanlar "annaaa deli mi bu" diye etrafına toplanmıyor mu?
Çok küçük bir prodüksiyon olduğu için etraftakilerden bu tür bir tepki henüz almadım. Birkaç sefer gerçekten muhabir olduğumu sananlar oldu, arkamda durup kameraya bakmaya çalışanlar vardı. Ama videolar kısa olduğu için onlar da çabuk pes etti herhalde.
Kuzguncuk'ta çarpışan gelinler haberindeki gelin arkadaşın mı? Çok sert bakmış sana? Arkadaşınsa hepiniz mi iyi oyuncusunuz?
Kuzguncuk'ta çarptığım gelin arkadaşım. Hem de çocukluk arkadaşım. Hepimiz iyi oyuncu değiliz ama o iyi oyuncudur…
Elinde mikrofon da oluyor ama başka bir şey tutuyorsun genelde, sanırım gözlük kabı? Doğru mu? Ben ilk gördüğümde patlıcan ya da salatalık sanmıştım...
Bu soruya çok güldüm. Sonradan fark ettim ki patlıcan sanan başkaları da varmış. Aslında gönlümden geçen her seferinde mikrofon olması ama maalesef o mikrofonu her zaman yanımda taşıyamıyorum. O yüzden yanımda mikrofona benzeyen ne varsa onu kullanıyorum. Bu da genelde gözlük kabı oluyor. Birkaç seferinde şemsiye, televizyon kumandası kullandığım da oldu. Bu arada mikrofon da arkadaşlarımın hediyesi. Beni teşvik etmek için almışlardı.
Yaptığın işlerden anladığım çok iyi bir gözlemcisin ama daha da önemlisi iyi bir medya okurusun. Tv spikerlerinin klişelerini çok iyi yakalıyorsun? Amacın boş haberlerle, mutat haberlerle ve muhabirlerden muhabirlere bulaşan vurgularla dalga geçmek mi?
Amacım sadece eğlenmek. Sağolsun muhabir ve spiker arkadaşlar da bu konuda çokça malzeme veriyor. Boş lafları arka arkaya sıraladıkça daha başarılı bir taklit çıkıyor ortaya. İşin sırrı çok konuşup bir şey anlatmamakta. Bir de anlamlandırılamayan bir heyecan hali var. En çok sevdiğim şey de o heyecan. (HK)