Mor Çatı Kadın Sığınağı Vakfı, erkek şiddetine karşı yıllardır sürdürdüğü kararlı mücadeleyle 2024 Hrant Dink Ödülü’ne layık görüldü.
Mor Çatı gönüllüsü Açelya Uçan, ödülün vakfa ulusal ve uluslararası düzeyde motivasyon kazandırdığını belirtiyor.
Uçan’a göre erkek şiddetine karşı ilk adımın yolu, kadınları kendi kararlarını almaları için yüreklendirmekten geçiyor.
Türkiye’nin erkek şiddeti ile mücadelede geri adım attığını da düşünüyor Uçan ve buna “İstanbul Sözleşmesi’nden çıkılması”nı örnek olarak gösteriyor.
"Şiddet uygulayan erkeklerin şiddeti seçerek uyguladıklarını biliyoruz; çünkü bu davranışın yaptırımı olmadığını düşünüyorlar” diyerek “cezasızlık” sorununa dikkat çeken Açelya Uçan’ı dinliyoruz.
"Sığınağa şiddet gören çocuklar da başvurabilir"
Mor Çatı’nın kurulma amacı neydi ve bu süreçte hangi temel ihtiyaçlar göz önüne alındı?
80’li yılların sonunda yürütülen Dayağa Karşı Kampanya sonrası, feministler, 1990 yılında erkek şiddetine karşı mücadele etmek amacıyla Mor Çatı Kadın Sığınağı Vakfı’nı kurdular.
Kadınların şiddetten uzaklaşmak için ihtiyaç duydukları sosyal, hukuki, psikolojik ve ekonomik desteklere erişebilmeleri için ihtiyaç duydukları, telefonla ya da yüz yüze destek alabilecekleri merkezlerin ve kadın sığınaklarının kurulması ve erkek şiddetine karşı kapsamlı ve etkili politikalar geliştirilmesi için mücadele eden Mor Çatı, kurulduğu günden bu yana kadınlarla dayanışmasını sürdürüyor.
Şiddete maruz kalan kadınlarla dayanışma merkezi ve sığınakta kurduğumuz bire bir dayanışmanın yanı sıra ulusal ve uluslararası sözleşmelerin, mevzuatın uygulanma süreçlerini izliyor, bize başvuran kadınlardan öğrendiğimiz bilgiyle kadınların güçlenmesi için mücadelemizi sürdürüyoruz.
Türkiye’de ve dünyada erkek şiddetine ve toplumsal cinsiyet eşitsizliğine karşı mücadele eden diğer kadın ve LGBTİ+ örgütleriyle dayanışma kuruyor, kadınların şiddet görmediği, şiddetten uzak yaşamlar kurabildiği hayatlar için politika yürütüyoruz.
"Yasalar değişti fakat uygulamalar değişmedi"
Türkiye'de kadına yönelik şiddetle mücadelede en büyük engel olarak neyi görüyorsunuz?
Kadına yönelik şiddetin sonlanması için, İstanbul Sözleşmesi’nde de en geniş şekilde çerçevesi çizildiği üzere, kapsamlı bir politika izlenmesi ve prosedürlerin geliştirilmesi gerekiyor.
Türkiye’de feministlerin mücadelesi sayesinde yasalar değişti ancak uygulamalarla ilgili sorunlar hiç bitmedi. Cinsiyetçi kolluk ve yargı uygulamaları şiddet uygulayan erkekleri cesaretlendirirken kadınların hareket alanını kısıtlıyor.
Erkeklerin şiddetine karşı kadınların güçlenmesini sağlaması beklenen bir kurumsal yapı oluşturulması, özellikli sosyal çalışma yürüten birimlerin kurulması ve bunların birbiriyle koordineli olarak işlemesi gerekiyor.
Ancak Türkiye’de şiddete maruz kalan kadınlara sunulan sosyal hizmetler oldukça yetersiz ve kadınların, aileden bağımsız bireyler olarak, güçlenmesine olanak tanımıyor.
Oysa erkeklerin şiddetinden kurtulmak için kadınların güvende olmak kadar ihtiyaç duydukları şey kendi potansiyellerini görüp güçlenebilmeleri; dayanışma merkezi ve sığınaklar patriyarkanın nefes aldırmadığı bu hayatta buna alan açmak için var.
Tüm bu kötü uygulamaların da sebebi olan esas sorun ise şiddetin kaynağı olan toplumsal cinsiyet eşitsizliğinin ortadan kaldırılması için kararlı bir politika yürütülmüyor olması. İstanbul Sözleşmesi’nden çıkılmasıyla ispatlanan bu yaklaşım erkek şiddetine karşı yerinde sayan bir durumu beraberinde getiriyor.
"Toplumsal cinsiyet eşitliğini tesis etmek için politika yürütülmeli"
Kadına yönelik şiddete karşı toplumsal farkındalığı artırmak için daha fazla ne yapılabilir?
Feministlerin bu konuda yıllardır verdiği mücadelenin kadınları şiddete karşı güçlendirdiğini düşünüyorum. Tüm cinsiyetçi uygulamalara rağmen kadınlar şiddet görmedikleri bir hayatı hak ettiklerini biliyor.
Şiddet gördükleri ilişkiden hemen çıkmak şiddetin psiko-sosyal, ekonomik, ruhsal vs nedenleri dolayısıyla her kadın için hemen mümkün olmasa da kadınlar şiddet görmemek için kendi imkanlarıyla her zaman mücadele ediyor.
Şiddetten kurtulmak için pek çok şeyi geride bırakmayı göze alıyor, hiçbir destek olmasa bile kendi hayatları için mücadele ediyorlar. Şiddet uygulayan erkeklerin de bunu yapabildikleri için, bir yaptırımı olmadığı ve kendilerine hak gördükleri için, seçerek şiddeti uyguladıklarını biliyoruz.
Uyguladıkları davranışın şiddet olduğuna dair bir farkındalıkları olduğunu düşünüyorum. Bu konuda devletin kararlı bir politika uygulaması, mevzuata ve uluslararası sözleşmelere uygun olmayan her türlü uygulamaya toleranssız olması ve toplumsal cinsiyet eşitliğini tesis etmek için politika izlemesi gerekiyor.
Mor Çatı’ya başvuran kadınlara sunduğunuz destek mekanizmaları neler? Şiddet gören kadınlar bu süreçte nasıl bir yol izlemeli?
Kadınlar Mor Çatı’nın dayanışma merkezine telefon, e-posta yoluyla ya da yüz yüze görüşme için gelerek başvuruda bulunabiliyorlar.
Dayanışma merkezine başvuran kadınlarla, gerekli nitelik ve donanıma sahip Mor Çatı gönüllüsü kadınlar görüşüp kadının ihtiyaçlarını, şiddetin etkilerini, mevcut mekanizmalardan aldıkları ve alamadıkları destekleri, ne yapmak istediklerini anlamaya çalışıyor.
Kadınla beraber şiddetten uzaklaşmak için ihtiyaç duydukları desteklerle ilgili planlama yapıyor, gerekli kurum yönlendirmelerini yapıyor, bu planı hayata geçirirken karşılaşacakları olası zorlukları anlayıp ortaya koyuyor ve süreç içinde de planın nasıl işlediğini izliyor, gerekirse kadının onayıyla kurumlarla bizzat iletişim kuruyorlar.
Bazı kadınların şiddetten uzaklaşma sürecinde şiddetin etkilerinden kurtulmak için psikolojik destek almaya ihtiyacı oluyor.
Bu kadınlar Mor Çatı’nın gönüllü psikologlarından ruhsal destek alabiliyorlar. Ayrıca hukuki desteğe ihtiyaç duyan kadınlara da Mor Çatı’nın gönüllü avukatları hukuki danışmanlık sağlıyor.
Bir de Mor Çatı’nın yürüttüğü Türkiye’nin tek bağımsız feminist sığınağı olan sığınağımız var. Bazı kadınlar şiddetten uzaklaşırken bir sığınakta kalmaya ihtiyaç duyuyor.
Merkezimize başvuran ve sığınağa ihtiyaç duyduğunu anladığımız kadınları çocuklarıyla birlikte devletin yürüttüğü sığınaklara yönlendiriyoruz ya da kendi sığınağımız uygunsa sığınağımıza kabul ediyoruz.
Mor Çatı tüm kadınların destek alabildiği bir yer, dayanışma merkezine birbirinden farklı kadınlar ulaşıyor.
Yaşadıkları ayrımcılık nedeniyle devlet sığınaklarına kabulü yapılmayan, 12 yaş üstü oğlan çocuğu olan, 60 yaş üzeri, kâğıtsız mülteci, trans kadınlar da dâhil şiddet gördüğü için sığınağa ihtiyaç duyan tüm kadınlar çocuklarıyla birlikte sığınağımızda kalabilir.
Şiddete maruz kalan her bir kadının ihtiyacı biricik. Hepimizin yaşadıkları, buna karşı oluşturduğumuz direnç, imkânlarımız farklı olabildiği gibi şiddet uygulayan erkeklerin de yapabilecekleri birbirinden farklı.
Bu nedenle şiddet gören kadın şu adımları izlemeli demek oldukça zor. Öte yandan şiddete maruz kalmamızın bizimle ilgili olmadığını bilmek ve kendi gücümüzü hatırlamak atılacak ilk adım olabilir.
Şiddete maruz kalıyorken şiddetten uzak yeni bir hayat için, uzun vadeli plan yapmak oldukça zor. Bu nedenle önce psikolojik ve fiziksel olarak güvende olabileceğimiz, şiddet uygulayan adamların değil kendi sesimizi duyabileceğimiz bir alana ihtiyacımız var.
Bu yargılanmadan konuşabileceğiniz 20 dakikalık bir telefon görüşmesi de olabilir, terapistin odasında geçen 1 saat de, şiddet uygulayanı evden uzaklaştırdığınız 6 ay da, sığınakta ya da güvendiğiniz birilerinin evinde kaldığınız birkaç ay da...
Yaşadıklarını konuşmak için şiddetle mücadele eden bir kuruma başvuruda bulunmak, şiddetin psikolojik etkisinin üstesinden gelmek için bir ruh sağlığı uzmanına başvurmak mümkün olduğu gibi eğer şiddet nedeniyle risk altında olduğunuzu düşünüyorsanız 6284 gitmek sayılı Kanun tarafından sağlanan imkânlardan faydalanmak üzere bir aile mahkemesine ya da en yakın kolluk birimine başvurmak gerekebilir.
Şiddet uygulamak bir suç. Bu nedenle şiddet uygulayanın savcılığa şikâyet edilmesi de mümkün.
Eğer kalacak yere ihtiyaç duyuluyorsa, yine 6284 kapsamında bir kadın sığınağında bir süre kalarak şiddetsiz yaşam için planlama yapılabilir.
"Ödül motivasyonumuzu güçlendirdi"
Toplumun her kesimine seslenmek için ne gibi çalışmalar yapıyorsunuz? Sadece kadınlara değil, erkeklere de yönelik çalışmalarınız var mı?
Mor Çatı kadına yönelik şiddetle mücadeleyi kadın dayanışmasıyla sürdüren, kadınlara ve anneleriyle Mor Çatı’ya gelen ve babalarının ya da diğer erkeklerin şiddetine maruz kalan çocuklara destekler sağlayan bir feminist örgüt.
Türkiye’nin farklı yerlerinden farklı olanaklarla yaşamını sürdürmüş, farklı inançlara sahip olan kadınlar maruz kaldıkları şiddet nedeniyle Mor Çatı’ya ulaşıp destek istiyorlar.
Birbirine benzemez yüzlerce kadın her sene kim olurlarsa olsunlar Mor Çatı’nın onlarla dayanışma kuracağını biliyor. Erkeklere yönelik bir çalışma yapmıyor ve yapmayı da düşünmüyoruz.
Bu yıl aldığınız Hrant Dink Ödülü, vakfınıza ulusal ve uluslararası düzeyde nasıl bir motivasyon kazandırdı?
2024 Hrant Dink Ödülü’nün Mor Çatı’ya verilmesi bizim için çok anlamlı. Mor Çatı’nın toplumsal cinsiyet ayrımcılığına ve erkek şiddetine karşı yıllardır kararlılıkla sürdürdüğü mücadelenin değerini hepimize bir kez daha hatırlattığını düşünüyorum.
Bu ödüle layık bulunmak mevcut motivasyonumuzu güçlendirdi. Ödül törenindeki konuşmamızda da paylaştığımız üzere şiddetsiz, eşit ve adil bir yaşam için mücadelemizin ortak olduğuna inanıyoruz.
Önümüzdeki dönemde Mor Çatı’nın odaklanacağı yeni projeler veya stratejiler var mı?
Mor Çatı’nın şiddete maruz kalan kadınlar ve onların çocuklarıyla kurduğu bire bir dayanışma ve kadınlardan öğrendiğimiz bilgiyle kadınların özgürleşmesi için mücadelesi önümüzdeki dönemde de sürecek.
Şiddetle mücadele sorumluluğu olan kurumlarla, uluslararası örgütlerle ve kamuyla öğrendiğimiz bilgi ve deneyimlerimizin paylaşılması için diyalog kurup raporlamalar yapmaya, atölye çalışmaları, toplantılar ve görüşmelerle farklı kadınlara ulaşmaya devam edeceğiz.
Türkiye’de kadına yönelik şiddetle mücadelede gelinen noktada toplumsal cinsiyet eşitliğini sağlamanın söylem düzeyinde dahi gündemde olmadığını, İstanbul Sözleşmesi’nden çıkılmasıyla adeta kurumsallaşan kötü uygulamaların sürdüğünü görüyoruz.
Öte yandan kadınların şiddetsiz hayat talepleri azalmıyor, artıyor. Kadınların bu kararlılığı bize de her zaman güç veriyor.
Şiddet gören kadınlara veya çevresinde böyle bir şiddete tanıklık eden insanlara ne tavsiye edersiniz? Bu kişiler Mor Çatı’dan nasıl destek alabilirler?
Her kadın cinsiyeti nedeniyle şiddete maruz kalabilir dolayısıyla etrafımızda olan, tanıdığımız ya da yakınımız olan kadınlar şiddetten uzaklaşmak için çaba harcıyor olabilir.
Şiddetten uzaklaşmak kadınların hazır olduğunda atabileceği adımlarla mümkün ama bu adımları atarken gerekli desteklere ulaşmak, örneğin iyi işleyen bir yargı sistemi ya da kolayca erişilebilecek psiko-sosyal ya da ekonomik destekler bu mücadelede hayati anlam taşıyor. Bu mekanizmaların varlığı kadar önemli bir şey de sosyal çevre tarafından sağlanan destekler.
Sosyal çevre tarafından kurulan dayanışma sayesinde kadınlar şiddet gerçekleşmeden ilişkideki şiddet potansiyelini görebildiği gibi şiddetin gerçekleştiği durumda da gerekli adımları atarken daha kolay harekete geçebiliyorlar.
Birçok kadın şiddete maruz kalırken erkeklerin uyguladığı izolasyon nedeniyle yapayalnız kalıyor ve bu ilişkide gördüğü şiddetin adını koymasını, adını koysa bile etrafından destek istemesini zorlaştırıyor.
Tanıdığınız bir kadın şiddete maruz kalıyorsa onunla ihtiyaç duyduğu dayanışmayı kurmanız, ama bunu yaparken onun adına karar vermeden ve kendi hayatı için kararlar alması için yüreklendirerek yapmanız sunabileceğiniz en büyük destek olacaktır.
O anda bir destek istemiyorsa da ihtiyaç duyduğunda onu yargılamayıp orada olacağınızı bilmek güç sağlar.
Eğer acil bir durum söz konusuysa ve kadının bir nedenden desteğe erişmesinin imkânsız olduğunu düşünüyorsanız ihbarda bulunabilirsiniz ancak bunun dışında kadına ulaşabileceği destekleri işaret etmeniz, geri kalan destekleri kadın istiyorsa ve kendi kapasiteniz bunu karşılıyorsa sunmanız yeterli olacaktır.
KADINLAR VE LGBTİ+LAR DİRENİYOR, KAZANIYOR-3
Mor Çatı | Açelya Uçan: Birbirimizden güç aldığımız için bu kadar cesuruz
Hrant Dink Ödülü Mor Çatı ve Rugiatu Neneh Turay’ın
Fotoğraflarla 16. Uluslararası Hrant Dink Ödül Töreni
(EMK)